TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinatta Görülen Fetih Gerçeği / Yâ Fettah

Kâinatta Görülen Fetih Gerçeği / Yâ Fettah

El-Fettah, Kur’ân’da geçen Esmâ-i İlâhiyedendir ve “kapalı ve açılması zor bir şeyi açmak” olarak tarif edilmektedir.1 Kur’an’da geçtiği yer, Seb’e Suresinin 26. ayetidir. Bu isim ayrıca Tirmizî’deki Esmâ-i Hüsnâ hadisinde de geçmektedir. (Daavât, 83).

Kur’ân’daki Fetih Sûresinin “Biz sana [Hz. Muhammed’e] açık bir zafer verdik.” (48/1) mealindeki âyetinde geçen ‘fetih’, Fettah isminin tecellisi olan çeşitli zaferleri de içine almaktadır.

Bu âyette geçen “feth-i mübîn”, yani “açık zafer” ilk etapta Hz. Peygamberin Medine’ye hicret edişinden sonra Mekkelilerle yapılan Hudeybiye Barışına işaret etmektedir.2 Bu barış üç yıl sürmüştür ve bu zaman içinde İslâm dinini ciddi endişelerle karşılayıp Müslümanları toplu imha ve göç ettirme harekâtını fiilen uygulayan Mekke müşriklerinin de İslâmı hazmetmesine imkân vermiştir. Ardından da Mekke’nin fethi gerçekleşmiştir.

Bu barış sürecinin sonundaki İslâmî inkişaftan ve İslâm mesajının açılıp yayılmasında taşıdığı gerçek önemden dolayı, Cenâb-ı Hakk (cc), Peygamberimize “Biz sana feth-i mübîni verdik.” demektedir.

Özellikle Mekke müşriklerinin o insafsız ve zalimane tavırlarına, İslâmı söndürmek için kurdukları her türlü hile ve desiselerine rağmen el-Fettah olan Cenâb-ı Hakk, o güç ve kapalı kapıları açmıştır. Sonraki İslâm asırlarında meydana gelen fetihler ve gelişmeler bunun şahididir.

Kur’ân’ın ve İslâm’ın el-Fettah ismiyle çok yakından alâkalı bir başka özelliği de “kalblerin ve akılların” ikna edilmesini esas almasıdır. İslâmiyet, her türlü zulmü, caniliği, gasp ve fitneyi işleyen insanoğluna, yaratılışın yüce gayesini ders vererek onları imana ve insanlığın zirvesine erdirmiştir. Bu yönüyle de, “kapalı ve açılması güç şeyleri açan” Fettah ismine fiilen mazhar olan bir dindir.

Kâinatın gerek bir bütün olarak, gerekse yaratılmışların tek tek ayrı surette şekillendirilip kendilerine has bir şahsiyetle yaratılmaları bu ismin tecellisi iledir. Meselâ şu anda annelerinin rahimlerinde gelişmelerini devam ettiren sayısız yavruyu hayalimizde canlandırmaya çalışalım. Bunların hepsi aynı anda, hiç karıştırılmadan ve akıllara durgunluk veren bir düzen ve program içinde şekillendirilmektedir. Üstelik bütün o ayrı şahsiyet ve özellikler, başlangıçta birbirine çok benzeyen nutfelerde şekillenmekte ve farklılaşmaktadır. Ve aynı esnada sayısız, hayvan ve bitkilerde de aynı isim tecelli etmekte onlar da yaratılmaktadır.

Allah her baharda bütün dünyayı yeniden canlıların hizmetine açar. Fettah isminin tecellisiyle sayısız tohumlar, çekirdekler, yumurtalar ve nutfeler açılır ve dünya rengârenk çiçeklerle, yemyeşil ağaç ve çimenlerle çeşit çeşit hayvanlarla şenlenir. Kısaca, her bahar, içindeki bütün varlıklarla ve sahne olduğu hayret verici hâdiselerle beraber ilân etmektedir ki: kâinat Allah tarafından fetholunmuş, açılmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri işte bu tecelliyat sahnesini keşfederek bu isme şimdiye kadar yapılan izahlardan çok daha geniş bir boyut kazandırmıştır. Canlıların tohum ve embriyodan kendi şekillerini kazanması esnasındaki açılma ve gelişme sahneleri de, bu ismin tecelliyatına mazhar olmaktadır.

Meselâ, Bediüzzaman, “Fettah isminin tecellîsiyle basit bir maddeden [tohum, yumurta] ayrı ayrı, çeşit çeşit, hadsiz muntazam suretlerin beraber, her tarafta bir anda, bir fiil ile açılması”3 ifadesiyle, Fettah isminin bitki, hayvan ve insan embriyolojisinin temel konularını içine alan geniş bir tecelliyat sahnesini nazara vermektedir.

Yine bu bahiste bitkiler hakkında şöyle demektedir: “O hadsiz masnuatın yüz bin çeşit ve ayrı ayrı tarz ve şekilde olan suretleri, gayet muntazam, mizanlı, zinetli olarak, mahdut ve ma’dud ve birbirinin misli ve basit ve câmid ve birbirinin aynı veya az farklı ve karışık olan çekirdeklerden, habbeciklerden o iki yüz bin nevilerin fârikalı ve intizamlı ayrı ayrı, muvazeneli, hayatdar, hikmetli, yanlışsız, hatasız bir vaziyette umum efradının suretlerinin fethi ve açılışı ise öyle bir hakikattir ki, güneşten daha parlaktır ve baharın çiçekleri ve meyveleri ve yaprakları ve mevcudatı sayısınca o hakikati ispat eden şahitlerdir.”4

Burada bahsedilen Fettah isminin bitkiler âlemine ait tecelliyatının faaliyeti, tamamen “bitki embriyolojisi”nin konusudur. Bu tohumların açılışı bütün araştırmalara rağmen hâlâ pek çok yönüyle gizlilikler içindedir. Özellikle embriyoların bulunduğu tohumlarda aktivite kazanmaları, mitoz bölünmeler geçirerek çoğalmaları, ikiz kardeşler gibi birbirinin aynı olmalarına rağmen farklılaşmaya başlamaları, kök ve sürgün olmak üzere iki farklı değişime uğramaları gibi olayların izahı yapılamamaktadır.

Bitki tohumlarının açılışındaki mucizevî sahnelerden dolayıdır ki, Kur’ân’da Cenab-ı Hakk kendisini “Fâliku-l-habbi ve’n-nevâ” (En’am, 6/95) âyetiyle, “tohumları ve çekirdekleri çatlatan, yarıp açarak onlara hayat veren” olarak tavsif etmektedir.

Örnek olarak ceviz çekirdeğini bütün tohumlar adına kısaca inceleyelim: Bir ceviz çekirdeği, birbirine yapıştırılan iki kabuk içinde lezzetli bir besin kaynağı ve embriyodan ibarettir. Sert kabuk, kıvrımlı yapısıyla kırılmaya karşı daha da mukavemetlidir. Bunun içinden embriyonun çıkması için, açılması gerekir. Kuru çekirdeğin içindeki nişasta, ilkbaharın yağmurları ile sulanan topraktan su emmeye başlar ve böylece şişer. Bu şişme sayesinde çekirdek açılır. Bu kaide bütün tohumlar için geçerlidir. Açılan kapaklardan, sert koruyuculardan zayıf, nahif bir sürgün çıkmaya başlar. Tohumun içine alınan su, aynı zamanda tohumda depolanmış gıda maddelerinin embriyo tarafından alınmasını sağlar. Bir yandan kökler ve bir yandan da sürgünler hava âlemine, yeryüzüne ve güneşe kavuşurlar. Bitkinin bundan sonraki gıda ihtiyacını su, karbondioksit ve güneşle halleden bir sistem devreye sokulur ve farklı görevleri üstlenecek doku ve organlara kavuşturularak verimli bir ağaç haline gelinceye kadar büyütülür.

Bitkiler âleminde el-Fettah, tohumların kapaklarının yarılması, içlerinden açılan embriyodan sürgünün çıkarılması ve aynı zamanda toprağın da açılmasıyla bahar sahnelerinin, bilhassa ilkbaharın, tecellilerini en muhteşem şekilde gösteren ismi olmaktadır. Sadece Türkiye’de 10 bin 400’ü aşkın, dünyada ise milyonlarca çeşit bitki türleriyle ve onların milyarlara ulaşan tohumlarının açılmasıyla...

Bitkilerin tohumlarında görülen bu açılma olayının yanında hayvanların yumurta ve embriyolarında da benzer şekilde, ancak daha komplike bir açılma olayı görülmektedir.

Bunun teferruatını hayvan ve insan embriyolojisinden öğrenmekteyiz. Tek başına yumurta ve sperm hücreleri en fazla bir gün veya daha az süreyle canlılıklarını korumalarına rağmen, birleşmeleri halinde büyüme ve gelişme aktivisitesini kazanırlar. Bütün döllenmiş yumurtalar, aynı kanunla yani mitoz bölünme ile çoğalırlar. Hücrelerin birbirinin aynısı olarak çoğalması beklenirken, hücreler farklılaşır ve o canlının farklı organları böyle yaratılır.

Bu açılma olayında dört önemli nokta vardır. Birincisi: Organların sayısının belirlenmesi. İkincisi: Organların şekillerinin belirlenmesi. Üçüncüsü: Organların görevlerinin belirlenmesi. Dördüncüsü: Organların vücuttaki yerlerinin belirlenmesidir.

İşte el-Fettah ismiyle Cenâb-ı Hakk, tohumları ve embriyoları açıp olması gereken şekillerine ulaştıranın, kendisi olduğunu haber vermektedir. Yukarıda bahsedilen dört noktanın nasıl gerçekleştiği, bugünkü embriyoloji bilgilerine rağmen, halen tam olarak anlaşılamamıştır. Ve bu inceliği gören Bediüzzaman Hazretleri, olaya şöyle değinmektedir: “Birbirinin misli ve aynı veya az farklı ve birbirine benzeyen mahsur ve mahdud [malzemesi sınırlı] yumurtalardan ve yumurtacıklardan ve nutfe denilen su katrelerinden, o hadsiz hayvanların yüz binler çeşit tarzlarda ve birer mucize-i hikmet mahiyetinde bulunan suretlerini, gayet muntazam ve muvazeneli ve hatasız bir hey’ette açmak ve fethetmek öyle parlak bir hakikattir ki, hayvanlar adedince senetler, deliller o hakikati tenvir eder.”5

Milyonlarca hayvan türlerinin, milyarlarca yumurtalarından her bahar sahnesinde açılarak çıkarılmalarındaki muhteşem ve mucizeli faaliyet, Allah’ın Fettah isminin tecellisiyle, “kapalı ve açılması zor şeyleri açmasıyla” sürüp gitmektedir. Bu sayede, birbirine benzeyen iki yumurtanın birisinden yırtıcılık timsali bir kartal çıkarken, diğerinden tabiattaki güzel dekoru süsleyen bir desen olan tavus kuşu; bir başkasından da timsah gibi bir hayvan yaratılır...

El-Fettah isminin bir başka tecellisi de memeli hayvanlarda ve insanlarda doğumun başlayıp bitirilmesinde görülmektedir. Bu konuya temas eden Kur’ân ayetinde, “Sonra anne rahminden çıkması için [insana] yolunu kolaylaştırdı.”6 buyurularak buna dikkat çekilmektedir. Doğumu kolaylaştıran faktörlerden biri, doğum sancılarıdır; diğeri bebeğin bir sıvı içinde bulunmasıdır. Bir başkası ise rahmin içinde bir torba gibi bebeği saran amniyon ve koryon zarlarıdır. Hafif esnek olan bu zarlar sayesinde doğum sancılarının başlattığı rahim kasılmalarıyla birlikte aşağı doğru sıkıştırılan sıvı yardımıyla, rahim ağzının açılması sağlanmakta ve bu nimet sayesinde bebekler ve yavrular dünyaya gelmektedir. Ve el-Fettah ismi, bu hikmetli tecellilerle, canlıların dünyaya gelmelerine imkân vermektedir.

 

 

Kaynaklar:

1. El-Müfredat fi Garîbi Kur’ân, Ragıb el-İsfahanî, s. 370.

2. Hak Dini Kur’ân Dili, Hamdi Yazır, 4405.

3. Şualar, s. 167.

4. Şualar, 7. Şua, s. 115.

5. Şualar, s. 116.

6. Abese Sûresi, 20.