TR EN

Dil Seçin

Ara

İnsanlık / Bir Hatıra

İnsanlık / Bir Hatıra

2017 yılının Mayıs ayında bir grupla Kıbrıs’a seyahat ettik. İki gece üç günlük programdı; çok güzel bir seyahat oldu.

Hem sahabelerin, hem de şehitlerimizin kabirlerini ziyaret ettik; yaşanan acıları yerinde gördük.

Gezimizin son günüydü. Ercan havaalanına doğru yola çıktık. Programımızda, bir narenciye bahçesini gezip, o bahçedeki portakalları dalından toplayıp yemek de vardı. Fakat bir tane bile narenciye bahçesi sahibi bulamamıştık… 

Dönüş yolunda otobüs şoförü bir bahçenin önünde durdu ve oradan toplamamızda bir mahsur olmadığını söyledi. Bahçede portakallar toplanmıştı, dallarında tek tük portakal kalmıştı. 

Beş on arkadaş narenciye bahçesine girdik. Fakat izin almadığımız için gönlümüz rahat değildi. Fotoğraf çekerek birkaç tane portakal kopardık. Bir poşete de bir miktar para bırakıp, bir not kâğıdına Adapazarı’ndan geldiğimizi, üç beş portakal kopardığımızı ve bıraktığımız parayı kabul ederek haklarını helal etmelerini talep ettik ve ağaca astık. Çünkü biz ecdadımızdan böyle öğrenmiştik…

Sonra da aldığımız üç beş portakalla otobüse binip yolumuza devam ettik. 

Aradan on gün geçti. Bir akşam üstü telefonum çaldı. Tanımadığım bir numara… Açtım. 

Arayan kişi, kırık bir lisan ile “Sen İbrahimsin?” diye sordu. “Hayır” dedim, “Ben Abdülkadir.” 

“Heh tamam seni arıyorum. Ben Kıprız’tan.” 

Heyecanlanmıştım. Telefondaki ses bana “Sen Türkiye’den Adapazar’dan geldin?” dedi. “Evet.” “Neden benim bahçemden portakalı kesip poşette para bıraktın?” 

Ben mahcup halde “Hakkını helal et…” gibi cümlelerle özür dilemeye çalışırken karşımdaki, “Hayır, hayır. Sen neden para bıraktın?” dedi ve devam etti, “Sen tâ Adapazarı Türkiye’den geldin, teşrif ettin, keşke hep keseydin alaydın portakalları. İstemez hiç para. Sen benim kardeşimsin. Sen böyle yapınca biz üzüldük…” dedi.

Çok duygulandım.

Hey gidi insanoğlu… Yeter ki sen insanlığın gereğini yerine getir; o insanlık dünyanın bir ucundan fazlasıyla geri döner sana.