TR EN

Dil Seçin

Ara

Şiddet-i Zuhurdan Gizlenme

Şiddet-i Zuhurdan Gizlenme

Allah’ın bir ismi Muhit’tir. Onun sonsuz ve mutlak sıfatları şu sınırlı varlık âlemini bütünüyle kuşatmıştır.

“Ey şiddet-i zuhurundan gizlenmiş ve ey azamet-i kibriyasından ihtifa etmiş olan Kadir-i Zülcelâl...” (Bediüzzaman, Münacat Risalesi)

 

Allah’ın bir ismi Nur ve bütün isimleri ve sıfatları nuranî olduğu için bu âlemde Allah’ın zâtını da görmek mümkün olmaz, nuranî varlıklar olan melekleri de...

Bu dünyada ancak imanın nuruyla ve Kur’ân’ın bildirmesiyle Allah’ın varlığı, sıfatları, isimleri, fiilleri ve şuûnatı bilinir.

Onun mukaddes zâtı bu âlemde görünmemekle birlikte sıfatlarının ve isimlerinin tecellileri her tarafı kaplamıştır.

Allah’ın bir ismi Muhit’tir. Onun sonsuz ve mutlak sıfatları şu sınırlı varlık âlemini bütünüyle kuşatmıştır.

“Mülk umumen Onundur.” (Mektubat)

Her şeyde ve her yerde iş gören Onun kudretidir. Her şeyi dileyen Onun iradesi, her şeyi ihsan eden Onun merhametidir. Bu sıfatların ve isimlerin tecellileri her tarafı kapladığından Allah’ın varlığı mahlûkâtın varlığından daha açıktır. Ancak bu şiddet-i zuhura rağmen, zâtının bu dünyada görünmemesi müminleri Cennetteki rüyet iştiyakına sevk etmektedir.

“Bir harf kâtipsiz olmaz.” kaidesince bu kâinat kitabındaki bütün kudret kelimeleri Allah’ın varlığını ilân ederler.

İstanbul’a gelen bir misâfir Süleymaniye Camii’ni hayretle seyrederken hep Sinan’ı hatırlar, Şehzadebaşı Camii’nde de, Mimar Sinan Köprüsü’nde de yine Sinan’ı hatırlar. Başka yapıları ve eserleri seyrettiğinde o büyük mimar aklına gelmez.

Bir an için İstanbul’un bütün binalarını, yollarını, evlerini, camilerini, köprülerini Sinan’ın yaptığını hayal edelim. Bu şehirde doğup büyüyen bir insan, her şeyin ve her eserin Sinan’dan haber vermesine rağmen, onu hiç aklına getirmeden yaşıyorsa, burada Sinan’ın şiddet-i zuhurundan gizlenmesi söz konusu demektir.

Şiddet-i zuhurdan gizlenmenin bazı örneklerine günlük hayatımızda da şahit oluruz.

Mesela, her yemekten sonra yemek duası yapar ve Allah’a hamd ederiz. Ama, hava nimeti için hamd etmek hiç hatırımıza gelmez. Yemek nimetine günde bir-iki defa muhatap olduğumuzdan şükretmeyi hatırlarız, ancak hiçbir anımız havasız geçmediğinden bu büyük nimet nazarımızdan saklanabilir.

Keza, uçaktan yahut otobüsten indiğimizde yolculuğumuzun salimen geçtiğine şükrederiz. Ancak, dünya üzerinde devamlı seyahat ettiğimiz için, bu çok büyük ve tehlikeli yolculuk için şükür aklımıza gelmez.

Bu iki örnekte de şiddet-i zuhurdan gizlenmenin birer küçük örneği vardır.

Yüksek frekanslı seslerin işitilmemesi de şiddet-i zuhurdandır.

Bir derste, dinlediğim çok güzel bir örnek:

Güneşi hayalen büyütüp bütün semâyı kaplattığımızda artık güneşi göremez oluruz ve güneş şiddet-i zuhurundan gizlenir.

Son olarak bir konuya da değinelim:

Âhirette müminler rüyete mazhar olacaklardır. Âhirette Cenâb-ı Hakk’ın sıfatları en ileri derecede zuhur edecektir. Bu şiddet-i zuhura rağmen o âlemde rüyet mümkün olacağına göre, bu dünyada şiddet-i zuhurdan gizlenme, bir yönüyle de insan gözünün, bu dünyada sadece maddî eşyayı görebilmesiyle ilgilidir. Melekleri bu âlemde göremiyoruz, ama vefat eder etmez sorgu meleklerini göreceğiz.

Peygamber Efendimizin (asm) Miraç mucizesiyle rüyete mazhar olması konusunda Nur Külliyatı’nda çok önemli bir noktaya işaret edilir: “Miraç yoluyla beka âlemine girdi.” (Mesnevî-i Nuriye)

Buna göre rüyet hadisesi bu dünyada değil, beka âleminde gerçekleşmiş oluyor.

Beka âleminde müminler de bu büyük nimete ve şerefe mazhar olacaklardır.