İradeden Vazgeçmek Ne Demek?
İrademizden şöyle vazgeçebiliriz: Nefsimizin istekleri Allah’ın rıza çizgisine ters düştüğünde, irademizi nefis…
Ara
Merhaba değerli okuyucularımız,
Rabbimize hamd olsun bir Zafer sayısını daha size ulaştırmayı nasip ettiği için. Alıp verdiğimiz her nefes için, kıştan bahara, bahardan yaza bizi çıkardığı için hamd olsun Rabbimize…
Kimsenin bakmadığı yönden baktık mı dünyaya, yeni, yepyeni şeyler görüyoruz orada. Geleceğe dair ümitlerimiz o zaman artıyor. Elindeki nimetlerin kıymetini bilemedi mi insan, gafletin içine düşüyor. Şükür ise, uyandırıyor insanı o gafletten. Şükür, nimeti gönderenden haber veriyor. Gördüğü güzelliklere “ne güzel” değil, “ne güzel yaratılmış” diyerek sanatkârını yâd etmeden geçemiyor. O zaman her dikkatli bakış, yaşanan her hâl, söylenen her söz hedefini buluyor.
Rabbimiz de Kur’an’da buna işaret ediyor:
“Görmedin mi, Allah güzel sözü güzel bir ağaca benzetti ki, kökü sabit, dalları ise semâdadır. O ağaç, Rabbinin izniyle her an meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye, insanlara Allah böyle misaller veriyor.” (İbrahim, 24-25)
Mutluluk inançla doğan ve yaşayan bir keyfiyettir. Bir nimettir mutluluk. Bir surdur insanı koruyan kara düşüncelerden, kara duygulardan. Çağdaş insan neredeyse mutluluğu lâyıkıyla tadamadan göçecek dünyadan. Oysaki mutluluk anlık bir şey değildir. Süreklidir. Allah’ı bildiği ve tanıdığı için mutludur mümin. Onun mutluluğu sözde değil, eylemindedir, kulluğundadır. Beşikten mezara kadar yalnız bırakılmamıştır. Bunu kendisi için bir güvence sayar.
Yaşadığı dünyada olup bitene kayıtsız kalamaz insan. Yapması gerekenler vardır. Doğru bildiğini, doğru zamanda söylemekle görevlidir.
Bediüzzaman Hazretleri, bu asrın başlarında zekâtın sadece mala münhasır olmadığını hatırlatarak, bilgili ve zeki insanlar, bilgilerinin zekâtının zekâtını, yani kırkta birinin kırkta birini verselerdi, bu milletin bu kadar mânen ve maddeten fakir düşmeyeceğine dikkatleri çekmiştir.
Sadece bulunduğu toplum için değil, bütün insanlık için elindeki nimetleri onlarla paylaşmak, sahip olduklarını onlara da ulaştırmak, uyuyanları uyandırmak, göremeyenlere hakikati göstermek, müminin en baş görevidir. Bunun için de yüksek bir hedefi ve maksadı olmalıdır. Yine Bediüzzaman’ın ifadesiyle:
“Maksadın büyümesiyle himmet de büyür. Ve hamiyet-i İslâmiyenin galeyanı ile ahlâk da tekemmül ve teâlî eder.” (Divan-ı Harb-i Örfi, 59)
İçinde bulunduğumuz hassas dönemlerde nasıl davranılması gerektiği konusunda:
“Şimdi ise, kalbden fikre karşı menfez açınız. Kuvveti aklın imdadına ve hissiyatı efkârın arkasına gönderiniz.” (Divan-ı Harb-i Örfi, 61) tavsiyesinde bulunur.
***
Hakikati söylemek bir tepki değildir; aksine bir etkidir. Hakikate kulak tıkayan, kayıtsız kalan toplumlar kendilerini kargaşanın içinde bulurlar.
Mümin için hakikat vazgeçilmez bir değerdir. Yaşadığı zaman diliminde her şey bir sarsıntı geçirse de, Hak ile olan, zaafa düşmez ama temkini de elden bırakmaz. Şartların kendisini değiştirmesini değil, yaşadığı toplumu değiştirmeyi ve dönüştürmeyi düşünür mümin.
Bir insan için, toplum için, her gün yeni bir imkândır, her an yeni bir hazinedir. Yeni bir vakte doğan, yeni bir servete doğuyor demektir. Bütün vakitler, o vakti verenin tasarrufundadır. İşte öyle bir mübarek vaktin gölgesi şimdi üzerimize düşmektedir.
Evet, üç aylar rahmet yüklü bulutlar gibi üzerimize düşmektedir. Tohumunu toprağa düşüreni müjdeler beklemektedir. Bahar içinde yeni bir bahar yaratmak Allah için kolaydır. Bu gelen rahmet dönemini alışkanlıkların zincirini kırıp Hakka ve hakikate yaklaşmaya bir vesile kılmak gerekir.
Yüreğinde ne varsa müminin, o da dilindedir; dilinde ne varsa, o da elindedir, eylemindedir. Onun biricik gayesi, Hakk’ın dilediğini dilemek, Hakk’ın istediğini istemek ve bu bereketli vaktin hakkını verebilmektir. Şahsiyetimizi yeniden kazanmak ya da kaybetmemek için bir fırsattır bu mübarek vakitler. Bu da bir gayret ister, şuur ister. Bu da ancak Allah’a imanla çözümlenebilir.
Zafer olarak biz de, bütün yazarlarımızla beraber üzerimize düşeni el birliğiyle yapmaya çalışıyoruz. Bu kutlu yolculuğu sizlerle beraber sürdürüyoruz. Az olmak, çok olmak değil mesele. Hakkın gür sesinin yükselmesidir dileğimiz. Birbirimizi görmesek de, tanımasak da biz yine beraberiz. Çünkü gerçek bir beraberlik, aynı gaye uğrunda yürekleri birbiri içinde eriterek akmaktır. Bedenlerin tanışmasına benzemez ruhların birbirini tanıması. Rabbim bu mutluluğu bizlere tattırdığı için ne kadar şükretsek azdır.
***
Önce geçen aydan söze başlamak gerek. Hatta geçtiğimiz aylardan. Bu sayılarımızdaki yazılar için samimi teşekkür ve dualarınıza gönülden mukabele ediyoruz, Rabbimizin lütfunun, kereminin devamını diliyoruz inşallah. Olan bitenin farkında olanlara selam olsun. Duygularınızı paylaştığınız, dualarınızı esirgemediğiniz için Allah (cc) hepinizden razı olsun.
Bu ay malum; fetih ayımız. Bu sayımızda ona mahsus yazılar da var. Ama konulardaki çeşitlilik de göze çarpıyor. Rasim Özdenören, İsmail Çolak, İbrahim Erdinç Şumnu, Muhammed Bozdağ, Sefa Saygılı, Nevzat Tarhan, Volkan Tuzcu, Ömer Sevinçgül, Metin Karabaşoğlu, Tevfik Özlü, İbrahim Hasgür, Yaşar Çil, Alaaddin Başar, Fatih Satıl, Ali Çankırılı, Banu Yaşar, Mehmet Kırkıncı, Hülya Kartal her biri yazılarıyla ufkumuzu genişletiyor, yeni pencereler açıyorlar. Kalem erbabına “Ellerine, yüreklerine sağlık” diyelim, bir selam verelim; sizleri yazılarıyla baş başa bırakalım.
Ağır bir hastalık geçiren yazarımız Kazım Uysal’a şifalar diliyoruz.
Rabbim üç aylardan hakkıyla istifade etmeyi cümlemize nasip eylesin. Mübarek gecelerinizi şimdiden tebrik ediyor, dualarınızı bekliyoruz.
Allah’a emanet olunuz. Hayırlı istifadeler… İstifadeyi bekleyen gönüllere dergimizi ulaştırmanız ve paylaşmanız dileğiyle sevgili dostlar…
Bizden hareket, Mevlâ’dan bereket...
...
Zafer’de yayınlanan yazılar hakkındaki her türlü dilek ve görüşlerinizi zaferdergim@gmail.com adresine bekliyoruz.
İrademizden şöyle vazgeçebiliriz: Nefsimizin istekleri Allah’ın rıza çizgisine ters düştüğünde, irademizi nefis…
İnsanın ruhu ve bedeni vardır. İnsanın bedeni, ruhun elbisesi veya evi mesâbesinde…
ÖĞRETMENİNİZ KİM! Günlük hayatın problemlerini, açmazlarını yola koyabilmek için öğreticilerimizin çözüm için gittiği…
Bir ülkeyi ele geçirmenin fetih sayılabilmesi için, oranın zenginliklerini talan etmenin dışında…
Fetih ruhuna, çağını fethedecek yeni Fatihlere muhtaç olduğumuz ayrı bir vakıadır.
“İnsana şahdamarından daha yakın” sözü maddi bir mesafeyi dile getirmek için söylenmiyor.
Polen; çiçekli bitkilerde çiçeklerin erkek organlarınca üretilip dişi organın döllenmesini sağlayan basitçe…
Bu kadar özet bir soruya çok özet bir cevap lazım. En özet…
Neşeli Öykü
Yaban arılarının en iyi çiçeği bulabilmek için diğer arıları izleyerek mantık yürütebildiği…
İşlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar.…
Yeryüzü, Yüce Yaradan’ın takdirini bir anlığına unutarak söz söylemenin bilhassa müminleri çabucak…
Sevgi Öyküsü
Devir, Hz. Ömer’in (ra.) (582-644) halifeliği dönemi…
Din ve bilim insanlık kültürünün iki temel kaynağını oluştururlar.
Hepimizin nüfus cüzdanında, “doğum tarihi” diye bir kısım var. Dünyaya geldiğimiz günü…
SÖZÜN ÖZÜ İnsan bir söz verdi mi; saygınlığını, haysiyetini, insanlığına dair herşeyini…
Mutluluk, son zamanlarda psikoloji biliminin üzerinde çok durduğu bir kavram.
İçinde yaşadığımız Dünya’da hayat için uygun şartların sağlanmasında binlerce sebepten biri de…
Kelimeler, mânâların bedenleridir.
KİM İYİ? Bir adam Hz. Ali’ye (kv.) geldi ve şöyle sordu: “Hangi…
Çocuğun fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı büyümesinin olmazsa olmaz iki şartı vardır:…
Patika yollar, tarla yolları, çıkmaz sokaklar, ana caddeler, otoyollar… Bazı yollara ayakkabı…
Deyim Öyküsü
Kendi elinde olana bakıp, elinde olmayanı gizli veya açık, yüzüne karşı veya…
Güzele, en güzele, bahâ biçilmez sönümsüz güzelliklere erişebilmek için, bir kimyâger titizliğiyle,…
Orada bir başka dünya var ve gerçek...
Hem geçmişte hem de günümüzde insanlar iki amaç için dağa çıkmışlar ve…
Kıssadan Hisse
Antioksidanlar, hücrelerimizin temel molekülleri için yegâne savaşçılarımızdır.
Ruhsal Şifa
Gören göze karanlık perde olmaz; görmek istemeyen göze ışık ne yapsın? …