TR EN

Dil Seçin

Ara

Neden Farklı Mezhepler Var? / Mezhepler Meselesi-1

Neden Farklı Mezhepler Var? / Mezhepler Meselesi-1

İslâm’ın en çok bilinen ama en az anlaşılan konularından biri mezhepler konusudur. Herkes bir mezhebe mensuptur ama çoğumuz bunun nedenini bilmeyiz. Çünkü doğduğumuzdan beri öyle öğrenmişizdir.

Bu yazıda mezhepler meselesini kısaca inceleyecek, bazı sorulara da cevap bulmaya çalışacağız.

Meselâ en çok sorulan sorulardan bir tanesi ile hemen başlayalım:

Bir tane doğru olur. Fakat mezhep imamları birbirinden farklı şeylere doğru diyorlar. Neden bir doğruda uzlaşamamışlar, kafamız karışıyor?

Akla böyle bir soru gelmesinin sebebi baştaki hatalı hükümdür. Zira doğru bir tane olmaz. Eğer doğru bir tane olsaydı İslâm kolaylık dini olmazdı.

Peki, doğrunun bir tane olmadığını neye dayanarak söylüyoruz?

Şuna: Rasulullah (sav) iki sahabesini bir sefere gönderir. Seferde su bulamadıkları bir anda namazlarını teyemmümle kılan iki sahabe daha sonra su bulduklarında biri abdest alıp namazı tekrar kılar diğeri kılmaz. Dönüşte Hazreti Peygamber’e (sav) hangisinin doğru yaptığını sorduklarında Rasulullah (sav) her ikisinin de namazının kabul olduğunu söyler.

Bu ve bunun gibi hadiselerden anlıyoruz ki, İslam’da doğru bir tane değildir. Ve yine Rasulullah (sav) bize BİLGİ SAHİPLERİ arasındaki görüş farklarının bir rahmet olduğunu bildirmektedir. Zaten kendisi de hayatında bu duruma meydan bırakacak tarzda davranmıştır.

Bunu da bir örnekle anlatalım:

Hanefî ve Şafiî mezheplerinin karşılaştırılmasında en çok sözü edilen olay hiç şüphe yok ki, Sevgili Peygamberimizin (sav) namaz kılarken secdede alnına küçük bir taş batıp kanaması hadisesidir. Durumu gören muhterem validemiz hemen eliyle taşı gidermiş; Rasulullah (sav) ise bunun ardından tekrar abdest alıp namaza öyle devam etmiştir.

Bu olayda İmam-ı Azam (ra) kan çıktığı için, İmam-ı Şâfi (ra) kadın eli değdiği için abdestin bozulduğuna hükmetmişlerdir.

Onların böyle hüküm verebilmelerinin sebebi ise Sevgili Peygamberimizin (sav) neden abdest aldığını açıklamamış olmasıdır. Hâlbuki o durumda “kan çıktığı için yeniden abdest alacağım” veya “bana dokunduğun için tekrar abdest almam gerekiyor” gibi bir şey söyleyebilirdi. Ancak bazı şeyleri çok net olarak söylememiş olması o konuda bir esneklik işaretidir. Hatta bir dönem bu sırrı anlamayıp ısrarla detay isteyen sahabelere soru sormayı yasakladığı bile olmuştur.

Böyle belirsiz bırakılan durumlar benim aklıma hep Bakara Suresi’ne adını veren hadiseyi getirir. 67. ayetten itibaren anlatılan kıssada Musa (as) Yahudilere bir sığır kesmeleri yönünde Allah’ın emrini tebliğ eder. O anda herhangi bir sığır bulup kesseler emir yerine gelmiş olacaktır. Ancak onlar defaatle Hz. Musa’dan (as) sığır hakkında daha fazla detay öğrenmesini isterler. Yaşı, rengi gibi ayrıntıları her sorduklarında aslında şartlar ağırlaşmaktadır.

Rasulullah’ın (sav) hayatında da böyle muallakta bıraktığı konular aslında insanların kendilerinin karar verebileceği konulardır.

Ancak;

İnsanlar bu kararı nasıl vereceklerdir?

İslâm’ı doğrudan kendisinden öğrenen sahabiler zaten Kur’an’ı kaynağından öğrenmiş, yaşayan Kur’an’ı da hayattayken izlemişlerdi. Dolayısıyla onların elinde böyle kararları verebilmek için yeterli bilgi mevcuttu. Sevgili Peygamberimizin de (sav) başka bir beldeye görevli olarak gönderdiği bir sahabisine, Kur’an’da ve kendisinin sünnetlerinde bulamadığı şeyler konusunda nasıl hükmedeceğini sorduğunu, sahabinin elindeki bilgiler, benzer hükümler ve aklını kullanarak hareket edeceğini söylemesi üzerine bundan memnun olduğu ve bu davranışı teşvik ettiğini bilmekteyiz.

Bu konuda merak edilen birkaç soruyu da inşaallah gelecek sayımızda yazalım.