TR EN

Dil Seçin

Ara

Aralık 2009

post-title

Aralık 2009, 396

Hayat bir ümit ve heyecan yumağıdır. Her şey ama her şey heyecan konusu. Eski bir derginin sayfalarını karıştırmak, şu güzelim sonbaharda, haksızlık ettiğimiz sonbaharda, manavlarda sayısız meyveleri seyretmek ve bir-iki gün güneşli geçtiğinde günler, sevinen yüzleri seyretmek... Hangi gün güzel değil ki? Hangi nimet güzel değil ki?

Her şey O’ndan, güzeller güzelinden. Allah’tan bize bir armağan. Açın Kur’an’ımızı, Bakara Suresi’nin 186. ayetinde nasıl buyuruyor Rabbimiz: “Kullarım senden beni sorarlarsa, ben çok yakınım. Bana dua ettiğinde, dua edenin duasına cevap veririm. Onlar da bana cevap versinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulmuş olsunlar.”

Yaratılan bir kul olarak Rabbimizle aramızdaki yakınlığı en sıcak bir şekilde ortaya koyan ayetlerden birisi de budur. Öncelikle ayette geçen kullarım nitelemesiyle, Allah (cc) bize büyük bir lütufta bulunmaktadır. Çünkü bu sözde O’na ait olduğumuzun ifadesi vardır. Bu söz ile her birimiz doğrudan doğruya Âlemlerin Rabbi Allah ile irtibatlanmış oluyoruz. Arada başkaca hiçbir vasıta yok. “Ben çok yakınım...”

İnsanın Allah’a karşı ihtiyacını arz etmesi, çok uzaklardaki bir makama dilekçe vermesine benzemez. Bu hemen yanı başındaki birisine hitap etmek kadar basit bir iştir, hatta ondan da kolaydır. Bir arzuyu kalbinden geçirmek bile yeter bazen. Çünkü Allah kuluna şah damarından daha yakındır. Dua edenin duasına cevap verileceği bildirilmiş. Cevap almanın tek şartı dua etmektir. Cevap veririm denildiğine göre, kimden gelirse gelsin, ne zaman ve ne hakkında edilirse edilsin, bu duaya bizzat Rabbimiz cevap vereceğini müjdeliyor. Bu ne büyük bir lütuftur...

Otuz üç yıldır Zafer’i çıkarmak için her ay nice dualar ediyoruz sizlerle beraber. Şükür ki bu dualar kabul buluyor Rabbimiz katında. Yazarlarımız nice sırrı aralıyor, nice güzellikleri keşfedip sunuyor sizlere. Hayatın içinden doyumsuz bir yolculuğa çıkıyoruz her ay hep beraber. Emeği geçenlere, aramızdan ayrılıp göçenlere, okumak, hayatı keşfetmek için Zafer’i seçenlere binler rahmet duaları, binler teşekkürler; Rabbimize sonsuz hamdler ve senalar olsun.

Hz. Peygamber (asm), 1440 seneden beri risaletiyle getirdiği, hayatımıza kattığı en güzel örnekler ile gönül semamızı süslüyor. İnananlar, asırlar boyu yaratılışın gayelerini, hikmetlerini, güzel ahlâkı, doğruluğu, hakikati Sevgili Peygamberimizin (asm) verdiği derslerden öğrendiler. Şimdi bu sayımızda o zorlu dönemlerde Peygamberimizin (asm) insanlığın kalplerini nasıl kazandığını, Serdar Çınar’ın kaleminden okuyacaksınız inşallah. O’nu hakkıyla sevmedikçe tam iman etmiş sayılmayız ve şüphesiz O’nu hakkıyla sevmek, O’nu daha iyi tanımakla mümkün. Bir kere daha bu yazıda Hz. Peygamber’e (sav) olan sevgimiz artacak, hayatımıza sunduğu örnekler gözlerimizi yaşartacak.

Tartışmaların odağındaki bir konuyu da, “GDO’ya evet mi, hayır mı?” başlığıyla, Prof. Dr. İsmail Kocaçalışkan’ın kaleminden okuyacaksınız.

...

Küçük zannedilen şeyler, hayatın toplamını meydana getirir. Biriken tek bir damla bardağı taşırabilir ve bir insana ebedî hayatı bir söz, bir duruş, bir dokunuş kazandırabilir. Bu pek çok defa görülmüş ve yaşanmış bir şeydir. Allah’ın büyük mucizesidir. Bir çekirdekte saklıdır en büyük şey, bir su damlasında gizlidir. “Bir Su Damlasının Hayali”ni bu sayımızda inşallah bu mânâ içerisinde okuyabilirsiniz.

Dr. Mete Ener’e, Dr. Elif N. Tuzcu’ya, Doç. Dr. Şadi Eren’e, Prof. Dr. Adem Tatlı ve Prof. Dr. Alaaddin Başar’a, Dr. Mustafa Kara’ya, Hekimoğlu İsmail’e, Tarık Uslu’ya, Doç. Dr. Osman Devlez’e, Prof. Dr. Yunus Çengel’e, Mehmed Kırkıncı Hocamıza, Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a, Prof. Dr. Sefa Saygılı’ya, Doç. Dr. Niyazi Beki’ye, Ümit Şimşek’e, Dr. Yaşar Çil’e, hepsine ve daha buraya yazamadığımız dostlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Yeni yılda, yeni yazılarda, aramızda göreceğimiz yeni dostlarla beraber olmak istiyoruz. Rabbim dualarımızı kabul buyursun...

Hayat bir ümit ve heyecanlar yumağıdır. Haydi, bu heyecanları birlikte yaşamaya, yeni dostlar, yeni aboneler kazanmaya. Haydi dostlar, işbaşına...

- Selim Gündüzalp

Dergideki Yazılar