TR EN

Dil Seçin

Ara

Osmanlı'da İlginç Vakıflar II

Geçen sayıda başladığımız, Osmanlı’da insanı hayrette bırakan yardım vakıflarına örnekler vermeye devam ediyoruz. Bu ay ise daha çok hamallara, yaşlılara, hastalara, esirlere, mahkûmlara, kazazedelere ve mağdurlara hizmet amacıyla tesis edilen vakıflara yer vereceğiz.

Geçen sayıda başladığımız, Osmanlı’da insanı hayrette bırakan yardım vakıflarına örnekler vermeye devam ediyoruz. Bu ay ise daha çok hamallara, yaşlılara, hastalara, esirlere, mahkûmlara, kazazedelere ve mağdurlara hizmet amacıyla tesis edilen vakıflara yer vereceğiz.

 

Hamallara Yönelik Vakıflar: Nakibül Eşraf Esad Efendi Vakfiyesinde, yorulan hamalların yüklerini koyarak dinlenmeleri için çeşitli yerlere dinlenme taşları yaptırılması istenmiş ve uygun yerlere konulmuştur. Çalışamayacak derecede hasta olan ihtiyarlar ve kayıklarda kürekçilik yapanlar için de para yardımı yapılmıştır.

Osmanlı’da hamalları da himaye eden vakıflar vardı

Hamalların haklarını korumak amacıyla İstanbul’da kurulan Hamallar Cemiyeti ve üyelerinin 1910’larda gerçekleştirdiği bir faaliyet

 

Yaşlılara İş Vakıfları: Sivas’ta kurulan bir vakıfta; sahipsiz, ihtiyacı olan yaşlı hanımlara, temizlenmiş, yıkanmış ve taranmış yünler eğirtilmiş; karşılığında da dolgun yevmiyeler verilmiştir. Bursa’daki Hacı Saffet Bey Vakfı’na ait 1916’da açılan Erâmilhâne’de (Dullar Evi), şehit eşi kimsesiz hanımlar kalmış; ürettikleri el işlerini kaldıkları binanın salonundaki dükkânlarda satmalarına izin verilmiştir.

1500’lerde bir pazar yeri

 

Hastalara Ücretsiz Bakım Vakfı: Kütahya’da Germiyanoğlu Yakup Çelebi’nin 1889’da kurduğu vakfın sözleşmesinde, hiçbir ayırım gözetmeksizin tüm hastaların bakımlarının ücretsiz yerine getirilmesi hakkında şu ifadeler nakşedilmiştir: “Hasta olanlara doktor getirilmesi, tedavi ettirilerek doktor ücretinin ödenmesi, ayrıca ilaç parasının ödenmesi, bu hastalardan ölen olursa cenazesinin kaldırılması için kefen ve sabun gibi ihtiyaçlarının en güzel şekilde karşılanması.”

Bir Osmanlı hastanesinde tedavi gören hastalar

 

Köylere Hastane Vakfı: Süleymaniye Tıp Medresesi’nin başhekimi olan Ahmed Çelebi (1436-1523) kurduğu vakıfla, babasından kalan önemli bir serveti, 40 köyde küçük hastaneler kurmaya harcamış ve bu hastaneleri, hekim yetiştirmek için okul olarak kullanmıştır.

 

Esirleri Kurtarma Vakfı: 1308’de Şam’ın Salihiye Mahallesi’nde Saliha Hatun tarafından kurulan vakıf vasıtasıyla çeşitli ülkelerde düşman elinde esir bulunan Müslüman erkek, hanım ve çocukların kurtarılması sağlanmış ve memleketlerine dönüş masrafları karşılanmıştır. Kurtarılacak kimsenin bulunmadığı durumlarda da, biriken parayla fakir ve yoksullara yardım edilmiştir.

 

Mahkûmlara Su Temini Vakfı: İstanbul’da Ali Ağa’ya ait 31 Ağustos 1600 tarihinde kurulan vakıf geliriyle, Galata Cezaevinde bulunan mahkûmlara her gün iyi su alımı yapılmıştır.

Osmanlı’da su satan Sakalar, İstanbul’un ve taşranın en çok aranan ve yolu beklenen satıcısıydı

 

Deniz Kazazedelerine Yardım Vakfı: Süleyman Subaşı bin Abdulmennan tarafından 1576’da İstanbul’da bina edilen vakıfta, denizde kazaya maruz kalanlara yardım edilmesi hedeflenmiştir: “…Deniz seferi yüzünden İstanbul’da kazaya uğramış, gemileri batmış ol fukaraya ve.. felakete uğrayanlara yardımda bulunulması...”

 

1800’lere ait büyüleyici bir İstanbul ve Boğaziçi manzarası

 

Boğazda Temiz Hava Aldıran Vakıf: Peksimetçibaşı lakabıyla maruf Ramazan oğlu Hacı Nureddin Efendi, kendi adıyla anılan İstanbul Bebek’teki köşkünü ve hemen yanına inşa ettirdiği çeşme ve limanı, gezmeye gelen insanlar Boğaz’ın havasını ve güzelliklerini teneffüs etsinler diye 1730’da vakfetmiştir. Vakfiyesinde bunu şu şartla belirtmiştir: “Çeşme kurbunda bina eylediğim köşk ve liman dahi vakıf olub ümmet-i Muhammed teneffüs eyleye...”

 

Kışın Abdest Alanlara Sıcak Su Vakfı: 1721’de Müderris Kocabeyzade Abdülhadi Efendi tarafından Ankara’da tesis edilen vakıf, Altındağ’daki bir caminin bitişiğine inşa ettirdiği abdesthaneye bir de kazan koydurmuş ve soğuk kış günleriyle meşhur olan Engürü’de (Ankara’da) abdest alan müminlere sıcak su temin etmiştir. Bunu vakfiyesinde şöyle beyan etmiştir: “...Cami-i mezkûrun ittisalinde müceddeden bina ve ihya ettiğim abdesthanede vaz ettiğim kazanda eyyam-ı şitada kifayet mikdarı hatab ile sab olunan suyu kaynadıp iznimle âmme-i müslimîn abdest almalılar.”

 

Osmanlı Engürü’sünün en önemli ibadethanesi olan Hacı Bayram Camii’nin 1800’lü yıllara ait bir gravürü

 

Camilerdeki Saatleri Tamir Eden Vakıf: İsmail Efendi’nin kızı Ayşe Hanım tarafından 1810’da İstanbul’da kurulan vakıf, camiler ve muvakkithanelerdeki saatlerin bakımıyla ilgilenmiştir. Bu vazife için 100 Mecidi altın ve 1000 kuruş bütçesi olan vakfın şartnamesinde, ehil bir kimse bulunması ve maaş tahsis edilmesi talep edilmiştir.

 

Tazmin Vakıfları: Evlerde çalışan insanlar ya da çocukların kırdıkları eşya, kap-kacak yüzünden azarlanmamaları ve hırpalanmamaları için kurulmuş vakıflardır. Bu vakıflara müracaat edenler, verdikleri zararın karşılığını eşya veya para olarak almışlardır.

 

1840’lı yıllarda bir Osmanlı genci

 

Kanadı Kırık Leyleklerin Bakımı Vakfı: İzmir Ödemiş’te Mürselli İbrahim Ağa, Yenicami etrafında bulunan veya hastalanarak göç edemeyen leyleklerin bakımı ve beslenmesi için kurduğu vakfın gelirinin bir bölümünü, yıl boyunca ciğer ve işkembe alınmak üzere ayırmıştır.

 

Duvar Yazılarını Silen Vakıf: Fatih Sultan Mehmed Han 1470’de İstanbul’daki tüm cami, medrese, kışla, çeşme, han, hamam, bahçe, aşevi gibi yapıların duvarlarını kirleten yazıların, resim ve şekillerin temizlenmesi gayesiyle Vezir Ahmed Paşa’ya bir vakıf kurdurmuş ve bu hizmeti eda edecek dirayetli bir adam bulmasını şöyle emretmiştir: “Aklı başında dirayetli birisi vakfın mahi’n-nukuşu (resim, yazı silen görevli) olup her an cami, medrese, darü’t-ta’lim, imaret vs. hangisi olursa olsun duvarlarının temiz kalmasına dikkat edecek, yazı yazan, çizen veya pisleyen kendini bilmezlerin pisliklerini temizleyecektir.”

 

Sultan Fatih’in, Nakkaş Sinan Bey’e atfedilen 1480’lerdeki bir portresi. (Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine 2153)

 

Yol Güvenlik Vakıfları: Sadrazam Hasan Paşa’nın Hatay Karamurt’ta 1704’te kurduğu vakıf, hem bir kervansaray fonksiyonu görmüş, hem de Antakya, Belen, Payas arasındaki yolcuların güvenli bir şekilde seyahatlerini amaçlamıştır. Yolcuların ve hayvanlarının üç günlük her türlü ihtiyacını ücretsiz karşılayan kervansarayda, maaşları vakıf gelirlerinden ödenmek üzere 30 muhafız görevlendirilerek yol emniyeti sağlanmıştır.

 

Osmanlı’da kervansaray ortamını tasvir eden bir gravür

 

Mürekkep Vakfı: El-Hac Mustafa Ağa, İstanbul Beyazıt’ta Soğan Ağa mahallesinde kurduğu Mürekkep Vakfı’yla, her Perşembe günü Beyazıt Camiinin ön kapısında bulunmasını; bu şahsın kapı önünden geçenlerden isteyenlerin divitlerine yetecek kadar mürekkep koymasını istemiştir.

 

Kaynakça:

1. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde mahfuz 304, 611, 617 nolu Vakfiye Defteri.

2. Nazif Öztürk, Menşei ve Tarihi Gelişimi Açısından Vakıflar, Ankara, 1983.

3. Nazif Öztürk, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, Ankara, 1995.

4. Osman Keskioğlu, “Bazı Yönleri ile Vakıflar”, Vakıflar Dergisi (1973), c.10.

5. Tarihte İlginç Vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, İstanbul, 2012.

6. Musa Şahin, N. Ebrar Kaya, “Valide Sultanların Kurduğu Vakıfların Kadına Yönelik Sosyal Hizmetleri”, Yalova Sosyal Bilimler dergisi, Mayıs-Ekim 2016, sayı: 12.

7. İbrahim Ateş,”Bursa’da İnegöllüoğlu Saffet Beyin Yaptırdığı Dullarevi”, XII. Vakıf Haftası Kitabı, Ankara, 1995.

8. İbrahim Ateş, “Hasan Paşanın Hatay Karamurt’daki Vakıf ve Vakfiyesi”, Vakıflar dergisi, Ankara, 1982, sayı: 16

9. Tıp Tarihi Enstitüsü Arşivi, Mürekkep Dosyası,

10. Uğur Derman, “Eski Mürekkepçiliğimiz”, İslam Düşüncesi mecmuası, Haziran 1967, sayı: 2.