Tiflis, Kafkasya’nın en önemli büyük şehirlerinden birisidir. Şehrin adı, Gürcüce ’sıcak su’ anlamına gelen ‘Tbilisi’den gelmektedir. Tarih içerisinde pek çok krallık ve devletin kurulmasına ve Rus, İran, Arap ve Türk hâkimiyetlerinin mücadelesine sahne olmuştur.
Dünyanın en eski alfabelerinden birisine de sahip olan Gürcistan’ın başkenti, İpek Yolu ve Bakü-Ceyhan petrol boru hattı üzerinde bulunmasıyla da önemli bir konuma sahiptir.
Gürcistan’da tarih içerisinde birçok bağımsız krallıklar kurulmuştur. Ancak komşu olduğu İran Pers İmparatorluğu'nun, Bizans İmparatorluğu'nun, Selçuklu Devleti'nin, Osmanlı Devleti'nin ve nihayet Sovyet Rusya'nın hâkimiyetleri altında özerk birer devlet veya eyalet olarak varlığını sürdürmüştür.
MS. 736’da Emeviler’in Tiflis’i fethi ile birlikte 1068’de Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın fethi ikinci bir dönüm noktası olmuştur. Moğolların ve İran’ın istilaları ardından 1578’de Osmanlıların bir eyaleti olmuştur.
Ruslar katliam yaptılar
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ruslar, Gürcistan'ı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ne katmak için katliam yapmış ve Gürcülerin önde gelen hanedan ve önemli insanlarını çoluk çocuğu ile kurşuna dizmişlerdir. Tiflis Ulusal Müzesi'nde sergilenen Kızıl Ordu katliamı fotoğrafları ve binlerce kurşunla delik deşik olmuş bir vagon bu katliamın sembolü olmuştur.
Stalin ve Putin gibi önemli Rus liderleri de Gürcü asıllı olmalarıyla birlikte, genellikle insanları Ortodoks Hıristiyan’dır. Tiflis’in Müslüman nüfusunu ise Şii Azeriler oluşturmaktadır. Gürcü halkının soyadlarında bulunan “nadze” eki (Şevardnadze gibi) aslında Farsçadaki oğlu anlamına gelen “zade” kelimesinden türetilmiştir.
Bitlis-Tiflis birbirinin kardeşi mi?
1919 yılında II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İstanbul’dan Van’a dönmekte olan Bediüzzaman, o zamanın en iyi ulaşım vasıtası olan gemiyle Gürcistan’ın Batum şehrine geçer ve oradan da Tiflis’e gelir. Bugün de önemli bir mesire yeri ve park olarak kullanılan, şehrin en yüksek noktası olan Şeyh Sanan Tepesi'ne çıkar. Orada şehri temaşa ve tefekkür ederken yanına bir Rus polisi yaklaşır niçin böyle dikkatli baktığını sorar.
Bediüzzaman “Medresemin planını yapıyorum.” diyerek cevap verir.
Rus polisi, o sıralarda Tiflis’te çok farklı milletten insan bulunduğu için nereli olduğunu sorar.
Bediüzzaman Bitlis’li olduğunu söyler. Rus polisi “Burası Tiflis’tir.” der.
Bediüzzaman da tarihi cevabını verir: “Bitlis-Tiflis birbirinin kardeşidir.”
Rus polisi şaşırır ve bunun ne anlama geldiğini sorar. Bediüzzaman, Asya’da birbiri arkasına üç inkılap olacağını ve âlem-i İslam’da üç gelişme, Ruslar’da da üç çökme yaşanacağını ifade eder. Daha sonra da yıkılacak demir perdenin yönetiminin ardından burada medresesinin yapılacağını söyler.
Rus polisi buna ihtimal vermediği için Bediüzzaman’ın ümidine şaşırır ve İslam âleminin parça parça olduğunu öne sürer. Bediüzzaman yine tarihi bir cevap verir: “Her kışın bir baharı, her gecenin bir sabahı olduğu gibi, bu kötü günler de geçecek ve yarınlar daha güzel olacaktır.”
Bediüzzaman Hint ve Mısır Müslümanlarının İngiliz sömürgesi altında, Asya’daki Kafkas ve Türk milletlerinin Rus istibdatı altında yaşadıkları kötü tecrübeleri, onların okullarında eğitim gördükleri şeklinde yorumlar. Ona göre zamanı gelince diplomalarını alacak ve her biri bir kıta başına geçerek birer bayraktar olacaklardır. (Tarihçe-i Hayat, 79)
Evet onun dediği gibi olur ve nihayet 1990 yılında Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Bediüzzaman’ın yakın talebeleri Tiflis’te onun medrese hayalini gerçekleştirirler.
Resim 1: Tiflis'te Osmanlı hamamı.
Resim 2: Tiflis'in Osmanlılardan miras kalan tek ve nadide eser Cuma Camisi.
Resim 3: Karşılıklı Kral Erekle ve Osmanlı hamamı.
Resim 4: Tiflis'in ortasından geçen Kura Nehri.
Resim 5: Rusların I. Dünya Savaşı sonrası Gürcistan'ı işgal etmeleri sırasında yaptıkları katliamın sembollerinden vagondaki kurşun delikleri.