TR EN

Dil Seçin

Ara

Dikenli Çalılar

Dikenli Çalılar

“Her bir kötü huyunu bir diken bil. Ya al baltayı onu kopar ya da şu dikeni gül fidanı haline getir.”

Rivayet olunur ki bir vakit tatlı sözlü, fakat sert huylu bir adam yol üstüne dikenli bir çalı dikmişti. Yoldan geçenler onu ayıpladılar. “Bunları sök at!” dediler. Fakat o dinlemedi, sökmedi. O dikenli çalı her an büyüyor, çoğalıyordu. Halkın ayağı diken yarasıyla kanlara bulanıyordu. Geçenlerin elbisesi dikenlerden yırtılıyor, yalın ayak gezen yoksulların ayakları paramparça oluyordu. Bunu duyan vali o adama, “Bunları sökmelisin” diye emir verince o, “Tamam bir gün sökerim” dedi. Daha sonra “Yarın, öbür gün sökerim” diye vaatte bulundu. Fakat bu süre içerisinde diktiği dikenler kökleşti, kuvvetlendi. Vali buyruğunu tekrarladı. “Vaadini yerine getir!” diye emretti. Çalıyı diken adam “Önümüzde hayli günler var, merak etmeyin günün birinde sökerim” diye söyledi. Oysa işini savsaklayan o adamın unuttuğu bir nokta vardı: o dikenler gün geçtikçe yeşeriyor, kuvvetleniyor; kendisi ise ihtiyarlıyor, kuvveti azalıyordu.

...

Modern hayatın hastalıklarından birisi ertelemek… İşte bu misal gibi bizler de hayatta birçok şeyi erteleyip, önemsemiyoruz. Farkında olmadığımız kötü davranış veya huylarımızı o dikenler gibi farz edersek; her ertelediğimiz veya önemsemediğimiz o kötülüklerin hem bize hem çevremize nice zararlar verdiğini görebiliriz. Mevlâna Hazretleri Mesnevî-i Şerif’inde der ki:

“Her bir kötü huyunu bir diken bil. Ya al baltayı onu kopar ya da şu dikeni gül fidanı haline getir.”1

Rabbimizin elest bezminde ruhlar ile “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” mukavelesinde, insanoğlu “Evet, Rabbimizsin” karşılığını veriyor. Kâinatı insana musahhar eden Rabbimiz, kendisini tanıtmak istiyor. Her gün yeni bir âlem yaratılıyor, yaratılıp da bırakılmıyor. “Her zerre vazifesini ihmal etmeden eksiksiz yerine getiriyor... Kanda her bir zerre o kadar muntazam ve çok vazifeleri görüyor ki yıldızlardan geri kalmıyor.”2

Oysa bizler ne yazık ki hatalarımızla, günahlarımızla öyle dikenli çalılar dikiyoruz ki, “daha sonra yaparım”larımızla o dikenli çalıları kaldırmayı erteliyor, unutuyor, büyümesine sebep oluyoruz. Vaktimizi boş işlerde, malâyâniyatta bâd-ı heva harcarken, o dikenlerin zararına engel olacak gücümüzü kaybediyoruz. Üstad Bediüzzaman’ın buyurduğu gibi, iç dışa, dış içe bir çevrilsek Hz. Eyyüb’den daha ziyade yaralarımızı ve hastalıklarımızı görecekken; dikenlerimiz, mânâ âlemimizin yıldızlarını küsûfa tutuyor, Rabbimize mülâki olmamızı engelliyor.

Öyleyse biz de bizlere emanet edilen kalbimize ve ruhumuza diktiğimiz ve bize tasallut etmiş o dikenli çalılarımızı ertelemeden ve ihmal etmeden tevbe gücüyle kaldırmalıyız. Sonrasında ise toprağımızı, güzel düşünce ve işlerle “Güzel gören güzel düşünür”3 düsturunca gül fidanlarıyla aşılamalıyız.

 

Kaynaklar:

1. Mesnevî-i Şerif, Şefik Can tercümesi.

2. Risale-i Nur, Şualar.

3. Risale-i Nur, Mektubat.