TR EN

Dil Seçin

Ara

Ramazan ve Bereket

Ramazan ve Bereket

Bereket, medeniyet dünyamızın anlam haritasının temel taşları hükmündeki önemli kavramlardan biri.

Bereket, medeniyet dünyamızın anlam haritasının temel taşları hükmündeki önemli kavramlardan biri. İnsanı maneviyattan koparıp maddeye mahkûm eden ve daima daha çok kazanmayı hedef gösteren bir anlayışın üzerine bina edilen modern hayatın içine doğanlar, bu kavramdan uzak düşebiliyorlar ne yazık ki.

Aileden başlayarak toplumsal hayatın içinde rakamlar ve kâr-zarar hesapları üzerinden bir değerlilik duygusuna sahip olma ve bu temelde bir anlam dünyası inşa etme dersini alarak yetişenler de, sayıca çok şeye sahip olmanın ya da hep daha fazlasını elde etmek için koşturmanın, insanoğlunun ömrü boyunca arayıp durduğu mutluluk ve huzuru getirmediğini biliyorlar aslında. Mesele nicelikte değil nitelikte çünkü. Bunun da yolu hayatın sadece maddi boyutuna odaklanarak değil, manevi boyut ve dinamiklerin de hakkını vererek yeniden düşünmekten geçiyor.

Düşünebilmek için yavaşlamak ve hatta durmayı başarmak gerekiyor. Oysa günümüzde sürekli koşturup durduğu halde yetişmeyen işlerden, yetmeyen zamanlardan ne de çok şikâyet etmekte insanoğlu. Hız çağının insanının durup düşünmeyi bırakın yavaşlamaya dahi fırsatı neredeyse yok gibi. Zaman farklı akmıyor haliyle ancak bir bereket sorunu olduğu muhakkak.

 

ÖMRE BEREKET RAMAZAN

İşte manevi dünyadan bir imdat yetişiyor bereketsizlikten mustarip hız çağının insanına. Yılda bir kez gelen kutlu bir misafir heybesinde rahmet, bereket, mağfiret hediyeleriyle kapımızı çalıyor ve maddiyatla örülmüş rakamlara mahkûm edilmiş tatsız tuzsuz dünyalarımıza ruh üflüyor ve bizi bereketle tanıştırıyor.

Bu kutlu misafir Ramazan ayıdır. Onun hayatımıza dâhil olmasıyla sıradanlaştırdığımız pek çok şeyin şükredilesi nimetler olduğunun farkına varıyoruz.

Oruç başta olmak üzere ibadetlerimizi ifa edebiliyorsak sıhhatimizin; bu mübarek aya bir kez daha erişmek nasip olduğu için bize bahşedilen ömrün ve akıp gitmekte olan zamanın; iftar ve sahur sofralarında aynı duygu ve düşüncelerle toplanabiliyorsak ailemizin ve dostlarımızın; ihtiyaç sahipleri ile daha derin empati kurabiliyor ve paylaşmanın güzelliğini hissedebiliyorsak türlü yiyeceklerin ve içeceklerin her biri bu ay vesilesiyle farklı bir mana kazanıyor.

Teknolojik veya bilimsel kılıflarla tüketim toplumunun sıradan unsurları haline getirilen şeylere aslında “nimet” nazarıyla bakma ve Nimet Verene şükreden kullar olma dersini aldığımız bir aydır bu. Şükür ki nimetin artmasına vesiledir, Ramazan da bu yönüyle hayatımızın anlam kazanması ve bereketlenmesi için ne güzel bir imkândır.

 

ÇOK MU, BEREKET Mİ?

Kelimelerimiz sözlerimiz de bereketlenir bu ayda. Yılın diğer zamanlarından farklı olarak oruç, iftar, sahur, imsak, teravih, mukabele, fitre, zekât, arife, bayram gibi kelimeler daha yer bulur günlük konuşmalarımızda. Bu şekilde hayatın manevi boyutuyla bağlar kurulur duyguda düşüncede derinlik kazanma imkânı doğar.

Rahmet ve bereket ayı Ramazan “Malın çok olanı mı bereketli olanı mı?”, “Ömrün uzun olanı mı bereketli olanı mı?” sorularını sordurur bize. Oruç ibadeti ile acziyetini ve Allah’a her daim muhtaçlığını anlayan insan, hep daha fazlasını edinmek için dört elle dünyaya sarılmak yerine hayırlı ve bereketli bir ömür sürmek gerektiği dersini alır. Çünkü mesele çok yaşamak değil Allah’ın rızasına uygun bir şekilde “insanca” yaşamaktır. İnsan suretinde yaratılıp insanlıktan nasibini almamak da var çünkü.

 

MODERN ZAMANLAR VE RAMAZAN

Modern hayat “ben” merkezli bir anlayış üzerine bina edilmiş bir hayat. Dünyanın kendisinin etrafında döndüğünü sanan insanların keyfinden taviz vermek istemediği ve her an çatışma halinde olduğu bir mücadele alanı. Bu yüzden insanlar arası ilişkilerden tutun devletler düzeyine kadar her basamakta kavgalar, çatışmalar, savaşlar, zulümler, mağduriyetler bitmek bilmiyor.

Çağın acımasız savaşları nedeniyle mazlum ve muhtaç duruma düşen milyonlarca insan kendi imtihanlarını vermekte. Biz de onlarla imtihan olmaktayız. Ve inancımız bize mazlum ve mağdurların bereket vesilesi olduğu dersini vermektedir.

Hayata sadece rakamlar ve kâr-zarar hesapları penceresinden bakanların ise lügatinde bereket kavramı yoktur. Hal böyle olunca bu gibiler bulundukları “gelişmişlik” düzeyinde (!) sadece gayri safi milli hâsıladan aldıkları payın azalması, ekonomiye fazladan yük binmesi ve akabinde hayat standartlarının bozulması söz konusu olduğunda endişelenen, dertlenen, korkuya kapılan ve panikleyen bir insan tipi olarak karşımıza çıkıvermekteler.

 

İSLAMİYET HER HAYRIN ANAHTARI

Bereket kavramından mahrum kalınca hayırdan da mahrum kalınıyor demek ki. Nereden bilsinler mazlumlara mağdurlara uzanan ellere karşılık semaya açılan ellerden yükselen duaların Allah katında ne kadar kıymetli olduğunu ve dahi minik yüreklere kondurulan küçük sevinçlerin rahmet ve bereketi nasıl da celbettiğini? Milletçe bunu çok yakın bir zamanda tecrübe etmedik mi?

İşte bize tüm bunları hatırlatacak o kutlu misafirin kapımızı çalmasına az kaldı. İnsanlığımızı hatırlamak, daha iyi olmak, iyiliği artırmak, yaralara merhem olmak, dua almak, rahmete ve berekete nail olmak için ne güzel bir fırsat. Ramazan hoş gelsin, bizi hoş bulsun, bizden hoşnut olsun inşaallah. Biz de kıymet bilelim ki, bir ay boyunca insanlığımıza ve kulluğumuza Ramazan hürmetine gösterdiğimiz ihtimam, bütün ömrümüze yayılsın ve dahi ahiretimize uzanan bir hayır ve bereket köprüsü böylece kurulmuş olsun.