TR EN

Dil Seçin

Ara

Açlık Molası / Hayatın İçinden

Açlık Molası / Hayatın İçinden

Zengin bir sanayici, ‘şehirlerarası’ yolda şoförünün omzuna yavaşça dokunup:

“Şu lokantanın önünde duralım.” demiş. “Biliyorsun geçen yıl da uğramıştık buraya.”

Şoför bu teklifi zaten dört gözle bekliyormuş. Bir yıl önce yedikleri kuzu tandırının tadı hâlâ damağındaymış.

Lokantanın bahçesine geçerek oturmuşlar. Adam hem iri yarı, hem de ‘doğuştan iştahlı’ olduğu için, ufak tefek çerezlerle altyapıyı tamamlayıp arkasından bir mercimek çorbası içmiş. Ve biraz sonra gelen iki porsiyon tandıra girişmek üzereyken, çok zayıf bir dişi köpek masalarına sokulup gözlerini mis kokulu etlere dikmiş.

Sanayici, hayvana alaycı gözlerle bakıp:

“Biliyorsun etler bizim, kemikler sizin.” demiş. “Kuzu tandırlarını da kemiksiz veriyorlar.”

Köpek bu sözlerden sanki gücenmiş gibi, yanlarından sessizce uzaklaşmış. Çok sayıda yavrusuna vereceği süt için, başka yerde rızık arayacakmış.

Adam, etlerin üstüne bir de sütlaç yiyip kalkmış masadan ama, elbette ki sodasını ihmal etmeden. Bu arada şoföre:

“Çok harika bir sodaymış.” diye seslenmiş. “Böylesine ilk defa rastlıyorum. Arabanın arkasına bunlardan biraz atarsan yemeklerden sonra birer tane içeriz.”

Şoför denileni hemen yaptıktan sonra, lokantadan ayrılarak yola çıkmışlar. Fakat yüz metre gitmeden sanayici arabayı bir kenara çektirip:

“Yahu İbrahim!” demiş. “Anlayamadım gitti. On dakika önce karnımızı doyurduk, hatta işi abarttık. Ama öyle acıktım ki sanki on günden bu yana açlık grevindeyim.”

Şoför şaşırmış tabi. Fakat her zamanki gibi patronu rahatlatıp:

“İçtiğiniz sodadandır efendim!” demiş. “Yediğiniz tandırları anında eritmiştir.”

“Elbette ya!” diye atılmış adam. “Bu sodayı mutlaka lokantacılar yapmıştır, ikide bir acıkıp da tekrar gelsinler diye.”

Şoför, bulduğu çözümden memnun görünüyormuş. Patronsa biraz düşünüp:

“Lokantada fazla vakit kaybettik.” demiş. “Şurada bir fırın var. Sıcak bir ekmek alırsan açlığımı onunla bastırırım.”

Şoför fırına giderken diğeri de bir ağacın gölgesine çekilmiş. Ve biraz sonra gelen ekmeğe uzanırken, bir de bakmış karşısında dişi bir köpek, lokantanın bahçesinde karşılaştığı…

Adam ekmeğin ucunu, dişleri zor kestiğinden genellikle yemezmiş. O bölümü kopartarak köpeğe atmış. Hayvan ani bir hamleyle hemen yukarı sıçrayıp onu tutunca, adam gülmeye başlayıp:

“Gençliğimde sık sık futbol oynardım.” demiş. “İyi bir kaleciydim. Bu köpek de aynen benim gibi uçuyor!”

Şoför de patronu gibi kıkırdayıp dururken, sanayici irice bir parça kopartıp, bu sefer daha yükseğe fırlatmış. Hayvan da karşılık verip daha yüksek bir noktada yakalamış ekmeği…Ondan sonraki lokmalar kimi sağdan kimi soldan aniden atılsa da, köpek aynı çeviklikle tutup yemiş onları; sürüp giden kahkahalar eşliğinde tabi ki.

Köpek, karnını doyurup yavrularına dönerken adamın açlığı bir anda sona ermiş. Arabaya giderlerken şoföre dert yanarak:

“Bu ikinci molayı çok gereksiz verdik.” demiş. “İhtiyarlık herhalde. Sanki bana acıkmışım gibi gelmişti.”