TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

HUZURLU OLMANIZ MÜMKÜN MÜ?

Şu dünyaya bakıp da... 

Ortadoğu'ya mesela...

Gazze'de çocukların tepesine inen bombalara...

Irak'taki ne idüğü belirsiz IŞİD terörüne; her an bir kan gölüne dönüşme ihtimali taşıyan mezhep çatışmasına...

Mısır hapishanelerindeki idamı bekleyen İhvan liderlerine...

Hâlâ her gün onlarca insan birbirini öldürmeye devam ederken Batı'nın birdenbire ilgisini kaybetmeye başladığı Ukrayna'ya...

Suriye'ye, Rojava'ya bakıp mesela...

İçten dertleniyor, hatta siyaseten tavır almaya çalışıyorsanız...

Haydi bunları da geçtim...

Latin Amerika'dan Uzak Doğu'ya kadar her coğrafyada, halkların zorbalıklara boyun eğmesini sağlayan global iktisat düzeninin havuçlarına kafanız takılıp duruyorsa...

Huzurlu olmanız mümkün müdür?

Böyle bir manzara karşısında sükunet makbul sayılabilir mi?

...

Huzursuzuz...

Gazzeli bebekleri düşünüp uyuyamadığımız için...

Suriyeli mültecilerin geleceğini dert ettiğimiz için...

Ukrayna'nın Gezi'sini demokrasi diye yutup sindiremediğimiz için...

Barış sürecinin üzerine titrediğimiz için...

Huzursuzuz.

           — Bir söz vardır 'tek başına mutluluk utanılacak bir şeydir' diye. Vicdanları sönmüş birileri, zalime ve zulmüne gözlerin kapanmasını isteseler de, biz huzursuz olacağız ve mazlumlar için çalışıp, dua edeceğiz. Haşmet Babaoğlu, tüm vicdanı olanlar namına huzursuzluğumuzun sebebini böyle yazmış.

 

***

 

Önüne çıkana 'engel' dersen, takılıp düşersin. 'Basamak' dersen, bir basamak yükselirsin.

           — A. Duru

 

***

 

SEYAHAT İNSANI NERELERE GÖTÜRMELİ?

Geçtiğimiz haftanın birkaç gününü İspanya'da geçirdim. Plaza Mayor'da bahar güneşi toplayan kalabalığa karıştım, Guernica tablosunun önünde manalı manalı bakındım. Barları doldurup tapas keyfi yapan İspanyolların arasından Madrid'in eski sokaklarını arşınladım. Sonra yıllar evvel koca duvarlarını boydan boya tavaf ettiğim halde içine giremediğim Kurtuba Camii'ni görmek için bu şehre gittim. Her bir sütununa yüreğimi değdirerek camii gezdim. Duvarlarından turunç ağaçlarının sarktığı beyaz evlerin arasından Kurtuba'nın medinasında dolandım. Bu sokaklardan ve bu şehirlerden on yedi yıl önce fakir bir seyyah olarak geçmiştim. Şimdi kırk bir yaşımda, o günlerin hüzünlü yüreğinden çıkınımsa pek az azık kalmış birisi olarak, bu sokakları gezerken fark ediyorum. Bir seyyah olarak artık fazlasıyla lakaydım. Dünyada pek az yer heyecanlandırıyor beni. Çünkü artık konforlu otellerde kalıyor, uçakla seyahat ediyor ve yolların kirine pasına batmıyorum. Trenlerde tanıştığım insanlarla yarenlik etmiyor, başkalarının hikayesine dahil olmuyor ve başkasını kendi hikayeme ortak etmiyorum. Yolculuğum hikayelerle taçlanmadığı için beni heyecanlandırmıyor. Bir slayt gösterisi gibi hızla görülüp geçilen meydanlar, insanlar ve haller. Bir turistin şipşak fotoğrafı gibi, bellekte iz bırakmayan, yaşantı olarak derinleşmeyen, insanı hallere sürüklemeyen bir gezginlik. 'Burayı da gördüm' demenin, gezmeyi bir akıllanma aracı değil ama bir böbürlenme vesilesi kılmanın sığ hodbinliği. Çünkü turist için amaç 'varmak değil hareket etmek'tir. Seyahat insanı iç âlemleri ile buluşturmuyorsa, yalnızlığın kekre tadı ile gelişen o iç konuşma, kısa sürede çok yer görme telaşından kendisine bir fırsat bulamıyorsa, yorulduğunuza değmez!

           — Kemal Sayar, 2009 yılında yaptığı seyahatten bu notları düşmüş. Seyahat hasretiyle yaşayan günümüz insanına, seyahatin bir iç muhasebe ve kendini bulma boyutu taşımıyorsa pek bir anlamı kalmadığını hatırlatıyor.

 

***

 

Yapraklar renklenir, bize sözü var

Damarlar içinde türlü yazı var

Kızaran meyvede hakkın izi var

Akıl zor yollardan geçtiği zaman

 

Neylesin almayan, görmeyen varsa

Allah'ın verdiğin bilmeyen varsa

''Bu ne hikmet yâ Rab!'' sormayan varsa

Şaşırır dillerin sürçtüğü zaman

           — Yüksel Karahan

 

***

 

Batı yalanla yaşar; Doğu doğrular üzerinde uyur...

Batı insanlığın birikimine sahip değil. Buna karşılık hareket halinde.

Bizler ise burada hazine sandığının üzerinde horul horul uyuyoruz.

           — Ayşe Şasa (rahmetle anıyoruz)