TR EN

Dil Seçin

Ara

Karıncaların En Akıllısı

Yazısı güzel sanatkâr birisi, kâğıt üzerine güzelce yazılar yazıyor, şekiller çiziyordu. Oralarda dolaşan karıncalar ise, bu yazı ve şekillerin nasıl meydana geldiğini merak edip kendi aralarında yorumlar yapmaya başladılar.

 

Yazısı güzel sanatkâr birisi, kâğıt üzerine güzelce yazılar yazıyor, şekiller çiziyordu. Oralarda dolaşan karıncalar ise, bu yazı ve şekillerin nasıl meydana geldiğini merak edip kendi aralarında yorumlar yapmaya başladılar.

Birinci karınca, kâğıt üstünde hareket eden kaleme bakıp onu methetmeye başladı:

“Kâğıdı fesleğen, susam ve gül bahçesi gibi güzelleştiren ne harika kalem bu” dedi.

Gözü daha keskin olan ikinci karınca, kalemi tutan parmaklara nazarını dikmişti ve:

“Asıl parmakları methet. Zira o inci gibi yazıları yazan, kâğıdı güzel şekillerle gül bahçesine döndüren, kalem değil kalemi tutan parmaklardır” dedi.

Gözü ondan da aydın üçüncü karınca söze karıştı:

“Ben…” dedi, “kolu överim; çünkü parmaklar ona bağlıdır ve onun gücüyle kalemi kullanıp bu güzel yazıları yazabiliyor.”

Nihayet karıncaların beyi ve en akıllısı dedi ki:

“Suret, elbise ve âsâ gibidir. Kendi başına hareket edemez. Akıl ve ruhtan başkası bu yazıları yazıp bu güzel nakışları yapamaz. Öyleyse bu güzel yazı ve şekiller, ne kalemin, ne parmakların, ne de kolun marifeti değil, onları kullanan bir aklın ve ruhun eseridir. Bütün övgüler de o akıllı ruha olmalıdır.”

Kıssadan hisse:

Yani, varlıklara, başkasının bilinmesine hizmet eden şeyler olarak bakmak; yoksa mevcudatı sadece kendilerinden ibaret görmemek. Mesela, bir çiçeğe bakıyoruz diyelim; “Ne güzel” dediğimiz zaman, işte o varlıkta takılıp kaldık demektir. Ama “Ne güzel yapılmış, yaratılmış” dediğimizde, onu hemen bir sistemin parçası olarak görüp “Peki kim yaratmış?” gibi asıl soruya ve gerçeğe götüren düşüncelere ve tefekküre geçebiliriz. Böylece de yaratıcıyı sıfatlarıyla tanıyabiliriz. Böyle güzel bir göz ve gönül verdiği için, böyle güzel bir sanatı bize gösterdiği için Rabbimize gerçek muhatap olma, gönül ve şükür borcumuzu yerine getirme yolunda ilerleriz. İşte hayatımız böyle olduğunda hayat oluyor, renkli geçiyor, neşeli geçiyor, ibadetle geçiyor, huzurlu oluyor.