Arılar ve Çocuklar
Bir Hatıra
Ara
Bir Hatıra
Bağlıca köyünün yeşilliği, Allah vergisi doğa güzellikleri, türlü türlü çiçekler ve akarsular, köy öğretmeni Muhiddin Bilgin’i arıcılık yapmaya sevk eder.
Dayısından aldığı iki üç kovan arı ile başlar işe. Derken kovanlarını çoğaltır; hatta arıcılık konusunda söz sahibi birisi olur...
Bilen bilir; arılar suyu çok sever. Böyle olunca köy çeşmesinin etrafı da arı kaynar. Fakat aynı çeşme, köy çocuklarının da mekânıdır...
Muhiddin öğretmen bir gün pencereden bakarken çocukların suya konan arıları oyun olsun diye vurup vurup öldürdüklerini görür.
Onları yanına çağırır... Ama azar bekleyerek korkan, çekinen çocukları paylamaz; alır evine götürür. Sofra kurdurup, önlerine bal ve ekmek koyar ve buyur eder. Zaten acıkmış olan çocuklar adeta parmaklarını yerler. Karınları bir güzel doyar.
Muhiddin öğretmen sofradakileri silip süpüren çocuklara sorar: “Çocuklar bal nasıl, güzel miydi?”
Çocuklar, “Çok güzeldi...” derler.
Muhiddin öğretmen, söylemek istediğini o zaman söyler ve o şefkatli, babacan sesiyle der ki: “Öyleyse çeşmedeki arıları öldürmeyin ki bal yapsınlar; olur mu...”
Bal arıları her zaman beraberdirler. Özellikle de kışın. Onlar, dondurucu soğuklarda uyanık…
Her şeyi yaratıp terbiye eden ve hayatına lazım olan şeyleri veren Allah…
Yaban arılarının en iyi çiçeği bulabilmek için diğer arıları izleyerek mantık yürütebildiği…
Bir Araştırma
Arılar Hakkında Bilinmeyenler
İTİRAF ETMELİYİM Kİ ben de, meşhur ama azıcık meşhur olmayı bir şekilde…