Mesgita
Mesgita denen Kurtuba Ulu Camii
Ara
Mesgita denen Kurtuba Ulu Camii
İspanya’nın Cordoba (Kurtuba) şehri Endülüs Emevi Devletinin başkentliğini yapmış en eski şehirlerden birisidir. Kurtuba şehrinin ortasından akan Guadalquivir (Vadi-ül Kebir) nehrinin kenarında bulunan Kurtuba Camii, binden fazla sütunuyla, dünyanın en büyük ve en eski camilerinden birisidir.
Bundan bin ikiyüz onbeş yıl önce yapılan ve zaman içerisinde orijinali bozulmadan büyütülen bu cami, İslam medeniyetinin hemen hemen her şehrinde bulunan mescid-i Cuma veya ulu cami geleneğinin ilk örneklerindendir.
Zaten İslam tarihinde ve sanat tarihinde görülmektedir ki, tarih boyunca Müslümanlar Cuma namazını şehrin en büyük camiinde toplanarak kılmaktadırlar. Aslında cem olmak, toplanmak anlamına da gelen “cami” ve “cuma” kelimeleri, haftada bir de olsa bütün halkın bir araya geldiği sosyal bir buluşma ve dayanışma günü anlamını içerir.
Mescid kelimesi ise secde etmekten türemiştir ve secde edilen yer anlamına gelir. Ancak Kâbe’ye Mescid-i Haram; Medine’deki peygamber mescidine, Mescid-i Nebevi; Kudüs’teki kutsal mekânlara Mescid-i Aksa denilmesi gibi hemen her büyük şehirde birer şeair hükmüne geçmiş, İslam medeniyetinin büyüklüğünün göstergesi olmuş bir ulu cami yani mescid vardır.
Mescit kelimesinden gelen ve Mesgita (Mesquita) olarak adlandırılan Kurtuba Ulu Camii sebebiyle şehrin merkezi de Mesgita (Mesquita) olarak anılır. Şehrin sembolü olan bu Mesgita kelimesi, caminin kiliseye çevrilmiş olmasına rağmen popülerliğini yitirmemiştir. Hatta radikal Hıristiyan bir belediye başkanının Mesgita yerine katedral denmesi için başlattığı kampanya bütün uğraşlarına rağmen tutmamıştır.
Kurtuba ulu camii, birbirinden renkli ve muhteşem bin ikiyüz mermer sütunu ve kırmızı tuğladan yapılmış iki katlı kemerleri ile, sanat tarihinde görülen en nadide sanat eserlerindendir. Ayrıca 8x8 metre ölçülerindeki kademe kademe daralarak yükselen kare minaresi Endülüs Arap minare geleneğinin en iyi örneklerinden birisidir.
Kurtuba Ulu Camii'nin kare minaresi.
Kurtuba Ulu Camiinin bahçesinde, hemen hemen her Endülüs eserinin bahçesinde görülen portakal ağaçları, özel sulama yollarıyla, sıcak İspanya topraklarını hem renklendirmekte hem de hayatın güzelliklerini sergilemektedirler. Zaten İspanyolca’da Narenci olarak adlandırılan portakalı da (Narenciye-Turunçgiller) İspanya’ya getiren Araplardır. İngilizce’deki Orange gibi, bütün Avrupa dillerine de buradan geçmiştir.
Kurtuba Ulu Camii'nin bahçesindeki portakal ağaçları ve özel sulama sistemi.
Endülüs Emevi devletinin tamamen yıkılmasından sonra katedrale çevrilmiş ve tam ortasında 64 sütunu yıkılarak bir kilise inşa edilmiş ancak yine de caminin mihrab ve minber gibi orijinal mekânları bozulmadan günümüze kadar muhafaza edilmiştir. Hatta Müslüman-Arap sanatına hayran bazı krallar saraylarını da bu üslupta inşa ettirip, süslemelerinde Arapça Hat sanatının örneklerini kullandırmışlardır.
Kurtuba Ulu Camii'nin mihrabı.
Kurtuba Ulu Camii'nin katedrale çevrildikten sonra ortasına yapılan kilise.
El-Hamra sarayında olduğu gibi Kurtuba Ulu Camiinin de iç süslemelerinde hemen hemen her yerinde “Lâ gâlibe illallah” yazısı okunmaktadır. Bu kelime Endülüslerin, belki sekiz yüz yıldan fazla süren hâkimiyetlerinin en önemli sloganıdır. Yani “Galip olan sadece Allah’tır.”