TR EN

Dil Seçin

Ara

Böceklerin Ressamı Ergin İnan

Böceklerin Ressamı Ergin İnan

Yetmiş yaşını aşmış bir ressamdır Ergin İnan. Ressamlığa başladığından beri iki şeye aşıktır.  Hz. Mevlana ve böcekler. Hemen hemen her resminde görülen böcekler harika tasarımlardır. Bir bahçe içerisindeki atölye evinde böcekler onun canlı modelleridir. Açık pencereden içeri girerler ve ona ilahi sanatı ders verirler.

Bundan kırkbeş sene evvel Almanya’da sanat eğitimi görürken Türkiye’ye yaz tatiline gelir. Çizdiği böcek resimlerini Almanya’daki hocası Schimmel’e gönderir. Hocası bunları görünce çok beğenir ve ona “Yaşa Turko!..” diye cevap yazar. Hocası da Mevlana hayranıdır. Farsça bilen hocası Mesnevi kitabını Farsça orijinalinden okur. Ergin İnan, “Hz. Mevlana gibi değerlerimizi yabancılardan ders almak utanç verici…” diyor.

Kendisi ile yaptığımız görüşmede sahaflardan topladığı Osmanlıca eski kitap ve sayfaları gösteriyor; “Bunlar bizim yitik hazinelerimiz.” diyor. Resimlerine onları yapıştırıyor ve üzerlerine böcekler çizip boyuyor.

Böcekler bizim nefsimizi ve içimizdeki türlü türlü hissiyatı temsil ediyorlar aslında. Bazı duygularımız kertenkele ile sembolize edilmiş, hırsımız karınca, azmimiz arı, ümitlerimiz kelebek, bir başkası da koza… Ne de olsa hâlâ kozasından çıkmamış duygularımız var. Bazı hislerimizle semalarda gezeriz, bazılarıyla yerlerde sürünürüz…

Ergin İnan, birgün sahaflarda Arapça yazılarla yazılmış katlanmış bir büyük kağıt görür ve almak ister. Aslında bu, çeşitli dualar içeren bir muskadır. Bunları yapıştırarak resimler yapmayı düşünür. Sahaf amcamız ona yardımcı olur ve çok küçük sembolik bir fiyat ödeyip alır. Başka bir gün, bir arkadaşı onu Fatih Karagümrükteki Cerrahi Tekkesine götürür. Dergâhta tasavvuf musikisi eşliğinde zikir yapılmaktadır. Şeyh Efendi, onu yanına davet eder ve oturtur. Sahaflardaki amcadır bu. Rahmetli Muzaffer Ozak hoca yani.

Ergin İnan ressamlığı yanında üniversitede elli yıldır hocadır. Yüzlerce talebe yetiştirmiştir. Sanat camiası onu resimleriyle çok iyi tanır. Fakat onun mistik ve tasavvuf yönü pek bilinmez. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Marifetnamesi onun el kitabıdır. Bunlar Ergin İnan için en büyük hazinedir. “Yazı zamanın belleğidir.” diyor. Resimlerindeki eski yazılar ve eski kitap sayfaları lehv-i mahfuzun habercileridir adeta. Kalû belâdan beri mistiktir o. Hz. Mevlana’nın doksan dokuz sözüne doksan dokuz resim yaparak sergiler. Aynı zamanda dev bir kitap olarak yayınlanır bu albüm.

Kafkanın bir böceğe dönüşen adamın hikayesi olan ‘Değişim’ için yaptığı bir seri resim Almanya’da büyük ilgi görür. Onun resimleri, önemsemediğimiz ve hatta bazen iğrenç gördüğümüz böceklerin, aslında harika birer tasarım ve özel yaratıklar olduklarına da dikkat çekiyor. Alışkanlığın esiri olmuş bakışları ve ülfet perdesini yırtıp, tefekkür penceresini açarak, gerçek sanatçı olduğunu gösteriyor. Dev tabloları aşkla boyarken gönlündeki güzellikleri de yansıtıyor tuvallerine.

Üç saat süren sohbetimizde hiç durmadan anlatıyor. Kendimi ciltlerce sanat kitabı mütalâ etmiş gibi hissediyorum. Sanat ve maneviyat birleşince derya olmuş Ergin İnan. Yani kozasından çıkmış, ergin ve inanlı bir kelebek olmuş.