TR EN

Dil Seçin

Ara

Fâtıma-i Beyitler / Şiir

Fâtıma-i Beyitler / Şiir

O ki  Dürr-i Yekta’nın  son çiçeği, kızıydı.

Yetim kalmak alnında, yazılmış bir yazıydı.

 

Bir katre gözyaşında, volkanlar söndürüyordu.

Semaya kalkan eli, değirmen döndürüyordu.

 

Arabistan çölünde, açan kırkikindisi.

Koklamaya kıyar mı, Nebiler Efendisi?

 

Hasan ile Hüseyn’in sığındığı kucaktı.

Güneşten daha aydın, ondan daha sıcaktı.

 

Ehl-i Beyt’in temeli, sıvasıydı, harcıydı.

Kalesiydi İslâm’ın, yıkılmaz bir burcuydu.

 

Takvasıyla zühdüyle, taçlandı Betül diye,

Şefkati, cümle mümin üzerinde hediye.

 

Yüzü pâk yüreği pak, nişanesi Zehrâ’nın,

Kararması ne mümkün gezdiği o sahranın.

 

Yer gök şahit, yazılmış Fatima-i çabadan,

Pervanesi olurum, geçmem Al-i Âba’dan.

 

Müminlerin annesi, seni nerde bulayım.

Hizmetçin o Fıdda’nın, hizmetkârı olayım.

 

Saklı kalan her sırrı, sevdaya düşen anlar.

Ehl-i Beyt gemisine işler mi hiç tufanlar!..

 

Şefkatin kapısıdır, dara düş çağır gelir.

Mizanda hasenatı, ummandan ağır gelir.

 

Kurumaz göz pınarı, çağlayan bir yürekti.

Uhud mezarlığında ağlayan bir yürekti.

 

O ki Ümmü Ebiha, namustur, ar Fatıma.

Eliften bir sesleniş,  Kevser’de var Fatıma.

 

Hazret-i Hatice’ye Cebrail’den bir muştu.

Teşrifiyle yeryüzü, o nuruna kavuştu.

 

Resul ondan ötürü gözümün nuru derdi.

Evrendeki yıldızlar, ona gıpta ederdi.

 

Yüzü yere dönüktür, inci çiçeğinin her dem.

Nazenin bir yürekte, şaha kalkmıştı erdem.

 

İbadet mihrabından kurtuluşa çağrısı.

Yetimler ağlar iken, diner mi hiç ağrısı?

 

Gül yüzlü Efendimin, soyuna soy verendir.

Kâbe’nin yanında gül, diyerek boy verendir.

 

Fedek’in hurmasından yetim doyuran ana.

Mescid-i Nebevi’de hutbe buyuran ana.

 

Başında tacı idi, ahlâkı, terbiyesi

İslam’ın o yılmaz, sağlam mürebbiyesi.

 

Merhamet kapısıdır, nurdan özge iffettir

Elifle çal kapıyı, çal kendini affettir.

Sevda budur âdem, aşk bu kadar nettir.