TR EN

Dil Seçin

Ara

Berzah (Kabir) Âleminin Tutukluları

Berzah (Kabir) Âleminin Tutukluları

Peygamber Efendimizin hadislerine göre, kul ve Allah arasında kalan ‘şahsi günahlarda’ af kapısı daha kolay açılmaktadır. Fakat kul hakkıyla ilgili günahlarda, hakları yenen kişiler (aynen dünyadaki gibi) adalet dağıtımında devreye girmektedir. Hukuk terimiyle ‘müdahil olmak’ yani…

Peygamber Efendimizin hadislerine göre, kul ve Allah arasında kalan ‘şahsi günahlarda’ af kapısı daha kolay açılmaktadır. Fakat kul hakkıyla ilgili günahlarda, hakları yenen kişiler (aynen dünyadaki gibi) adalet dağıtımında devreye girmektedir.

Hukuk terimiyle ‘müdahil olmak’ yani…

Diğer bir ifadeyle, hakkı yenen kişilerin rızasını alma mecburiyeti…

Allah Resulü, herkesi ürperten veya ürpertmesi gereken bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

“Müminin ruhu, borcu ödenene kadar berzah âlemindeki makamına ulaşamaz, o âleme sıkışarak tutuklu kalır.”1

İki Cihan Güneşi’nin bu ‘ibretli’ sözlerinden daha güzel bir açıklama yapılamaz. Bu yüzden aynı konuya başka bir hadisle devam edelim.

Peygamber Efendimizden en fazla hadis nakleden Ebu Hureyre Hazretleri anlatıyor:

“Bir gün Allah Resulü bizlere dönerek:

‘Müflis (iflas etmiş kişi) kimdir bilir misiniz?’ diye sordu.

Sahabilerden bir kısmı:

‘Yâ Resulallah! Bize göre müflis kişi, parası veya eşyası tükenmiş kişidir.’ diye cevap verdiler.

Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdu:

‘Ümmetimin iflas edenleri şudur ki, haşir günü geldiğinde onlar Allah huzuruna namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerini yapmış bir şekilde çıkarlar. Ancak onlar kimilerine sövüp saymış, kiminin malını çalıp onları yemiş, kimine zina iftirasında bulunmuş; kiminin de kanını akıtmıştır. Bu yüzden de o kişinin sahip olduğu sevaplar, hak sahibi olanlara dağıtılmaya başlar. Fakat eğer o kişinin sevabı azsa, yani borcunu ödemeye yetmiyorsa, bu sefer hak sahibinin (veya hak sahiplerinin) günahları birer birer ona yüklenir. Neticede o kişinin sevapları tükenip günahları artar. O adam böylece ‘müflis’ durumuna düşüp cehenneme atılır.”2

 

ÇOK ÖNEMLİ BİR İKAZ

Peygamber Efendimiz, bu ibretli hadisinde müflis (iflas etmiş) kişileri tarif ederken: “Onlar Allah huzuruna namaz, oruç, zekât gibi ibadetleriyle çıkarlar” buyurarak, hepimizin dikkatini önemli bir noktaya çekmektedir. Çünkü yine aynı hadise göre, namaz veya oruç gibi farz ibadetler, kul hakkına girenleri cehennemden kurtarmaya yetmemektedir. Zaten Allah Resulü, aynı sözlerini farklı bir şekilde tekrarlayıp şöyle demiştir:

“Bir kişinin ibadeti, namazı veya orucu sizleri yanıltmasın. Onlar konuşurken doğru konuşuyor mu, onlara her bakımdan güven duyulur mu, mal veya makam sahibi oldukları zaman yine Allah’tan korkuyorlar mı, siz ona bakın.”3

Peygamberimiz, aynı mealdeki başka bir hadis-i şerifinde ‘güvenilir’ olma hususunu şöyle açıklar:

Kişilerin namazları veya oruçları sizleri yanıltmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.”4

Buradaki ‘güvenilir olma’ hususu, Allah Resulünün diğer hadislerinde, o kişinin asla yalan söylememesi, vermiş olduğu sözden dönmemesi ve kendisine bir emanet teslim edildiği zaman o emanete hıyanet etmemesi şeklinde açıklanır. Hatta bu kötü huylar, yine Peygamberimizce ‘münafıklık alameti‘ olarak zikredilir:

“Münafıklığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söylemek, söz verdiği zaman onu yerine getirmemek ve kendisine güvenilip bir emanet verilince ona hıyanet etmek…”5

Allah Resulü, (Müslim’in rivayetinde) bu hadisi şöyle bitirmektedir:

“O kişi namaz kılsa da, orucunu tutsa da, bir Müslüman olduğunu iddia etse de, bu hatalar onun için yine de bir münafıklık alâmetidir.”6

Bir insanın verdiği sözlerden dönmesi, bir bakıma hem yalanı hem de ihaneti kapsamaktadır. Bu da toplum hayatını kökünden sarsmaktadır. Bu asrın en büyük belalarından biri, yazılı sözleşme veya birçok yemine rağmen, o sözleşmenin ‘tek yönlü’ ihlal edilmesidir. Bir sözleşme imzalarken ‘kuzulardan daha uysal’ görünen bazı kişiler, sözleşmeden sonra bir aslan kesilmekte ve sözlerinde durmayarak karşı tarafı mağdur etmektedir. Bu iş bazen insanları tehdit ederek, bazen de onları canından bezdirmek suretiyle yapılmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde bu konuda açılmış on binlerce dava vardır. Halbuki Allah Resulü bir hadisinde:

“Sözünde durmayan kişinin dini olmaz.” diyerek müthiş bir ikazda bulunmaktadır.7

Yazımızı başka bir hadisle noktalayalım:

“Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, verdiği sözleri mutlaka yerine getirsin.”8

 

Kaynaklar:

1. Tuhfetu’lahvezi, 4/164, Ebu Hüreyre; Tirmizi, Cenaiz 76; İbni Mace, Sadakat 12.

2. Buhari, Rikak, Hadis No: 48.

3. Kenzu’l-Ummal, Hadis No: 8435.

4. Kenzu’l-Ummal, Hadis No: 8436.

5. İmam Suyuti, Camiu’s-Sağir, Hadis No: 25.

6. Cem’ul Fevaid: Hadis No: 8099.

7. Biharü’l-Envar c: 75 s. 96.

8. El-Kâfi c. 2, s. 364.

 

***

 

KIRMIZIYA METHİYE...

Söz demek namus demekti çocukluğumda

Yaydan çıkan ok gibiydi, geri dönmezdi

Yalanlar bir yılandan farksızdı o zaman

Sonunda ölüm olsa da, tenezzül edilmezdi.

 

Şimdi renkten renge girdi iğrenç yalanlar

Beyazı, sarısı, kahverengisi…

Onların rengine özense de simalar

Ne yazık ki kızarmıyor eskisi gibi