TR EN

Dil Seçin

Ara

Yardım / Bir Hatıra

Yardım / Bir Hatıra

Bazı işler vardır, yaşattığı huzur insana tüm yorgunluğunu unutturur; zahmetinden çok rahmeti vardır yani.

Bizim yaptığımız iş de böyle...

Bulunduğumuz ilin ihtiyaç sahiplerine, kimsesiz kalmış insanlarına yardım ulaştırıyoruz. Bu büyük bir organizasyon. Her gün toplamda birkaç bin insana sıcak yemek ulaştırmak ve daha pek çok problemlerini çözmeye çalışmak... Zor fakat hayata hayat katan bir iş...

...

Bir Ramazan günü yaşadığımız özel bir hatırayı aktardığımda hak vereceksiniz.

Aşevinde yemekler pişirilmiş, sefer taslarına doldurulmuş ve gözleri yollarda beklediğini bildiğimiz insanlara doğru yola çıkmıştı. Henüz öğlen vaktiydi ama, iftara yetişmesi için böyle erken hareket etmek gerekiyordu.

Biz ise Ramazan kumanyası dağıtıyor, bir yandan da yemek bırakılan adreslerden denk gelen bazılarına uğrayıp bir istekleri olup olmadığını soruyorduk.

...

O gün bir çok evi ziyaret etmiştik ki ikindi ezanı okundu. Namazı yakın bir camide kıldık. Cami çıkışında yemek aracımızın bir eve yemek bırakıp ayrıldığını gördük. Ve o evi ziyaret etmeye karar verdik.

O evde tek başına kalan, bir işte de çalışamayan Kosova göçmeni bir kardeşimiz yaşıyordu. 1998’de yaşanan iç savaş sonrası ülkemize hicret etmişti.

Eve yaklaştık sırtı bize doğru dönük olduğu için bizi görmüyordu.

Sefer tasını merdivene koymuş hem kendi kendine konuşuyor hem de ağlıyordu. Fakat dediklerini duyacak kadar yaklaşınca kendi kendine konuşmadığını anladık. O kırık dökük Türkçesiyle Rabbiyle konuşuyordu:

“Ey Rezzak olan Allahım! Ben memleketimden hicret etmiş bir garip kulunum. İç kargaşada ailem hep dagildi. Çoğusu gitti Evropa’ya, ben geldim Türkiye’ye. Büyük abim bana, sen de Almanya’ya gel deyince ona, ben ezan sesi duyulan yerde olmak isterim dedim. Kızdı bana bagirdi ‘Git oralarda açlıktan öl!..’ dedi. Ama ben hicretimi Senin rızan için yapmış idim. Şimdi gelsin abim de görsün beni. Ne aç kalması, ayağıma kadar pişmiş yemek gelir. Hem de her gün... Allahım, Sana ne kadar şükür etsem azdır. Şükürler olsun Sana...”

...

O kardeşimiz bizi farketmedi. Bu yüreği yanık insanın yakarışını dinlerken, kendimi, kuyuya atılan Yusuf Peygamberin Allah’a yakarışını izleyen melekler gibi özel hissettim. Yanık ama huzur dolu bir yüreğin sesiydi bu...

Âlemler Rabbi bizi bu çok değerli ve anlamlı tabloya şahit etmişti... Evet O, kullarının dualarını işiten ve cevap veren, onların dertlerine derman yetiştirendi... Nice dert kuyularına, gurbet kuyularına düşmüş kullarına yardım edendi...

Asıl yardımı biz almıştık. Bir kez daha anladık ki, veren O, verdiren O; söyleten O, dinleten O (cc)… Böyle ulvi tabloların yaşanmasında bizi de vesile yapan Rabbimize hamd ederek, yine o kardeşimize hissettirmeden oradan ayrıldık.