TR EN

Dil Seçin

Ara

Sultan II. Abdülhamid'in Pasteur'e Desteği Belgelendi!

Sultan II. Abdülhamid'in Pasteur'e Desteği Belgelendi!

Ümmetin “Son Halife’si”, Osmanlı’nın “Son Sultan’ı” Abdülhamid Han’ı vefatının 100. sene-i devriyesinde rahmet, minnet ve muhabbetle anıyoruz. Hayal ettiği ve uğrunda büyük gayret gösterdiği yarım kalan Büyük Türkiye ve İslam Birliği idealinin, hâl ve âtîdeki dindar ve mefkûre sahibi nesiller ve dirayetli muktedirler eliyle gerçekleşmesine temenni ve dua ediyoruz.

Sultan II. Abdülhamid, Batı’daki ilmî gelişmeleri, icatları ve mucitleri büyük bir ilgi ve merakla yakından takip ediyordu. Devletin imkânları çerçevesinde eş zamanlı olarak ülkeye getirir ve uygulamaya çalışırdı. Hatta bu konuda çağdaşı Batılı mevkidaşlarından bile ileri adımlar atıyor, bazı icatların ortaya çıkması ve desteklenmesinde hatırı sayılır roller oynuyordu.

Abdülhamid Han

Pasteur

 

Kuduz Aşısını Abdülhamid Han Sayesinde Geliştirdi

Bilindiği üzere kuduz aşısı ilk kez 1885 yılında Fransız mikrobiyolog ve kimyageri Louis Pasteur (1822-1895) tarafından keşfedilmişti. Bunu uygulamaya koyup geliştirmeye çalıştığında Osmanlı tahtında II. Abdülhamid Han oturuyor ve gelişmeleri yakından takip ediyordu.

Aşıyı bulduktan sonra devlet başkanlarına mektup yazan Pasteur, kuracağı enstitü için yardım talep etmişti. Rus Çarı, sadece 2 metre boyundaki portresiyle beraber kuru bir tebrik mektubu yollamakla yetindi.

Pasteur’ün Paris’te Abdülhamid Han sayesinde kurduğu enstitü.

Sultan Abdülhamid ise, bakteriyoloji alanındaki yeniliklerin yurda getirilmesi ve Pasteur Enstitüsü’nün kurulması amacıyla, aşının keşfinden bir yıl sonra, Haziran 1886’da heyet oluşturup Fransa’ya gönderdi.

İlk mikrobiyologlarımızdan Miralay Dr. Hüseyin Remzi Bey, Zoeros Paşa ve Veteriner Hüseyin Hüsnü Bey’den oluşan heyet Paris’e gitti. Bir müddet Pasteur Enstitüsü’nde çalıştı ve tabir yerindeyse staj yaptı.

1886’da Fransa’ya giden heyette yer alan (ön sırada soldan sağa) Veteriner Hüseyin Hüsnü Bey, Müderris Zoeros/Zorus Paşa ve Dr. Hüseyin Remzi Bey.

Abdülhamid bununla da kalmadı, heyet aracılığıyla adı geçen Pasteur Enstitüsü’ne 10 bin altın (veya frank) ve birinci dereceden Mecidiye Nişanı ve bir madalya hediye etti.

Sultan Abdülhamid’in Pasteur’e yaptığı 10 bin Frank yardıma ve taktığı 1. Derece Mecidiye Nişanı’na dair 29 Mayıs 1886 tarihli belge ve Latincesi. (BOA, İ.DH.989)

Sultan Abdülhamid’in Pasteur’e gönderdiği yardımı belgeleyen 16 Haziran 1896 tarihli bir başka vesika.

Sultan Abdülhamid ile Pasteur arasındaki ilk temas da böylece sağlanmış oldu.

Heyet, İstanbul’a döndükten sonra Abdülhamid’in iki yıl içerisinde tamamlattığı “Dârü’l-Kelb Tedavihanesi”nde (Kuduz Hastanesi) görev yapmaya başladı. Pasteur Enstitüsü’nde gördüklerini Osmanlı topraklarında tatbik etti.

Hatta Pasteur, güvendiği yardımcılarından Dr. M. Nicolle’ü İstanbul’a gönderdi. Yıllarca maaşlı olarak Osmanlı hastanelerinde hizmet etmesi temin edildi.

Pasteur, aşısı için denemeler yaparken.

Bu sayede, keşfinden sadece 3 yıl sonra aşı, İstanbul’da üretilmeye başlandı.

Saraya yakınlığı ile tanınan Said Naum Duhani’nin naklettiği bilgilere göre Abdülhamid, Pasteur ile bizzat mektuplaştı. Bu tıp adamına muhabbet ve yakınlığını göstermek için “Mon Cher Monsieur Pasteur” (Azizim Mösyö Pasteur) diye hitap etti.

Pasteur’ün resmine ve buluşuna yer verilen 5 Franklık banknotun ön ve arka yüzü.

 

Kolera Salgınının Önlenmesine Pasteur De Katkıda Bulundu

Abdülhamid Han ile Pasteur arasındaki sıcak ilişkiler, 1892’de İstanbul’da baş gösteren “kolera salgını” münasebetiyle de devam etti ve daha da gelişti. 

Osmanlı doktorlarının, ortaya çıkan salgının kolera olup olmadığı hakkında çelişki ve kararsızlık içerisine düşmeleri üzerine Sultan Abdülhamid, Pasteur ile iletişim kurarak ondan yardım istedi.

Louis Pasteur laboratuvarında çalışırken gösteren bir tasvir

Pasteur, padişahın müracaatına, adamlarının en değerlisi olan Dr. Şantimes’i İstanbul’a göndererek cevap verdi.

Şantimes’in çalışmaları sayesinde, hastalığın kolera olduğu anlaşılacak ve salgın kısa sürede mağlup edilecekti.

Koleranın yenilmesinden çok memnun kalan Abdülhamid Han, Şantimes’i bulmuşken bırakmak istemedi. Birçok vaatlerle, hediye, ihsan ve iltifatlarla Türkiye’de kalmaya ikna etmeye çalıştı.

Şantimes ise, padişahın cazip tekliflerini, Paris’te yapacak çok işinin olduğunu söyleyerek geri çevirdi, dönmekte ısrar etti.

Bunun üzerine Abdülhamid, bizzat Pasteur’e başvurarak, Şantimes’i Osmanlı Devleti’ne vermesini ısrarla rica etti.

Pasteur de Padişahtan, kendisini sağ kolundan mahrum bırakmamasını rica etti. Şantimes’e karşılık Türkiye’ye onun kadar faydalı olabilecek başka bir hekim göndermeye söz verdi.

Böylece Dr. M. Nicolle’ün, Şantimes’in yerine Osmanlı’ya gelip yerleşmesi ve uzun yıllar hizmet etmesinin sağlanması, bu olay sonucunda gerçekleşmişti.