TR EN

Dil Seçin

Ara

Sırlı Fetih!.. / Şiir

Sırlı Fetih!.. / Şiir

Beş buçuk asır önce

Son demlerinde gece…

 

Bizans önlerindeyiz

Fetih günlerindeyiz…

 

Ufuk, bir kızıl şafak

Güneş, doğdu-doğacak…

 

Surlar!.. kasvet’ten duvar

İki bin yıllık esrâr!..

 

Hisarlar, pek korkulu

Derin hendek, su dolu!..

 

Zırhlı binlerce asker

Burçlarda nöbet bekler!..

 

Kızgın yağ!.. “Rûm Ateşi”!..

Tırmananın zor işi…

 

Mancınık, sapan, yay-ok…

Bizans’ın korkusu yok!..

 

Ne var ki, fazla “güven”,

Gayret gerekiyorken,

 

Rehâvet’i doğurur,

Zelîl olur her mağrur!..

 

Evet… O güne kadar

Pers, Arap, Türkmen, Tatar…

 

Bizans, çok kuşatıldı,

Bâdire atlatıldı…

 

Sadece kısa süre

Baş eğdi “Lâtin”lere!..

 

Uğradı katliâm’a,

Yıkım, tecâvüz, yağma!..

 

Bizans, o günden beri

Batı’dan durdu geri!..

 

Osmanlı ise, Âdil!..

Geçmişi buna delil!..

 

“Güvenilmek” ne nimet!..

Mülk’e temel, Adâlet!..

 

İstersen, Mars’ı fethet,

Kalb’e girmek mârifet!..

***

Bizans’ın hâli böyle…

Şimdi bakalım hele,       

 

Genç Pâdişâh ne eder,

Ne fetvâ verir Kader?..

 

O, bir “denge” sultânı

“Çifte Kanat,” her ânı

 

“Tedbir”, tam!.. Fiilî duâ,

Seccâde… Kavlî dua!..

 

Mü’min’in parolası:

“Korku-Ümit arası!..”

 

Bir yandan, “Top” döktürür,

Gemiler, dağda yürür!.. 

 

“Tüfek!..” … Ok devri bitmiş

O, “Füze”yi keşfetmiş!..

 

Evet… Güdümlü Füze!..

Örnek, Genç Neslimize!..

 

“–Menzil’de en ileri!..”

Bize Fâtih’in Emri!..

 

Diğer yandan, hep “niyâz”,

Sürekli oruç, namaz!..

 

Gündüz; proje, fikir

Gece; gözyaşı, zikir!..

 

Ordusu da oruç’ta

“Güzel Asker!..” sonuçta…

 

“Peşin”se de Müjdeler,

Fâtih’ler, Dağı deler!..          

 

Kerem, “taleb”i ister

İzzet, “sebeb”i ister!

***

Kös vuruldu!.. Bismillâh!..

“–Has dur!.. Haydi Yâ Allah!..”

 

Mehter’den Hücûm Marşı!..

Şâhî, titretti Arşı!..

 

Yüzbin ağızdan Tekbîr!..

“–Gâlib et, Yâ Muktedir!..”

 

“Yeniçeri”, önde hep,

Ardı, “Tüfekli Azep”!..

 

Surlar… Mahşer’den bir ân

Nâra, feryâd… toz, duman…

 

Gerisi… “Küçük Cihâd”!..

Gökler yarıldı, kat kat,

 

“Zaman” dürülmüş gibi,

“Sûr” üfürülmüş gibi!..

 

Yollar… Semâ’yı saran…

Yollar… Cennet’e varan!..

 

Her yer… Erguvan, lâle…

Şırıl şırıl şelâle!..

 

Yiğitler… katar katar

O Vuslat’a can atar!..

 

“–Safâ geldiniz!.. Selâm!..

Yok artık korku ve gam!..”

 

Nihâyet, müjdeli ân:

“–Dikti Sancağı Hasan!..”

 

Göğsünde sayısız ok!..

Sevincine pâyan yok!..

 

Şehâdet yollarında,

Fâtih’in kollarında…

 

Burc’a dikti gözünü,

Söyledi son sözünü:

 

“–Surlarda Resûlullah!..

Zafer!.. Elhamdülillâh!..”

***

Ey “Çift Kanatlı” Kartal!..

Hak ettin; gel, aç ve al!..

 

Gel!.. Son bulsun şu hasret,

Tevhîd’e ersin Kesret!..

 

Aç!.. Açılsın Yeni Çağ,

Kurulsun Şanlı Otağ!..

 

Hayr’ı örten her Zincir,

Her bağ, çözülsün bir bir!..

 

Nefret ateşi sönsün,

Kin’ler Sevgi’ye dönsün!..

 

Al!.. İstanbul Senindir,

Ebedî Sevgilin’dir!..

 

Ağyâr’ı Yâr’a çevir,

Hâr’ı Gülzâr’a çevir!..

 

İsm-i Sübhân dinlensin

Ayasofya şenlensin!..

 

Işıldasın Zülfikar,

Gelsin O Nûrlu Bahar!..