TR EN

Dil Seçin

Ara

Kur'an'da Adı Geçen Meyve / Nar Tanesi Nur Tanesi

Kur'an'da Adı Geçen Meyve / Nar Tanesi Nur Tanesi

Bütün meyveler, bizler için gıda olmanın ötesinde, aynı zamanda birer sanat harikasıdır. Üstündeki tacıyla adeta meyvelerin kralı olan Nar, Kur’ân’da üç yerde geçer: “Gökten su indiren O’dur. Sonra Biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri yetiştiririz…” (En’âm, 99) Ayrıca Kur’ân’da; En’âm (141) ve Rahmân (68) surelerinde de nar ile ilg

 

Bütün meyveler, bizler için gıda olmanın ötesinde, aynı zamanda birer sanat harikasıdır. Üstündeki tacıyla adeta meyvelerin kralı olan Nar, Kur’ân’da üç yerde geçer: “Gökten su indiren O’dur. Sonra Biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri yetiştiririz…” (En’âm, 99) Ayrıca Kur’ân’da; En’âm (141) ve Rahmân (68) surelerinde de nar ile ilgili âyetler yer almaktadır.

 

 

Acaba neden Kur’an-ı Kerîm’de nar meyvesi örnek olarak seçilmiş?

Her bir ağaç, rahmetin erzak hazinelerinden bir hazine, birer tablacı, adeta cisimleşmiş bir şiir gibi güzel yazılmış, Allah’ın manzum bir kasidedir.

Narda mükemmel bir paketleme sistemi ile paketlenmiş olan tanelerinin diziliminde müthiş bir sanat ve ilim görülmektedir. Bir taraftan mükemmel bir güzellik, latif nakışlar, her türlü duyu organına hitap eden lezzetler, estetik ölçülerle ortaya konmuş şaheserler yaratılırken, diğer taraftan teknik bir mükemmellik sergilenmiştir.

Nar meyvesinin içini açtığınızda birbiri üzerine muhteşem bir şekilde dizilmiş taneler görürsünüz. Her bir nar tanesi; inci, elmas, yakut gibi kıymetli taşlardan oluşmuş paha biçilmez muhteşem eserler gibidirler. Hiçbir insan, hiçbir teknoloji bu taneleri bu şekilde dizmeye güç yetiremez. Nar taneleri; kendilerine özel şekilleriyle ve üzerindeki ince nakışlarıyla, sanki Cemal sahibi bir sanatkârı anlatan ve onun güzelliklerine övgüler yağdıran kasidelerdir. Her bir tane, bu anlamda Rezzâk-ı Kerîm’i bizlere tanıtan özenle seçilmiş birer kelime gibidir. Risale-i Nur’da bu durum şöyle ifade edilmiştir: “…Muntazam habbelerin kelimâtıyla hikmeti gösteren o nizam, bilmüşahede ilmi gösteren bir mizan içindedir. Ve o mizan ise, maharet-i sanatı gösteren bir nakş-ı sanat içindedir ve o nakş-ı sanat, lütuf ve keremi gösteren bir zînet içindedir.”

Nar taneleri; nazenin, kıymetli mücevherler gibi özenle yapılmış muhafazalar içine yerleştirilmişler. Tane kümelerinin birbirlerine zarar vermemesi için biyolojik olarak parçalanabilen bir malzemeyle ambalajlanıp dallarda teşhir edilmeleri, hayalinden bile aciz olduğumuz sonsuz bir ilmin varlığı göstermektedir.

Nar ve içindeki zarı ile ilgili Hz. Ali (ra.) şöyle buyurmuşlardır: “Narı içindeki zarı ile beraber yiyiniz, çünkü mideyi temizler.” Bugün, narın içindeki zarlar ile yendiğinde mide ülserini iyileştirdiği tespit edilen bir gerçektir. Nar çekirdekleri, kan hücrelerine benzerlik gösterir. Nar, kalp sağlığı için önemli bir antioksidandır. Narın ihtiva ettiği besin elementleri ve bunların sağlığımıza faydaları göz önüne alındığında, Kur’ân’ın ondan birçok hikmete binaen bahsettiği anlaşılacaktır.

 

Nar tanelerini boncuk boncuk dizen ve rengini veren kim?

Taneler besin taşıyan kabukçuklar içine nasıl da gömülmüşler! Bu tanelere besin taşıyan damarlar, bu iç kabuğa doğru nasıl uzanmışlar! Nar bitkisinin kökleri şiddetli acı olmasına rağmen, oradan su emen tanelerin tatlılığı, nar tanelerinin o şirin lezzetli, şifalı tadı bir mucize değil midir? Bu hakikate işareten Risale-i Nur’da: “…Nar ağacı sâfi bir şarabı hazine-i rahmetten alıp meyvesine yedirir, kendisi çamurlu ve bulanık bir suya kanaat eder” denilmektedir. Rahmet ve ihsanı gösteren bu tatlı tatlar ve güzel kokular içinde birer mucize-i kudret olan nar taneleri, gayet zâhir bir sûrette, bir Sâni-i Hakîm, Kerîm, Rahîm, Muhsîn, Mün’im, Mücemmil, Mufaddıl’ın vücûb-u vücudunu ve vahdetini ve cemâl-i rahmetini ve kemâl-i rubûbiyetini şuur sahiplerine gösterir.

Bir hadis-i şerifte, “Onun nar tanelerini yere dökmeden yeyin. Böylece Cennet’e girersiniz. İsraf da etmeyin. Allah israf edenleri sevmez” denir. Buna benzer bir başka hadis-i şerifte ise; “Sizin narlarınızdan bir nar yoktur ki; içinde cennet narından bir tane bulunmasın” buyrulmuştur. Bu hadisler bize narın bir cennet meyvesi olduğunu ve israf edilmemesi gerektiğini telkin etmektedir.

Her bir noktasında bin türlü mucize incelikleri bulunan o yeryüzü mağazasındaki eşyanın Sanatkârı, nar gibi bu kadar bol, kıymetli antika eşyayı parasız dağıtıyor. Bu konuyla alakalı olarak, Risale-i Nur Külliyatı’nda, “Küre-i arz mağazasından me’kûlât ve meşrûbat ve libas ve sair ihtiyaçlarınızı temin ediyorsunuz. Parasız aldığınız bu malları İlâhî hazineden almayıp birer birer esbaba yaptıracak olsanız, acaba bir nar tanesini ne kadar zamanlarda elde edip ne kadar pahalı alacaksınız? Çünkü o nar, bütün eşyayla alâkadardır. Az bir zamanda, az bir kıymetle husule gelmesi imkân haricidir. Ve aynı zamanda, ondaki ziynet, intizam, sanat, râyiha, tat ve koku gibi lâtif şeylerden anlaşılıyor ki, o nar tanesi öyle bir Saniin masnûudur ki, icadında külfet ve mübaşeret yoktur” denmektedir.

Gökten bir nar düşmüş; inanan insanlar, bu güzel meyveyi yerken onda tecelli eden ilim, kudret, hikmet ve sanatı düşünerek Sâni-i Hakîm’i hatırlamışlar, O’nun hikmetlerini düşünmüşler ve nimetlerine şükretmişler.