TR EN

Dil Seçin

Ara

Kadın Ve Erkeğin İş Hayatındaki Rolleri

Kadın Ve Erkeğin İş Hayatındaki Rolleri

Çağımız hürriyet çağıdır ve kadın erkek herkesin aynı haklara ve fırsat eşitliğine sahip olması zamanın bir gereğidir.

 

Çağımız hürriyet çağıdır ve kadın erkek herkesin aynı haklara ve fırsat eşitliğine sahip olması zamanın bir gereğidir. Modern çağda serbestiyet asıl, yasaklar ve kısıtlamalar istisnadır. Yasak ve kısıtlamaların da devlet eliyle başkalarına empoze edilmesi değil, hür iradeleriyle bireylerin kendilerine uygulaması esastır–içki ve kumarı kendilerine yasaklamak gibi.

İnsanlık da bir insan gibi büyüyüp gelişmektedir ve onun da çocukluk ve yetişkinlik devreleri vardır. İnsanlığın çocukluk devrinde kolayca kandırılıp zararlı yollara girmeyi önlemek için hürriyetlerin azlığını, yasakların yaygınlığını ve kuralların katılığını ve genelliğini anlamak mümkündür. Ancak artık insanlık çocukluktan çıkmış ve yetişkinlik çağına girmiştir. Akıl ve muhakeme gelişmiş, eğitim ve bilim sağlıklı bir ortak zemin oluşturmuştur.

Küresel çapta hürriyet rüzgârlarının estiği böyle bir zamanda hürriyetlerden korkup yasakçılığa sığınmak çağ dışılıktır ve geri kalmaya mahkûmiyettir. Evet, bu hürriyet ortamında tercihlerini yanlış yönde kullanıp zarar görenler olacaktır. Ancak hürriyetin getirdiği büyük faydalar yanında bu zarar küçük kalacaktır. Küçük bir zarar gelmesin diye büyük bir faydayı netice verecek bir işi terk etmek ise büyük bir zarardır. İnsanın cazibedar zararlı akımlardan korunması ve sürü psikolojisine direnip tercihlerini doğru yönde kullanması için, kişisel eğitim kadın erkek herkes için her zamankinden çok daha önemli hale gelmiştir.

 

İş dünyasında kadın ve erkek

Eskiden kadınlar çoğunlukla evlerinde ev işlerine ve çocuklarına bakarken erkekler dışarıda ailenin geçimini sağlardı ve iş âlemi bir “erkek dünyası” olarak bilinirdi. Çağımızda ise hırslı genç kızların rüyası, modernist söylemlerin de etkisiyle güzel görünmek ve iş dünyasında kariyer merdivenlerini tırmanmaktır. Kadınlar artan oranda iş dünyasında varlık göstermekte ve becerileriyle erkeklerle yarışırken, görünümleriyle de diğer kadınlarla rekabet etmektedirler. Yani aynı anda iki kulvarda koşmakta ve erkeklerden daha çok yorulmaktadırlar.

Geleneksel acımasız erkek dünyasında başarılı olmak ve mücadele edip ileri gitmek için erkek karakterine bürünmek gerekmektedir. Birçok kadın iş dünyasındaki yarışta erkekleri geride bırakarak başarıyı yakalamakta, ancak fıtratının ve gerçek mutluluğunun kaynağı olan kadınlık ruhunu kaybetmektedir. 

 

Kadınların çalışma ortamı nasıl olmalı?

30 Mayıs 2008 tarihli New York Times gazetesinde Harvard Business Review dergisinde yayınlanan bir rapora dayanılarak kaleme alınan “Fen Bilimlerinde Kadın Beyin Kaybı” başlıklı makalede fen bilimleri, mühendislik ve teknoloji sahalarında çalışan kadınların %52’sinin 40 yaşına gelmeden işlerini bıraktığına işaret edilmekte ve bunun sebepleri irdelenmektedir. ABD’de artan mühendis ihtiyacını karşılamak için kız öğrencileri mesleğe çekmek için yapılan çalışmalar ve teşvikler hayal kırıklığı ile sonuçlanmıştır. 16 Kasım 2008 tarihli New York Times’taki bir habere göre, ABD ve Kanada’da doktora programlı üniversitelerde mühendislik ve bilgisayar bilimleri lisans programlarından mezun olanlar arasında 2002’de %19 olan kız öğrenci oranı, 2007’de %12’ye düşmüştür.

Matematik becerisi yüksek olan kızların niye mühendislik gibi matematik ağırlıklı sahalarda düşük oranlarda temsil edildikleri ve tercihlerini bu sahalara girme yönünde kullananların da niye kariyerlerinde yükselirken mesleği büyük oranda terkettikleri gibi konular birçok araştırmanın konusu olmuştur. Bir teknoloji dergisi olan R&D Magazine’in 4 Mart 2009 tarihli sayısındaki “Hayat tarzı tercihleri kızları fen, teknoloji, mühendislik ve matematik sahalarındaki kariyerlerden uzak tutuyor” başlıklı, kapsamlı araştırmalara dayalı bir makalede şu görüşe yer verilmiştir: “Kızların bilgisayar, fizik, teknoloji ve mühendislik gibi matematik ağırlıklı sahalarda kariyer yapmayı tercih etmemelerinin sebebi matematik becerilerindeki eksiklikleri değil, kızların matematik yoğunluğu daha az olan sahalara yönelmeleri ve çocuk yetiştirme konusunda esnekliğe sahip olmayı istemeleridir.” Araştırmacıların çözüm önerisi, üniversite ve iş dünyasının kadınlara kariyer fırsatları ile beraber anneliğin de gereklerini rahatça yerine getirebilecekleri şartları sağlamalarıdır.

 

Dünyayı yaşanacak bir yer yapmak

ABD’de kadınların eğitim seviyesi erkeklerden daha yüksektir ve en son istatistiklere göre üniversitelerde kayıtlı öğrencilerin %57’si kızdır. Yani kızlar ilim tahsil etmek ve eğitimle kendilerini geliştirmek konusunda daha bilinçlidir ve yaklaşık her beş üniversite öğrencisinden üçü kızdır.

Tüm araştırmalar kızların insan merkezli ve insanların hayatlarını iyi yönde değiştirmeye yönelik mesleklere meylettiklerini gösteriyor. O yüzden iş ve yüksek ücret garantisine rağmen daha ziyade yoğun hesaplar, çizimler, malzemeler ve aletlerle iç içe olduğu düşünülen mühendislik türü meslekler kızlara pek cazip gelmiyor. ABD’de 7 Mart 2009 tarihli Palm Beach Post gazetesinde Florida Atlantik Üniversitesi Mühendislik Dekan Yardımcısı Maria Larrondo-Petrie’nin ifade ettiği gibi; “Kızlar, mühendisliğin dünyaya, topluma ve insanların yaşam şartlarını iyileştirmeye yönelik bağlantısını görmüyorlar. Onlar, dünyayı yaşanacak daha iyi bir yer yapacak mesleklere yöneliyorlar.”

Aynı makalede görüşlerine yer verilen matematik ve fen bilgisi derslerinde oldukça başarılı Tiffany Williams adlı bir kız lise öğrencisi durumu şu sözleriyle özetliyor: “Ben her zaman çocuklara yardım etmek için bir şey yapmak istedim. Bu, herhalde kadınlığa özgü yardım etme duygusu gibi bir şey.” Tiffany ileride çocuk doktoru olmayı ümit ediyor ve tahmin edileceği gibi, mühendislik düşünmüyor.

 

Kadın ve erkek arasındaki fark

Bütün bu argümanların ışığında diyebiliriz ki, kadın ile erkek arasındaki fark, fıtrat dediğimiz yaratılış hamuruna ekilen meyil ve istidatlar arasındaki farktır. Ekoloji ile ifade edilen evrendeki mükemmel denge, uyum ve yerli yerindelik, kadın ve erkeklerin meyil ve istidatlarının da bedenlerine uyumlu olmasını gerektirir. Gözlemler de bunu teyit etmekte ve her cinsin ruh ile bedeninin birbirinin aynası olduğunu göstermektedir. Hatta denebilir ki latif kadın bedeni, ince kadın ruhunun cisimleşmiş bir halidir.

Kadın fıtratı en ince, en nezih ve en ulvî hislerle donatılmıştır ve kadının doğal hali mânâ yani kalp odaklı olmasıdır. Hikmet açısından bakınca, fıtratın kadınlara biçtiği hayat rolü de bu yapıya tam uygundur. O yüzden kadınlığın gerçek zevki sevgi, güzellik, sanat, temizlik, şefkat ve ikram gibi en insanî vasıflardadır. Zaten anneleri, kalplerin sultanı ve başların tacı yaptıran da bu üstün özelliklerdir. Bu vasıfların ilahî karşılıkları ve kaynakları da Vedûd, Cemîl, Sani, Tahir, Rahîm ve Kerîm gibi esma, yani Yaratıcının cemalî isim ve sıfatlarıdır. Araştırmaların gösterdiği gibi, kız öğrenciler bu vasıfların ön plana çıktığı mesleklere rağbet etmekte ve bu özelliklerin odak noktası olan anneliği tüm mesleklerin önüne koymaktadır. Ev ve iş hayatında bu yüksek vasıflarla temayüz eden bir kadın, fıtratının en mükemmel meyvelerini vermenin haz ve huzuru içinde olur. Ve bedeni zahmet içinde olsa bile kalbi her zaman bir gül bahçesindedir.

Erkek fıtratı ise, görünen madde âlemini düzenleme ve maddî ihtiyaçları gidermeye yönelik his ve meyillerle donatılmıştır ve bir erkeğin doğal hali madde yani nefis odaklı olmasıdır. Zaten kuvvetli vücudu, dış âleme dönük ve hırslı olması, cesareti ve yeme içme gibi şehvetlere düşkünlüğü de bunu gösterir.

Nefsini ıslah edip gemlemek yerine ona binen bir erkeğin varacağı nihai nokta vahşî bir hayvanlıktır. İnsanî vasıfları gelişmiş bir erkeğin zevki, inşa ve icat, erdem, mükemmellik, cömertlik, koruma, kollama, adalet ve ihsandır. Bu vasıfların ilahî karşılıkları ve kaynakları da Hâlık, Hakîm, Kâmil, Cevad, Hafîz, Rab, Âdil ve Muhsin gibi esma, yani Yaratıcının celalî isim ve sıfatlarıdır.

Elbette bunlar erkeklerde ön plana çıkan vasıflardır. Yoksa kadınlardaki vasıflar erkeklerde ve erkeklerdeki vasıflar da kadınlarda vardır, ama daha geri plandadır. Örneğin kadın ve erkek herkes konuşur; ama duygu iletimi vasıtası olan konuşmanın, kalp merkezli olan kadınlar için ayrı bir yeri, zevki ve önceliği vardır.

Araştırmalara göre erkeklerin duymaktan en hoşlandıkları ifade “seninle iftihar ediyorum”dur. Kadınlar ise, insan, ilişki ve sevgi odaklıdır; duymayı en sevdikleri ifade de “seni seviyorum”dur. Çocukları aç olan bir anne, kendi karnını doyurmaktan tam bir zevk alamayacağı gibi, kalbi mânâ açlığından kıvranan bir kadının açlığını nefis sofraları gideremez. Sarhoşluk ve eğlence kalpteki hüznü bir süreliğine hissettirmeyebilir, ama fıtrattan gelen sesi susturamaz. O yüzden ilerideki çalışma şartlarını bugünkü tercihleriyle belirleyecek olan genç hanımlar, kadın ile erkeği aynı gören modernite tellallarını değil, içlerinden gelen sesi dinlemelidirler. Çünkü ömür boyu kendileriyle beraber olacaklardır.

 

********************

Uzun süre bayan mühendislerin de bulunduğu bir ortamda çalışmış bir yöneticinin şu tespiti de kayda değer: “Problem çözme yaklaşımlarında kadınların ‘ne, niçin ve nasıl’ yerine ‘kim, nerede ve ne zaman’ merkezli kişiler olduklarını gözlemledim. Sağlık, hukuk ve siyaset ‘kim, nerede ve ne zaman’ becerileri gerektirir. Mühendisler ise ‘ne, niçin ve nasıl’ sorularına cevap arayarak başarılı olurlar.”

Kızların yaratılıştan gelen bu meyillerinden habersiz yöneticiler son on yıldır kızlara daha iyi bir matematik ve fen bilimleri alt yapısı verilirse, bayan mühendis sayısında patlama olur inancıyla hareket ettiler. Ama bütün gayretlerine ve kızların matematik performanslarının erkekler kadar iyi olduğunu gösteren bütün test sonuçlarına rağmen umduklarının tam tersini buldular ve mühendisliği tercih eden kız öğrencilerin oranı artacağına azaldı. Öyle görülüyor ki, tam bir serbestiyet ve fırsat eşitliği ortamında içten gelen fıtrî akım dışta esen kuvvetli rüzgârlara direnebiliyor ve hatta onlara baskın çıkabiliyor.

Günümüzde kadınlara kapılarını sonuna kadar açmış olan iş dünyası hâlâ erkeklerin koyduğu erkeklik vasıfları üzerinde işlemektedir. Bu vasıflara adapte olmakta zorlananları ise, doku uyuşmazlığından dışarı atmaktadır. Bu acımasız dünyada duygusallığa ve kalplere gıda olan insanî hislere pek yer yoktur. Nefisler azgın, kalpler ise mahzundur. O yüzden kıran kırana bir rekabet içindeki bu dünyaya giren kadınlar nefisperest erkeklerin kahkahalarına ve onların mutlu hallerine aldanıp onlar gibi olabileceklerini düşünmesinler. Kadın, erkek gibi değildir. Erkekler iş odaklıdır, başarmayı severler ve takdir edilmeyi beklerler.