TR EN

Dil Seçin

Ara

Bir Kış Gecesi

Dostluk Öyküsü

Bir kış gecesi idi. Rüzgâr esiyor lâpa lâpa yağan kar, çatıları beyazlaştırıyordu. Bir evin bir odasında, el işi yapan iki kişi oturuyor­du, saçları ağarmış bir kadın ile bir genç kız...

İhtiyar kadın arasıra soluk kansız ellerini küçük bir mangalda ısıtıyordu.

Genç kız, gözlerini kaldırıp, bir müddet sessizce, be­yaz saçlı kadını seyretti. Sonra, sesinde anlatılmaz bir tatlılık ve şefkatle:

“Anne, hep böyle yoksulluk içinde yaşamadınız ya?” dedi.

Saçları ağarmış kadın:

“Kızım, Allah sahiptir, yaptıkları iyidir” cevabını verdi.

Bu sözleri söyledikten sonra biraz durdu ve devam etti:

“Babanı kaybettiğim zaman, geride sen olmana rağ­men, benzersiz bir felâkete uğradığımı sandım. O za­man yalnızca ondan ayrılığın acısını duyuyordum. Sonraları, baban hayatta olsaydı ve o halde bu fakirlik içinde olsaydık, onun nasıl da kahrolacağını düşünme­ye başladım. İşte o zaman, Allah’ın ona karşı şefkatli davranmış olduğunu hissettim.”

Genç kız cevap vermedi, başını eğdi ve saklamaya çalıştığı birkaç damla gözyaşı elinde tuttuğu ketenin üzerine düştü.

Annesi ilâve etti:

“Onu esirgeyen Allah, iyiliğini bizden de esirgeme­di. Tamam, az bir şeye kanaat etmemiz ve bu azı da ça­lışarak kazanmamız gerekiyor. Fakat yaşamak için bu kadarı da yetmiyor mu? Bir gün bile aç kalmadık, ya­tacak yerimiz de var, yanımda sen varsın. Ve biz mutluyuz.”

Bu son sözler üzerine, genç kız heyecanla annesinin dizlerine kapandı, ellerini aldı, öptü, ağlayarak göğsü­ne doğru eğildi.

Anne, sesini yükseltmek için gayret sarf ederek:

“Kızım,” dedi. “Mutluluk, çok şeye sahip olmakla değil, ümitle ve sevgiyle gelir.”

(H. R. Lamennais)