TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

UYAN VE YAŞAM ŞEKLİNİ DEĞİŞTİR, İSRAF ETME

Şems Friedlander New York'ta doğup büyümüş sanatçı bir derviş. Yaklaşık 45 yıl önce İslam'ı seçen Friedlander yaptığı bütün işlerde İslam'a gönderme yapıyor. Kitapların yanı sıra resimleri ve fotoğraflarında da İslam'ı anlatıyor. Doğu'dan Batı'ya doğru bir maneviyat aşısı olduğunu söylüyor.

''İçinde yaşadığımız bu beden hem bir krallık hem de mezardır.'' diyen Friedlander şöyle devam ediyor:

Vücut bir eylemler kutusu. Yaptıklarımızı içeriyor. Vücut bir mucizedir. Hepimiz yürüyen mucizeleriz. Allah'ın verdiği bir çift gözle milyarlarca kilometre ötedeki yıldızlara bakabiliyoruz. Dilimiz kalbimizdekini söylüyor. Bu yüzden Allah onu dişler ile hapsetmiş. Garantiye almak için de bir çift dudak koymuş üzerine. Konuşmadan önce düşünelim diye. Nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi ve kim olduğumuzu anlamaya ihtiyacımız var. Bunu anlamak, nasıl bir krallık olduğumuzu anlamak... Allah evrene sığmaz, ama bir inananın kalbine sığar.

Böyleyken insanoğlu aldanıp, tüketiciliğin ve tamahın hâkim olduğu bir dünyanın mutlu bir hayatın cevabı olduğuna inanıyor. 

Ancak herşeye rağmen tüketimciliğin tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna inanıyorum. Sahip olduğumuz her şeyin gerekli olmadığını fark etmeliyiz. Dünyaya zarar veriyoruz. İstediğimiz her şeyi yapabileceğimiz inancından kurtulmalıyız. Özgürlük başka şeylere zarar verebileceğimiz anlamına gelmez. Dünyada küresel bir kriz oluyor ve adını bilmediğimz ülkeler bile bundan etkileniyor. Bu bir uyanın çağrısı. Uyan ve yaşam şeklini değiştir, israf etme!

               — Büşra Sönmezışık

 

***

 

Söz, bilgi, görsel, haber.. hepsi aynalar gibidir. İnsanı olduğundan büyük ya da olduğundan küçük gösterebilirler. Yalancı aynalara dikkat!

               — A. Emre Çağlayan

 

***

 

İyi bir kitap, iyi bir arkadaştır. 

               — B. de. S. Pierre

 

***

 

AMAÇ 

İsmet İnönü'nün, 'Hatıralar' kitabında geçen şu cümleler dikkate değerdir:

''Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlamak değildir. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak. Arap-İslam dünyasıyla bağlarını koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı''

Olayların gerçek sebeplerini ve karşısındakilerin asıl niyetlerini görmediğinde insanın kukladan ne farkı kalıyor. Ancak dostunu ve düşmanını tanıyabilen inananlar, Müslümanların birlik ve beraberliği ve bunların önündeki engelleri kaldırmak için çalışırlar.

 

***

 

DOSTLUK VE KARDEŞLİK

Hesap yapmaktan iş yapmaya veya dostluk kurmaya vakit bulamayanların sayısı da her geçen gün artıyor.

Bazı dost bildiklerimiz ise kırıcı, kıyıcı ve ifşa edici. Oysa dostluk, açmayı değil, kapatmayı gerektirir.

Sözgelimi dostunun sırrını herkesten saklamak, ayıplarını örtmek, sözüne müdahale etmemek, iyiliğini istemek, onun hüznüyle mahzun olmak; bütün bunlar 'dostluğun adapları' arasındadır. (Marifetname'den)

Çünkü dostluk ve kardeşlik, öldükten sonra da devam eden kıymetlilerimizden biridir. 'Ahiret kardeşliği' diye boşuna denilmiyor.

              — İbrahim Tenekeci dostluğu böyle anlatıyor. Dünyada öyle kardeş olalım ki, bu kardeşliğimiz ahirete de uzansın. Bunu başarmak için aramızdaki 'Rabbimiz bir, Kitabımız bir, Peygamberimiz, vatanımız bir...' gibi kudsi bağlarımızı unutmamamız ve korumamız gerekiyor.

 

***

 

Bir adamı sırf ağzıyla kuş tutuyor diye ciddiye alacak değilim, kuşun sünepeliği da ciddi bir ihtimaldir çünkü!

              — Bernard Shaw

 

***

 

ÖZGÜR OLMAK

Allah'a kulluk, özgürleşmektir. Allah'a kul olmayan, kulluğunun şuuruna varamayan insanlar, özgürlüklerini yitirirler; kâh kula, kâh paraya-pula kul olurlar; kâh kulun yapıp ettiklerine, kâh dünyaya, dünyadaki her şeye, kâh nefislerine, nefislerinin arızî arzularına ve arızalarına...

Ama Hakk'a kul olmayan insan, hakikati göremez; en zayıf şeylere de, en güçlü şeylere de kul-köle olur da farkedemez bile bunu.

Seküler hayat, insanı özgürleştirmek adına her şeyin kulu yapar: Hızların, hazların ve arzuların kulu-kölesi yapar. Oysa hızların, hazların ve arzuların peşinden koşmak, özgürleşmek midir, özgürlüğün yitirilmesi mi?

Aslında bütün bunlar birer kaçıştır; insanın iradesinin boşalması ve özgürlükten kaçış biçimleri... İnsanın kendisinden kaçması... Sorumluluklarından kaçması... Kulluğundan kaçması... Sonuçta, Rabbine kul olacağına, Rabbinin kullarına kul olması...

Seküler / Batılı hayat, ruhu yok eder; ruhun yerine şeytanı ikame eder; iyi'yle kötü'yü, şeytan'la Tanrı'yı eşitler. Hâl böyle olunca, böyle bir ortamda ruh, sırra kadem basar. Ruhu yok olan insan, her şeyin kulu-kölesi olmaya başlar, bundan kendini kurtaramaz.

               — Yusuf Kaplan