TR EN

Dil Seçin

Ara

Sebepler Cahil, İşleri Mükemmel

Bilim ve teknolojide bu derecede terakki ettiğimiz halde, hâlâ organ naklini tam olarak gerçekleştirme çabasındayız. Yani bir insanın vücuduna mükemmel olarak yerleştirilmiş bir organı, diğer bir insanın vücuduna uydurmaya çalışıyoruz. Organ yapmak ise insanlığın hayallerini süslüyor. Allah’ın (cc.) açık bıraktığı yolları kullanarak organ üretmek için çabalıyoruz...

Bilim ve teknolojide bu derecede terakki ettiğimiz halde, hâlâ organ naklini tam olarak gerçekleştirme çabasındayız. Yani bir insanın vücuduna mükemmel olarak yerleştirilmiş bir organı, diğer bir insanın vücuduna uydurmaya çalışıyoruz.

Organ yapmak ise insanlığın hayallerini süslüyor. Allah’ın (cc.) açık bıraktığı yolları kullanarak organ üretmek için çabalıyoruz.

Aynı şekilde, hâlâ takma diş yapmakla meşgulüz. Gerçek bir diş yapıp, onunla insan bedeni arasındaki ilişki iplerini dokumak beşer tâkatinin çok fevkinde duruyor. İnsandaki diğer organlar da bu örneklere kıyas edilebilir.

Çevremize baktığımızda ise, biz bir tek organımızın aynısını yapamazken, bir buğday tanesi on-onbeş tane buğday veriyor. Yani bir buğday tanesi, kendisi gibi on-onbeş fert yapmış oluyor.

Bir de şöyle bir örnekle düşünelim: Kendi sahasında uzman olan bir göz doktorunun bütün marifeti, gözü, bizlere göre daha iyi tanımak iken; ne kadar cahil de olsa bir kadın, bir çift göz değil, ağzı, burnu ve kulaklarıyla, kalbi, midesi ve ciğerleriyle, ruhu, aklı ve hissiyatıyla mükemmel bir çocuk dünyaya getiriyor.

Yukarıda verdiğimiz örneklerle de açıkça görüldüğü gibi, insanlığın bütün imkânlarına rağmen bir organ yapamadığımız halde; cahil ve basit şeyler harika ilim ve kudret gerektiren işler yapıyor görünüyorsa, anlaşılır ki bu onların işi olamaz.

Demek toprak da, buğday da, anne de sadece birer sebep ve aracıdırlar.

Şimdi bu harika işlerin sahibinin, ancak bütün kâinatın sânii olan Hâlik-ı Zülcelâl olduğu kabul edilmezse, akıl ne ile tatmin olacaktır?

Akılsız varlıklara akıl ve ilim verenler acaba gerçekten insafla düşünebiliyorlar mı ve vicdanlarına kendi izahlarını kabul ettirebiliyorlar mı?