TR EN

Dil Seçin

Ara

Bilinmeyen Bir Kâşif: Nicola Tesla

Nikola Tesla, ismi az bilinen bir elektrik ve mühendislik dehasıdır. Thomas Edison’un çağdaşı olmasına rağmen, Edison’u yere göğe sığdıramayan bizim eski öğretmenler ve kitaplarımız ondan hiç bahsetmezler. Halbuki Tesla’nın yanında Edison’un yeri, bir yüksek elektrik mühendisinin yanında belki bir elektrik teknisyeni kadardı. Edison, deneme yanılma yoluyla doğru akımla (D.A.) yanan akkor ampulleri bularak para ve şöhrete kavuştu. Halbuki D.A.’da hem kablolar, hem de ampuller ısınma yoluyla büyük bir enerji kaybına sebep oluyordu. Tesla ise 1943’de vefat ettiği zaman 700 A.B.D. patentinin sahibi idi. Bunların arasında alternatif akım ve floresans lambalar da vardı. Bugün hastanelerde modern bir görüntüleme metodu olarak kullanılan MR cihazlarının fikir babası da Tesla olup, bu makinelerin manyetik gücü için ölçü birimi onun adına izafeten ‘Tesla’ olarak ifade edilir.

Nikola Tesla, 1856’da Hırvatistan’ın bir köyünde doğdu. Babası bir papazdı, annesinin okuma-yazması yoktu fakat yüksek bir pratik zekâ ve beceri sahibi idi. Babası onu papaz yapmak istiyordu, onun ise aklı fikri mühendislikteydi. Bir ara ciddi bir hastalığa yakalandı, başucunda bekleyen babasına “Eğer beni mühendislik okuluna gönderirsen iyileşirim.” dedi. Bunun üzerine babası, papazlık ısrarından vazgeçti, onu önce bir teknik liseye, sonra da Prag Üniversitesi’nde mühendislik okumaya gönderdi. Matematik problemlerinin çoğunu kağıt-kalem kullanmadan zihninden hallederdi. Bütün logaritma cetvellerini ezberlemişti. Burada yabancı kitapları okuyabilmek için ayrıca İngilizce, Fransızca ve İtalyanca da öğrendi.

1880’de Prag’dan ayrılıp değişik şirketlerde mühendis olarak çalışmaya başladı. 1882’de Budapeşte’de bir elektrik şirketinde çalışıyordu. Bir gün bir parkta arkadaşları ile gezerken “bir gün gelecek Niyagara şelalesinden elektrik üreteceğim” diye bağırdı ama kimse onu ciddiye almadı. Burada bir üniversite hocasına alternatif akımı (A.A.) anlatmaya çalıştıysa da beklediği anlayışı görmedi. Sonunda Paris’e geçip, bir telefon şirketinde çalışmaya başladı.

 

Amerika’ya göç

1884’de bir gemiyle New York’a geldi, cebinde 4 cent vardı. Burada Edison’u arayıp, buldu ve ona da A.A.’ı anlattı. Fakat Edison “Bunlar çok teorik konular, boşa vakit harcıyorsun.” diye onun cesaretini kırdı. Aslında Edison’un fazla bir teorik bilgisi yoktu. Ona bir projede beraber çalışma teklif etti. Tesla, teklifi kabul edip, çalışmaya başladı fakat iş bittikten sonra Edison’dan anlaştıkları 50 bin dolarlık ücretini isteyince, “Sen galiba bu Amerikan şakalarını bilmiyorsun.” cevabıyla karşılaştı. Edison, böylece adamın parasının üzerine yattı. Bir yılı işsizlik ve açlıkla mücadele içinde geçti. Bir temel kazma işinde çalışırken, bir yandan da yanındaki adama da hayallerini anlatıyordu. Bu adam onu Brown şirketinin sahibi olan A.K. Brown ile tanıştırdı. Brown, ileri görüşlü bir insandı, hemen ortağı ile bir miktar sermaye koyup, Tesla’ya bir laboratuar açtılar. Tesla, kendisine ilk inanan ve destek olan bu insanların iyiliğini hiç unutmadı ve bir gün Westinghouse şirketinden alternatif akım (A.A.) ile ilgili patentleri karşılığında bir milyon dolarlık çekini aldığında ilk işi bu eski dostlarına borcunu ödemek oldu.

Tesla, bu ilk atölyesinde jeneratörler, transformatörler, transmisyon hatları, motorlar ve ışıklar için planlar yaptı, iki ve üç fazlı sistemleri tasarladı ve dört yıl içinde 25 kadar A.B.D. patenti aldı.

 

Yeni bir ampul

1893’de Şikago’da ilk defa açılacak olan bir ticaret fuarının aydınlatma ihalesini kazandı fakat ampullerin patenti Edison’da idi ve kullanılmasına izin vermedi. Bunun üzerine atölyesine kapanan Tesla, Edison’un ampulünü biraz değiştirerek yeni bir patent aldı. Edison’un ampulünün alt ucu kapalı ve duya giren kısmı kıvrımlıydı. Tesla, ampulün alt ucunu açtı, (+) ve (-) uçlu telleri açıkta görünen bir hale getirerek Edison engelini aştı ve fuarı ışıklandırdı. Bu ampullerin her ikisi de içindeki telin akkor haline gelmesine dayanıyordu ve çok ısınıp, önemli enerji kaybına sebep oluyorlardı. Tesla, daha sonra bir cam tüp içindeki gazların ışımasına dayanan floresans ve neon ampullerini yaptı. Bu ampuller daha az ısınıp, daha az enerji harcıyordu, böylece bu günkü tasarruflu ampullerin de önü açılmış oluyordu.

Bundan sonra büyük bir konferans düzenledi, ülkenin bütün ileri gelen mühendislerini davet edip, onlara alternatif akımı ve bu akımın D.A.’a olan üstünlüklerini anlattı. Doğru akımda kalın kablolar büyük bir enerji kaybına sebep oluyordu, öyle ki santralden 1,5 km. uzaklaşınca 110 voltluk bir ampul artık sönük yanıyordu. Bu yüzden sık aralıklarla santral kurmak gerekiyordu. Halbuki alternatif akım da bütün bu problemler ortadan kalkıyordu. O gün herkes inandı ki artık telle yapılan elektrik iletiminde bütün sınırlar kalkmış, bütün problemler çözülmüştü. Fakat bu sistemi kim kuracaktı, mevcut General Elektrik-Edison şirketi bunu kabul etse, kendi mevcut yatırımlarını çöpe atmış olacaklardı.

İşte tam bu sırada ortaya George Westinghouse isimli bir adam çıktı. Tesla’yı atölyesinde ziyaret ederek, A.A.’la ilgili bütün patent hakları için bir milyon dolar ve ayrıca satışlardan hisse vermeyi teklif etti ve el sıkışarak anlaştılar. O sırada Tesla 32, Westinghouse ise 42 yaşındaydı. Fakat Tesla daha sonra bir kriz döneminde şirket yararına bütün haklarından feragat etti. Bunu yapmasaydı ölünceye kadar refah içinde yaşayabilirdi. Kendisi 1943’de yoksulluk içinde öldü ama 1886’da kurulan Westinghouse, bugün de önemli Amerikan şirketlerinden biri olarak faaliyetlerine devam etmektedir.

Westinghouse şirketinin ülke çapında başarısı, rakip durumdaki General Elektrik-Edison şirketini zor duruma sokmuştu, gelişmelere ayak uydurmak için Tesla’dan oldukça iyi bir fiyata bazı patentleri satın almak zorunda kaldılar. Bu Tesla için Edison’a karşı kazanılmış bir zafer idi. 1890’da Uluslar Arası Niyagara Komisyonu elektrik üretimi için çalışmalara başladı. Sonunda Tesla’nın şirketi 5000 HP gücünde 10 adet jeneratör yapmayı üstlendi, böylece dünyada ilk hidroelektrik santrallerinin temeli de atılmış oluyordu. Bu projede Edison grubuna ise iletim hatlarının döşenmesi verildi.

 

İlk uzaktan kumanda

1898’de Tesla, bir gün New York Madison parkta bir göle, içinde radyo alıcısı ve anteni olan küçük bir tekne koydurdu. Basın ve halk davet edildi, seyircilerin gözleri önünde uzaktan tekneyi ileri-geri, sağa-sola hareket ettirdi, ışıklarını yakıp, söndürdü. Herkes hayret içindeydi, bazıları bunu Tesla’nın zihin gücüyle yaptığını zannetti. Elbette Tesla artık manşetlerdeydi.

 

Kablosuz elektrik iletimi

Tesla, elektriğin kablosuz iletilebileceğine inanıyordu ve yaptığı çalışmalarla bunu ispat etti. 1891’de atölyesinde yaptığı bir bobinle prizden aldığı 120 voltluk bir akımı 500 bin volta yükseltip havaya verdi, sonra uçlarından tuttuğu bir floresans lambanın yandığını gösterip, fotoğraf çektirdi. 1899’da Colorado’da daha büyük bir bobin yapıp, 12 milyon voltluk bir enerjiyi atmosfere saldı ve yaklaşık 1,5 km. uzaklıktaki kablosuz ampullerin yandığı görüldü. Fakat onun esas hayali bu işi küresel ölçekte yapmaktı ama bu işin mantıksal bir temeli ve uygulanabilirliği yoktu; fakat böyle bir dehada bu kadarcık bir uçuk fikri de hoş görmek lâzımdır. 1912’de bir delilik daha yaptı, Tesla ve Edison arasında paylaşılmak üzere verilen 40 bin dolarlık Nobel ödülünü geri çevirdi.

 

Tesla kulesi

1909’da Long Island’da bu hayali uğruna 60 m’lik bir kule yaptırmaya başladı. Kulenin tepesinde bir m çapında bakırla kaplı bir küre vardı, buradan milyonlarca voltluk bir enerjiyi atmosfere salınca 30 m’lik şimşekler ortalığı aydınlattı, 26 mil uzaklıkta 200 ampulün kablosuz olarak yandığı görüldü. Fakat aynı yıllarda Marconi isminde bir İtalyan telsiz telgrafı geliştirmek için uğraşıyordu. 1909’da Marconi, Nobel Fizik ödülünü aldı. Tesla’dan satın aldığı 15 kadar patentle radyo dalgalarının deniz aşırı mesafelere gönderilebileceğini ispat etti ve radyo ortaya çıktı. Bunun üzerine Tesla kulesi için destek olan insanlar, bu yardımlarını kestiler. Tesla, elinde avucunda ne varsa bu kule için harcadı ama sonuç onun için bir hüsran oldu. Kablosuz ve bedava elektrik dağıtımı hayali gerçekleşmedi ama bugün güvenli bir şekilde evlerimizdeki prizlere gelen enerji onun sayesindedir. Ömrünün son günlerini parasız ve yalnız bir otel odasında geçirdi. 7 Ocak 1943’de vefat ettiği zaman askeri yetkililer hemen odasını basıp, bütün notlarına ve evraklarına el koydular, bir daha da onlar hakkında hiç açıklama yapılmadı.

 

Tuhaflıkları

Tesla, ömür boyu yalnız yaşadı, evliliğin çalışmalarına engel olacağını düşünerek hiç evlenmedi. Paraya önem vermedi, mülk satın almadı, ömrü otel odalarında geçti. 3 rakamına karşı bir takıntısı vardı, oda numarasında illâ 3 rakamı olmasını isterdi. Odasına konulan havlular ya 3, ya da 9 tane olurdu, köprü veya benzeri şeylerin altından geçmezdi. Yemeğe başlamadan önce bütün gümüş, porselen veya cam kapların hepsini ayrı ayrı peçetelerle sildirirdi. Parka gidip, güvercin beslerdi, parka gidemediği günler ise güvercinler ona gelirdi. Onlar rahatça girip, çıksın diye pencereyi açık bırakırdı, bu yüzden odası darmadağındı. Baş ucunda altın kaplamalı bir telefonu vardı. Bu telefonun üzerine gri benekli beyaz bir güvercin konardı, güvercinler içinde en çok onu severdi. “Bu kuş öldüğü zaman ben de öleceğim.” derdi. Ocak 1943 başlarında bir gün güvercin yine göründü, Tesla “O ölüyor, bunu gözlerinden anladım, ben de öleceğim.” dedi. Bir gün otelin kat hizmetlisinin, kapıda asılı olan “rahatsız etmeyin” levhasının hiç değişmediği dikkatini çekti. Kapıyı çalıp, cevap alamayınca anahtarla açıp, içeri girdi. Tesla, vefat etmişti ve içerisi güvercin doluydu ama aralarında o beyaz güvercin yoktu. Açık pencereden güvercinleri nazikçe dışarı kovaladı ve pencereyi kapattı.

Ölümünden 5 ay sonra Amerikan yüksek mahkemesi daha önce Marconi’ye verilmiş olan kablosuz iletişim patentinin Tesla’ya iadesine karar verdi. Bugün kullandığımız alternatif akım ve onunla çalışan bir çok motorlar, uzaktan kumanda, MR cihâzları, mikrodalga fırın, radar, deprem kayıt cihazı, floresans lamba, neon ışıkları onun bıraktığı yüzlerce icattan sadece birkaç tanesidir. Ne diyelim; toprağı bol olsun.