TR EN

Dil Seçin

Ara

13 Yaşında Bir Çanakkale Kahramanı: Bombacı Ali Reşat

13 Yaşında Bir Çanakkale Kahramanı: Bombacı Ali Reşat

Savaşa gönüllü katılmış ve adını Çanakkale’ye yazdırmış, 13 yaşında küçük bir kahramandı Ali Reşad. Ona takılan lakap, nişan gibiydi: Bombacı...

Çocuklarımız, gözümüz gibi sakındığımız varlıklarımız; geleceğimiz, ümidimiz ve hayat kaynaklarımızdan...

Ama milletlerin tarihinde öyle zorlu dönemler vardır ki, öyle zamanlarda çocuklara dahi ihtiyaç olur, onlar bile sahneye çıkar.

İşte Çanakkale Savaşı da bizim geleceğimizi belirleyen hayat memat anlarından biriydi.

Bu savaşta, çocuklar da boy gösterdi. Boylarından büyük kahramanlıklar sergilediler.

Kâh cephe gerisinde postacılık yaptılar, kâh ordumuza savaş gemisi, araç-gereç, cephane alımı için rozet satıp para topladılar, kâh cepheye mermi ve erzak taşıdılar.

Yetmedi; küçücük ellerine aldıkları tüfek ve süngülerle düşmana karşı savaştılar.

 

KAHRAMAN BİR OSMANLI EVLADI

Savaşa gönüllü katılmış ve adını Çanakkale’ye yazdırmış, 13 yaşında küçük bir kahramandı Ali Reşad. Ona takılan lakap, nişan gibiydi: Bombacı...

Başındaki Enveriye isimli başlığı oldukça büyük, üzerindeki askerî kıyafeti kendisine bol gelen gözü kara bir Osmanlı çocuğu idi.

Balkan Savaşı’nda ailesini kaybetmişti. Babası, Balkan Savaşı’nda bir Makedonya alayında yüzbaşıydı ve Kumanova’da şehit düşmüştü. Annesi ve kardeşleri, Sırplar tarafından katledilmişti.

Bu katliamdan kurtulan Ali Reşad, geri çekilen Osmanlı Ordusu’na sığınarak Trakya’ya gelmişti.

13 yaşında bir çocuk, bir askerî birlikle nasıl kalırsa öyle beslendi. Kâh geldi bir köşeye kıvrıldı, kâh artakalanlarla idare etti. Yaklaşık 20 ay o askerlerle kaldı.

Daha sonra da kuvvetli bir ihtimalle kendisini himaye eden askerlerle birlikte Çanakkale cephesine gitmişti.

Ali Reşad Çavuş’un Alman basınında çıkan fotoğrafı

 

ÇOCUK SAVAŞÇI

Ali Reşad, savaş hukukuna aykırı olarak, cepheye bir savaşçı olarak katılmıştı. 

Aslında yaşıtları gibi yaralılara yardım edebilir, askerlere su, erzak ve cephane taşıyabilirdi. Kısacası sağlık ve taşıma işlerinde görev alabilirdi.

Yaşı sebebiyle küçük boylu olmasından faydalanarak, görünmeden korkusuzca düşman siperlerine yaklaşıyordu. 

Düşmanın savunma hatlarına defalarca attığı bombalar pek çok düşman subayı ve askerinin ölümüne sebep olmuştu.

Hatta iki kez ciddi şekilde yaralanmıştı.

Hem bizim ordumuzda hem de düşman ordusunda ismi ve kahramanlıkları en çok anılan küçük mücahitlerden biri olmuştu.

Öyle ki, sergilediği kahramanlığı ödüllendirmek için ordumuzun Başkomutanı Enver Paşa, cepheye yaptığı bir ziyaret sırasında ona çavuşluk rütbesi verdi.

Savaş sırasında ortaya koyduğu yararlılıklardan dolayı haklı bir şöhrete erişti. Komutanlar ve askerler onu çok seviyordu.

 

ALMAN BASININDA ALİ REŞAD ÇAVUŞ

Kahramanlıkları, Alman basınına bile konu oldu. 19 Ağustos 1915 tarihli Illustrirte Zeitung adlı dergi, sayfalarında Ali’ye yer verdi.

Derginin çizeri olarak Çanakkale’ye gelen ünlü ressam George Lebrecht’in, dergide yayımlanan kara kalem çalışması tıpa tıp Ali Reşad’a benziyordu. Üstelik Lebrecht, resmin altına “Ali Reşad” diye not düşmüştü.

Berliner Illüstrirte Zeitung isimli dergi de, 22 Ağustos 1915 tarihli sayısında “Türk Ordusu’nun en genç astsubayı” başlığıyla, ordumuzun bu küçük gönüllü bombacısının hikâyesine genişçe değinmişti.

Ali Reşad’ın hikâyesini tüm çıplaklığıyla kaleme alan Alman yazar Vollmoellar, Gönüllü Bombacı’yı cephede nasıl gördüğünü ve onunla ilgili izlenimlerini şöyle kaleme almıştı:

Alman makineli tüfek birliğinin komutanı:

- Ali, diye bağırdı.

Çadırın arkasındaki karanlıktan ilginç ve biçimsiz bir karaltı gözüktü. Bu Ali’ydi. Üstüne başına çekidüzen verdi ve dimdik durarak selam çaktı.

İlk izlenimim, kafasına göre oldukça büyük bir şapkaya benzeyen, kahverengi pamuklu kumaştan yapılma, Türk askerinin yeni başlığı olan Enveriye altında kuyruklu yıldız gibi iki parlak göz yanıyordu.

Dar ve parlak yüzü parıldıyordu. Görüntünün kalanı ise, kaba pamukludan yapılma, balçık kahverengisi arazi üniformasının altında kayboluyordu.

- Beyler, bu Osmanlı Ordusu’nun en genç astsubayı Ali Reşat Çavuş… Ali, Almanca öğrendiğini göster. Alman askeri nasıl der?

Oldukça bol ve uzun üniforma kolunun içindeki ince parmaklı eli, yeniden başlığa gitti. Çatallı bir çocuk sesi duyuldu:

- Sehr gut (Çok iyi)!

- Tamam Ali. Şimdi biz bu beylere senin nasıl astsubay olduğunu anlatacağız. Beylerin hepsi, cesur Türk askerlerine Almanya’dan güzel armağanlar getirdiler. İşte, bu paket de senin için. Bu beyler Almanya’ya geri döndüklerinde senden söz edecekler.

Komutanı, Ali’nin yeteneklerini anlata anlata bitiremiyordu. Gönüllü bombacının tüm saldırılarda yer alması gerektiğini söylüyordu.

- Ne yaptığını gördünüz. Ali, saldırı kollarının kahramanı oldu. Siperden ilk çıkan, düşman tel örgülerini ilk geçen ya da kesen, silahını tümüyle etkin olarak ilk kullanan oydu, diyordu.

Komutanı, Nisan ayındaki bir saldırıda, her iki bacağından ve bir mermiyle de ciğerinden kötü bir biçimde yaralandığını da anlatmıştı. Ali, bu yaralanmadan dolayı dört hafta cepheden uzak kalmıştı.

Cepheye döndüğünde yine kurşunlara hedef oldu. Sol omzundan yaralandı. Birkaç gün sonra iyileşerek siperdeki yerini yeniden aldı. 

Komutan bunları anlatırken, Ali de sessizce ve saygıyla, biraz da utanarak onu dinliyordu. Ali’nin başını okşayarak şöyle dedi:

- Bugün de erkenden ve yine bıkmadan yorulmadan bizimleydi… Öyle değil mi Ali Reşat?

O gün Ali, on dört yaşına bastı. Üzerindeki üniformasının omuzlarında çavuş apoletleri vardı.

 

BİR GİZLİ KAHRAMAN

Anasını ve babasını kaybedeli çok olmuştu; ama Anadolu topraklarında çok ana kucakları bulmuş; padişah ordusunda binlerce babacan insanın şefkatini görmüştü.

Gecenin karanlığında siperden çıkan, düşman askerlerinin, özellikle subayların yerlerini bulan ve bombasını atan Ali, yaşının küçüklüğüne rağmen yüreğinin büyüklüğü, cesareti ve azmi ile bir destan yazmıştı.

Alman Mareşal von der Goltz Paşa’nın ekibinde sağlık görevlisi olarak Türkiye’ye gelen ve savaşa katılan Armin T. Wegner isimli Alman askeri, 1921 yılında kaleme aldığı “Der Knabe Hüssein” (Hüseyin Oğlan) isimli eseriyle Ali Reşad’ın hikâyesini kitaplaştırdı. Onun anlattıklarıyla Vollmoeller’in yazdıkları neredeyse tıpa tıp örtüşüyordu.

 

BOMBACI ALİ REŞAD’IN AKIBETİ NE OLDU?

Maalesef bu noktada elde hiçbir bilgi mevcut değil. Wegner, kitabında savaş sonrası Edirne’ye döneceğini yazmıştı. Lakin sağ kalabildi mi, Edirne’ye veya başka bir yere döndü mü, nerede ve ne zaman vefat etti? Ne yazık ki bu soruların cevabı yok. Savaş sonrası hayatı ve akıbeti tam anlamıyla meçhul. 

Muhtemelen Alman arşivleri ve kaynaklarında bir malumat bulunabilir. Ama adı, aziz hatırası ve kahramanlığı ebedî ve gönüllerde bâkî kalacak. Allah rahmetiyle serfiraz kılsın. Ebedî âlemde kahramanlıklarını bizzat ağzından dinlemeyi ve yâd etmeyi nasip etsin! (Âmin)

 

Kaynaklar:

(*) Bu yazının hazırlanmasında, Yetkin İşcen’in, Çanakkale 1915 dergisinin 2014/22. sayısında yayımlanan araştırmasından yararlanılmıştır.

1. Illustrirte Zeitung, 19 Ağustos 1915.

2. Berliner Illüstrirte Zeitung, 22 Ağustos 1915.

3. Basri Emin Sütlü, Hatıralarla Çanakkale-Harp Sahası Gezi Rehberi, İstanbul, 2015.

4. http://duryolcu.com/gonullu-bombaci-ali-resad-cavusun-kimligi-ve-hayat-hikayesi-gun-yuzune-cikti Erişim: 12.02.2017

5. https://smailor.wordpress.com/tag/ali-resad-cavus/ Erişim: 12.02.2017

6. Armin T. Wegner, Der Knabe Hüssein (Hüseyin Oğlan), Dresden: Sibyllen Verl.1921.