TR EN

Dil Seçin

Ara

Sevgi Pınarları / Dede ile Torun

Sevgi Pınarları / Dede ile Torun

Torun: — Dedeciğim!.. Seni çoook, çok seviyorum!..

Dede: — Ya ben seni… Şu hüzünlü, kurak sonbaharımın, tomurcuklu, mis kokulu çiçeğisin sen!..

T: — Sen de benim nûr yüzlü, pamuk sakallı dedem!..

D: — Ah, sana nasıl anlatsam ki, biz âdetâ birbirimiz için yaratılmışız… Ayrı ayrı mes’ud olamayız; sevinip, gülemeyiz!..

T: — Gerçekten mi… Ama neden?..

D: — Bak!.. Ben sana uzun uzun masallar söylüyorum… Yaşadığım yılların taşıyıp getirdiği binbir hâtırayı teferruâtıyla anlatıyorum…  Bunları yaparken de kendi dedemin, babamın, anacığımın kullandığı kelimeleri, tabirleri aynen kullanıyorum!.. “Senin yaşına uygun olsun” endişesiyle, veya, “çabuk anlayasın” avuntusuyla, basit ve köksüz kelimeler kullanmıyorum!.. “İyi niyetli yanlışlara” düşmemeye çalışıyorum…

Hem biliyorum ki sen, bu tekrarlardan ve bu üsluptan hiç sıkılmıyorsun… Hattâ, hoşuna bile gidiyor…

Hâ, ne dersin?..

T: — Sıkılır mıyım hiç!.. Hele senden dinlerken...

Dedeciğim, “Huzur Gölü”nü çok özledim, ne olur bir daha anlat… hemen bu gece!..

D: — Anlatmaz olur muyum!.. Ama belki yarın gece…

Aslında ben de beni bir dinleyene muhtâcım!..

Annen-baban: “Yine mi şu eskiler!..” diye beni pek dinlemek istemiyorlar… Haksız da değiller hani… Ama onlar, seni elindeki ışıklı oyuncaklarla baş başa bırakıp kendi âlemlerine daldıklarında hiç de mâzur sayılamazlar!.. “Çekirdek Aile” falan diye nesillerin birbirinden kopmasını mâkul görenler, bu büyük cinâyetin ne derece farkında acabâ?..

Ah ne olurdu, körpecik filizler, mahzûn köklerden uzağa savrulmasaydı!.. Sevenler birbirinden ayrılmasaydı… Ama çok şükür ki sen ve ben bir aradayız… Sen benim, bir türlü sonu gelmeyen, dizi filmler gibi sürüp giden tekrarlarıma bayılıyorsun; ben de, güzel gözlerindeki o mâsum hayretle beni dinlemene…

Sen bana Rabbimin eşsiz bir lûtfu, bir hediyesisin!..

T: — Sen de iyi ki varsın dede’m!..

D: — Ama bu sabırlı tekrarlar ve ezberlemelerin sonunda bizim köklü, asil ve derin mânalı öz kelimelerimiz her geçen gün senin hazine sandığını dolduruyor!..

Önce şeklen ve sonra en gizli incelikleriyle…

T: — Dedeciğim, ezberlediğim namaz sûrelerinin mânasını bilemiyorum… Ama, söylemesi çok hoşuma gidiyor. Hiç bitmesin istiyorum!..

D: — Demek, senin gibi günahsız melekler, bir Meleğin bize getirdiği Rabbimizin Kelâmını, meleklere has bir sâfiyet ve hassâsiyetle anlıyor, beğeniyor ve zevkle dinliyor… Ne güzel!.. Hele yakında, Mübârek Kur’ân’ımızı mâna bakımından da biraz anlayınca, sevgin belki aşk’a dönüşecek… Evet… “biraz anlayınca”… zîra daha fazlasını anlamak, O’nu daha fazla ve çok fazla anlayanları dinlemekle, yazdıklarına sarılmakla olabilir ancak!..

Haydi bakalım… Şimdi yat; duâları içinden tekrar ederek, sana cennetleri seyrettirecek tatlı bir uykuya dal!..

Allah rahatlık versin!..