Soru:
Ben 34 yaşında evli ve üç çocuk annesi bir bayanım. Son bir ay içinde oldukça sıkıntılı iki dönem yaşadım. Daha doğrusu iki kötü an… Yaklaşık on beş-yirmi dakika sürmesine rağmen benim için uzun saatler geçmiş gibi geldi. Birdenbire nefesim daraldı ve boğuluyormuşum gibi hissettim. Soluk alıp vermekte çok zorlandım. O anda kalp krizi geçirdiğimi ve ölüyor olduğumu zannettim. Gerçekten çok korktum. Bu durum geçtiğimiz ay içinde iki defa tekrarlandı. Hemen doktora gidip, gerekli tetkikleri yaptırdık fakat bir sorun bulunamadı. İkinci defa yaşadığımda daha kapsamlı check-up’tan geçmeme rağmen sonuç yine aynı, bir sebep bulunamadı. Bu arada tekrar yaşarım korkusuyla ve dışarıda olursa ne yaparım endişesiyle sokağa yalnız çıkamaz oldum. Yanımda biri olmadan bir yere gitmek istemiyorum, bu durum hayatımı zorlaştırıyor, ne yapabilirim…
Bana yardımcı olursanız sevinirim…
Cevap:
Yaşadığınız rahatsızlık, çoğu zaman kalp kriziyle karıştırılabilen bir durumdur. Acil servislere nefes alamama ve kalp krizi geçiriyor şüphesiyle gelen birçok hastada genellikle tanı aynıdır. Kişiye her türlü tetkik yapılır ve sonuç sizin yaşadığınız gibi negatif çıkar. Yani bir sebep bulunamaz.
Büyük ihtimalle o anda panik atak nöbeti geçiriyorsunuz. Bu nöbetler genellikle aniden gelir. Yani hiçbir sebep yokken de ortaya çıkabilir. Kişi nefes alamadığını ve boğulduğunu hisseder. Ölüyor olduğunu zannedip korkuya kapılır. Göğüste daralma ve sıkışma, baş dönmesi, sersemlik hissi, çarpıntı, kalp atışlarını duyumsama görülür. Üşüme ve terleme hissi, kontrolünü kaybedeceğini zannetme olabilir. Bu süreç yaklaşık on dakika içinde doruğa ulaşır, sonra yavaş yavaş kişi sakinleşir ve normale döner.
Bu durum sık sık tekrarlayabileceği gibi aralıklarla da seyredebilir. Kalp kriziyle çok karıştırıldığı için genellikle doktor doktor dolaşıp tetkikler yapılır, bir sonuç alınamaz.
Vücut sanki yanlış alarm sinyali verir. Yani gerçek bir ölüm tehlikesi olmadığı halde, psikolojik kökenli sebeplerle kişi ölüyor olduğunu ve hayatını kaybettiğini zanneder.
Panik atak nöbeti kişinin hayatını zorlaştıran ve kısıtlayan bir rahatsızlık… Sizin de dediğiniz gibi kişinin korkularını artıran, yalnız hareket etmesini zorlaştıran bir süreç… Kişi bu nöbeti yaşadıktan sonra kalabalık yerlerde, otobüste, yollarda veya evde yalnız olmak istemez. Yanında güveneceği birisinin olmasını ister. Yalnız olabileceği durumlardan kaçınır. Hastaneye yakın yerlerde olmak ve yakın oturmak, onun için önemlidir.
Panik atağın kalıtsal yani genetik bir yönü de vardır. Ailenizde bu rahatsızlığı geçirmiş kişilerin olması riski artırır. Genetik faktörler birçok hastalıkta olduğu gibi psikiyatrik rahatsızlıklarda da önemli bir etkendir. Yatkınlık hastalığın ortaya çıkmasında önemlidir.
Panik atak genellikle utangaç, sıkılgan, duygularını söylemekte zorlanan, kimseyi kırmak istemeyen, istemediği bir durum karşısında hayır diyemeyen, sıkıntılarını içine atan insanlarda daha fazla görülür. Çünkü bu tip insanlar duygularını ve sıkıntılarını içlerine atıp, bastırdıkları için, zaten hayatın içinde nefes almakta, kendi hayatlarını yaşamakta da zorlanırlar. Adeta somutlaşmış halini de panik atak nöbetleri sırasında yaşarlar. Kişi nöbet anını çok kötü yaşadığı için, ancak yaşayanın bilebileceği yoğunlukta acı ve korku hissederler.
Panik atak tedavi edilebilen ve tedavisi mümkün bir rahatsızlıktır. Farmakolojik yani ilaç tedavisi ve terapi ile kısa sürede yol alınabilmektedir. İlaç tedavisi yanında terapiyle desteklemek hastalığın tekrarını önlemektedir. Siz de öncelikle bir psikiyatri uzmanıyla görüşüp yardım alabilirsiniz. Geçmiş olsun…