TR EN

Dil Seçin

Ara

Feth-i Mübin Sadece Bir Fetih mi?

Feth-i Mübin Sadece Bir Fetih mi?

Hz. Peygamberin (sav) övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmed, fetihleri, projeleri ve icraatları ile tarihin akışını ve geleceği tayin etti. Yahya Kemal’in deyişiyle İstanbul’da sadece mekânı değil, zamanı da fethetti.

Resim: İstanbul’un Fethi’nin panoramik bir tasviri

Fatih Sultan Mehmed fetihleri, projeleri ve icraatları ile tarihin akışını ve geleceği tayin etti. Yahya Kemal’in deyişiyle İstanbul’da sadece mekânı değil, zamanı da fethetti.

İstanbul’un Fethi, yalnızca bir savaşın kazanılması, bir şehrin ele geçirilmesi değildir. Etkileri bugün de süren, insanlık ve medeniyet tarihinde köklü değişikliklere yol açan muazzam bir hadisedir.

Resim: Hz. Peygamberin (sav) övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmed’in Avrupa kaynaklarında geçen bir portresi.

 

MANEVİ İŞARETLER

Kutlu fetih, İslam tarihinin köşe taşlarındandır. Gerçekleşmesinden yüzlerce yıl önce Kuran-ı Kerîm ve hadisi şerifte zuhuru haber verilmiştir.

Furkan Suresi 4. ayette geçen “Âherûn” kelimesindeki harfler, ebcet hesabı ile toplandığında (elif+hı+ra+vav+nun) 1+600+200+6+50= 857 çıkmaktadır ki, bu da fethin hicri yılı olan 857’ye denk düşmektedir.

Resim: Dini kaynaklarda fethedileceği haber verilen İstanbul’un Osmanlı dönemine ait bir minyatürü.

Elmalılı Hamdi Yazır, tefsirinde Sebe Suresi 15. ayetteki “Beldetün Tayyibetün” (güzel belde) ifadesiyle İstanbul’un fethine işaret edildiğini ve fethin, ebced hesabıyla 857 yılında vuku bulacağının haber verildiğini yazmıştır.

Peygamber Efendimiz (sav) de, şehrin İslam’la şerefleneceğini meşhur hadisiyle asırlar evvelinden müjdelemişti: “İstanbul muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden emir ne güzel emir ve onun askeri ne güzel askerdir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 335)

Resim: Ayasofya Camii ve civarını gösteren 1559 yılına ait nadir bir çizim.

 

AKŞEMSEDDİN’İN KERAMETLERİ

Fethin, Akşemseddin’in destek ve gayretiyle gerçekleştiği bir hakikattir. Fatih, Divanı’ndaki bir mısrada bunu, “enbiya ve evliyaya istinadım var benim” sözüyle dile getirmişti. Kuşatma uzadıkça sabırsızlanan Fatih’e ulemadan bazıları gelip şöyle demişlerdi: “Bir sofinin sözüyle bu kadar asker helâk oldu. Hâlâ Frengistan’dan yardım gelir. Fetih ümidi kalmadı.”

Resim: Fatih’in hocası ve fethin manevi mimarı Akşemseddin Hazretleri.

Buna hiddetlenen Fatih, veziri Veliyüddin Ahmed Paşa’yı Akşemseddin’e gönderdi ve “Şeyhe sor, kale fetholunmak ve zafere ulaşmak var mı?” dedi. Şeyhin; “Ümmet-i Muhammed’den bu kadar Müslümanlar ve gaziler bir kâfir kalesine müteveccih oldu, inşallahü Teâlâ fetholur.” cevabını kâfi bulmayan Fatih, veziri tekrar göndererek “Vaktini de tayin etsin.” dedi. Şeyh ise: “Rebiülevvelin yirminci (29 Mayıs) günü seher vaktinde filan taraftan yürüyüş etsinler! O gün fethola... Konstantiniyye ezan sedasıyla dola!” dedi.

Resim: Fetihten iki yıl sonra 1455’de Gezgin Bertrandon de la Brocquiere tarafından çizilen gravürde gemilerin karadan yürütülmesi tasvir edilmiş Resim: Gravürde resmedilen hadisenin yakın plan görünümü.

Fetihten sonra Akşemseddin Hazretlerine sordular: “Gaybı nereden bildin; fethin vaktine nasıl hükmettin?” Sır dolu şu cevabı verdi: “Hızır (as) ile vaktiyle Konstantiniyye’nin fethiyle ilgili çıkarımlarda bulunmuştuk. Kale fetholunduğu gün Hızır’ı gördüm. Kale duvarı üzerine çıkmış ayaklarını salmış oturuyordu.”

 

HİLÂL’İN HAÇ’A ÜSTÜNLÜĞÜ

Fatih, Hıristiyanlığın Doğu’daki son kalesi Bizans’ı yıkarak, Hilâl’in Haç’a karşı üstünlüğünü ispatladı. Fetihten sonra Hıristiyan Dünyası, Ön Asya’daki İslam varlığını kabul etti. Avrupa, Müslümanlar ve Osmanlı karşısında diz çöktü. Fetihten sonra Osmanlı liderliğindeki İslam Âlemi, dünya hâkimiyetinin baş aktörlerinden oldu. Eski Dünya’da yaşanan bütün olaylarda Müslümanlar belirleyici rol oynadı.

Resim: Fethin sembolü ve yadigârı Ayasofya’da ibadet eden Osmanlıları gösteren bir resim.

Osmanlı, Peygamber Efendimizin (sav) övdüğü devlet hüviyetiyle İslam Dünyasında esaslı bir itibar ve mevki kazandı. İslam’ın bayraktarlığı misyonunu sağlamlaştırdı. Fethin dinamizmiyle taarruza geçen Osmanlılar, Viyana önlerine kadar ilerlediler. Endülüs Emevilerden sonra Batı’yı sarsan ikinci İslam dalgasını oluşturdular.

Resim: I. Abdülhamid döneminde 1773’de basılmış İslambol isminin kullanıldığı Osmanlı altın parası

 

MEDENİYETİN PAYİTAHTI: İSLAMBOL

Fetihten sonra Fatih, zaferi hakiki fethe dönüştürmek için harekete geçti. Zira Konstantiniye/İstanbul, 40-50 binlik nüfusuyla ıssız ve harap bir şehir görünümündeydi. Planlı bir iskân politikasıyla şehri yeniden canlandırması gerekliydi. En büyük hünerin şehir/medeniyet kurmak olduğunu söyleyen Fatih, İstanbul’u tekrar şenlendirdi. Nüfusu 100 bine çıkardı.

Resim: İstanbul Boğazı ve Topkapı Sarayı’nı gösteren 1700’lere ait bir tasvir.

Fatih ve diğer padişahlar, şehrin yedi tepesini Osmanlı-İslam sanatının güzellikleriyle bezediler. Mimar Sinan gibi mimarların hünerli ellerinden çıkan pek çok eseri, büyük bir maharetle şehrin tepelerine kondurdular.

İstanbul’u, Medine, Gırnata, Bağdat, Semerkand, Konya gibi din ve medeniyet merkezi yaptılar. Sadece 1519-1596 arasında tesis edilen vakıf eserlerin sayısının 2868 olduğu düşünüldüğünde, payitahtın imarı için gösterilen çaba daha iyi anlaşılır. Fetihten sonra İstanbul’a gelen Avrupalı seyyahların, gördükleri yeni İstanbul karşısındaki hayranlıklarından da bunu anlamak mümkündür.

Resim: Kudüs İbrani Üniversitesi ve Yahudi Milli Meclisinde bulunan İstanbul’u tasvir eden bir minyatür. (Altta bazı Osmanlı padişahlarının portreleri görülüyor)

 

DERSAADET: SAADET ŞEHRİ

Fetihle birlikte İstanbul’da yeni bir medeniyet hamlesinin temelleri atıldı. İstanbul, yalnızca İslam medeniyetinin yeni merkezi olmakla kalmadı; Doğu ile Batı medeniyetinin buluştuğu, farklı dinden ve kültürden toplulukların yüzyıllarca birlikte yaşayabilecekleri “saadet ve hoşgörü şehri” vasfını kazandı. Farabi’nin erdemliler şehrine benzetilen numune bir şehir, medeniyetimizin incisi, Doğu ile Batı’nın altın köprüsü oldu.

Resim: Medeniyetimizin Süreyya Yıldızı İstanbul’un selatin camileriyle bezeli muhteşem ötesi bir tablosu.

 

AVRUPA’YI DEĞİŞTİREN OSMANLI

Fetih sırasında yıkılmaz zannedilen surların top gülleleriyle devrileceğinin anlaşılmasından ilham alan Avrupalı krallar, otoritelerini hiçe sayan derebeylik rejimine son vermeyi kısa sürede başardılar.

Türk topları, merkezî krallıkların güçlenmesine, yeni millî devletlerin kurulmasına yol açtı. Avrupa’nın siyasi yapısı ve geleceği üzerinde kalıcı etkiler bıraktı. Coğrafî keşiflerin ortaya çıkmasına; Avrupa’nın kabuğunu kırmasına, dünyaya açılmasına sebep oldu. Batı medeniyeti çağ atlayarak, ilkel ve durağan medeniyet safhasından yenilikçi medeniyet safhasına sıçradı.

Resim: Fatih’in döktürdüğü toplar sadece surları ve Bizans’ı değil, çağları delip geçti.

 

RÖNESANS’TA FETHİN ETKİSİ

Fethi, Avrupa açısından önemli kılan bir unsur da, bugünkü Batı medeniyetinin temelini oluşturan Rönesans hareketi üzerindeki etkisidir. Avrupalı bilim adamlarının çoğu, Rönesans’ın fetihle başladığına inanmaktadır.

Fransız Akademisi’nden Rene Grousset bu gerçeği şöyle dile getirmiştir: “Bizans seti yıkılıp, Müslüman fethi 1453’te değil de 673 veya 717’de gerçekleşseydi, rüştünü idrak etmemiş olan Avrupa’da hiçbir Rönesans hareketi meydana gelmezdi.”

Resim: Ayasofya ve İstanbul Hatırası Fransızca bir kartpostal.

Fatih’in, İstanbul’da ilim, kültür, düşünce ve medeniyet alanında baş döndürücü bir gelişme kaydetmesi; hayata geçirdiği engin hoşgörü iklimi, yüzyıllarca kanlı mezhep savaşlarına girişen Avrupa’ya dinî müsamaha ve insan hakları konusunda ilham verdi. Paul Faure’nin de dediği gibi, “Fatih, Rönesans’ın en büyük ilhamlarındandır. Batı ona çok şey borçludur.”


Kaynakça:

1. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C.5, İstanbul, 1971, s. 3956.

2. Hüseyin Enisî, Menâkib-i Akşemseddin, Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud ks., No: 4666, Var. 3b-5b.

3. Tacizâde Cafer Çelebi, Mahrûse-i İstanbul Fetihnamesi, İstanbul 1331, s.7-20.

4. Tursun Bey, Tarih-i Ebu’l-Feth, İstanbul, 1977, s.40, 50.

5. Nicolas Barbaro, Konstantiniyye Muhâsarası Ruznâmesi 1453, İstanbul, 1976, s. 56.

6. M. Dukas, Bizans Tarihi, İstanbul, 1956, s. 152-154, 170.

7. Paul Wittek, “Feth-i Mübin”, İstanbul Enstitüsü Dergisi, 2/1956.

8. Juan Goytisolo, Osmanlı’nın İstanbul’u, İstanbul, 2002, s. 92.

9. George William Frederick Howard, Türk Sularında Seyahat, İstanbul, 1978, s.31.

10. George Saliba, Islamic Science anf the Making of European Renaissance, Cambridge, 2007, s.193-233.

11. Bekir Karlığa, İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri, İstanbul, 2004.