TR EN

Dil Seçin

Ara

Sürrenal / Böbreküstü Bezi

Sürrenal / Böbreküstü Bezi

Sürrenal, böbreküstü bezi demek; böbreklerin üzerinde küçük bir takke gibi oturan yaklaşık 4 gr ağırlığında bir hormon bezidir.

 

SÜRRENAL, böbreküstü bezi demek; böbreklerin üzerinde küçük bir takke gibi oturan yaklaşık 4 gr ağırlığında bir hormon bezidir. Şimdi bu küçük sebebe, bu minik laboratuara hangi gayeler, hangi meyveler yüklenmiş kısaca bir göz atalım.

Evvela bu küçük laboratuvar iki ana bölüme ayrılmış; iç ve dış (kabuk, korteks) diye. İç kısım adrenalin denilen meşhur bir hormon üretir ve kana verir.

Adrenalin; kendisi küçük bir moleküldür, fakat etkileri çok yönlü ve hayati önem taşır. Adrenalin salgısının heyecanlandığımız, korktuğumuz anlarda arttığını artık hemen hemen herkes bilmektedir. Bu isimle TV’lerde yarışma programları yapılmakta, ayaklarından bir iple bağlanarak kendisini yüksek bir köprüden boşluğa atmak gibi heyecan ve korkuyu tetikleyici, yani adrenalin salgısını artırıcı anlamsız oyunlar yapılmaktadır.

 

 

Aslında adrenalin, insanın veya bir hayvanın ciddi bir tehlike anında onu “ya kaç, ya savaş” şartlarına hazırlar. Aslanla karşılaşan bir ceylan kaçmak zorundadır. Ceylanın tehlikede olduğunu beyinden gelen sinyaller böbreküstüne iletir ve adrenalin salgısı artmaya başlar.

Adrenalin, önce kalp atışlarını ve kan dolaşımını hızlandırır, tansiyonu yükseltir. Fakat bir mücadelede bunlar yetmez, enerji üretimi de artmalıdır. Bunun için karaciğerdeki depolanmış glikoz kana verilmeye başlar. Bu da yetmez, bunların yakılması için bol miktarda oksijene ihtiyaç vardır. Adrenalin bronşları, solunum yollarını açarak daha rahat, daha çok hava almamızı sağlanır…

Kısacası adrenalin, vücudun bütün yedek güçlerini devreye sokarak, canlının içinde bulunduğu tehlikeden kurtulmasını sağlamak için yaratılır.

Adrenalin etkisi altında bulunan bir insanda ayrıca, mide-bağırsak hareketleri yavaşlar, tükrük ve sindirim salgıları azalır, bunun sonucu olarak iştah kaybolur, çünkü şu an yemek-içmek zamanı değildir.

Yine adrenalinin etkisiyle cephede askerler, kumar masasında kumarbazlar uykuyu unutur, günlerce uykusuz kalabilirler.

Adrenalinin bu etkilerinden bazı tıbbi durumlarda ilaç olarak da faydalanılır. Penisilin alerjisi veya başka sebeblerden tansiyonu düşen, şoka giren hastalarda hayat kurtarıcı olabilir. Ani kalp krizlerinde veya ameliyat esnasında rastlanan kalp durmalarında doğrudan kalp içine adrenalin verilmesi, kalbi tekrar çalıştırabilir.

Görüyorsunuz 4 gr’lık bir bezin sadece bir bölümünden salgılanan minicik bir moleküle ne kadar görevler verilmiş, ne kadar faydalar yüklenmiş; ta ki insanlar perde arkasında bir Kadir-i Rahîm’in kudret elini görsün; “sanatıyla akılları hayrette bırakan Zatı takdis ve tesbih ederiz” desinler.

Böbreküstü bezinin iç bölümüne gelince, bu bölüm yani adrenalin yapan kısım, doğrudan beyinden emir alır. Dış veya kabuk kısmı ise hipofizden komut alır. Hipofiz bu görevi salgıladığı ACTH (böbreküstünü uyaran) hormon aracılığı ile yapar.

Kabuk kısım tek bir kat halinde değildir, burası da kendi içinde üç tabakaya ayrılmıştır. Yani topu topu 4 gr’lık bu laboratuvar, önce iç ve dış olarak iki kata ayrılmış, daha sonra da üst kat kendi içinde üç kat olarak tanzim edilmiş ve her kata ayrı bir hormon sentezlenme görevi verilmiştir. Buranın en dış katında aldosteron isimli bir hormon yapılır.

Aldosteron: Günde 100 mcg kadar ( 0,1 mg) aldosteron salgılanır. Aldosteronun başlıca hedef organı böbreklerdir. Aldosteron, böbrek kanalcıklarında tuzun geri emilmesini sağlar. (+) yüklü olan sodyum aktif olarak geri emilir, (-) yüklü olan klor onu takip eder.

Aldosteron eksikliğinde tuz kaybı olur, tuz kaybı beraberinde su kaybı ve tansiyon düşmesine yol açar. Yani aldosteron, vücudun tuz ve su dengesini ayarlamakta çalıştırılan en önemli faktörlerden biridir.

Aldosteron, aynca sodyumu (Na) tutarken potasyumun da (K) atılmasına sebep olur. Çünkü K fazlalığı kalb için zararlıdır, yüksek K miktarları kalbin durmasına neden olur.

Aldosteron eksikliğinde Addison hastalığı denilen, tansiyon düşüklüğü ve şoka sebep olan bir tablo ortaya çıkar. Tam bir aldosteron eksikliğine ancak 7-10 gün dayanabiliriz. Dışardan yardım yapılmazsa bu hastalar kısa bir süre içinde kaybedilir.

Burada enteresan olan bir şey daha var, hormona! sistem bir emir komuta düzeniyle çalışır.

Böbreküstü bezi kabuğu da hipofizden emir alır. Dolayısıyla eğer bir şekilde hipofiz hastalanır ve yeterli emirleri gönderemezse, böbreküstü bezi de aldosteron sentezini azaltır, sonuç olarak yine Addison hastalığı ortaya çıkar.

Böbreküstü korteksinin orta kısmından da başka bir hayati hormon olan kortizol salgılanır.

Kortizol: Günde 20 mg kadar salgılanan bu madde de çok yönlü ve hayati önemi olan bir hormondur. Bazı faydalarıyla adrenaline yardımcı olur. Bir taraftan karaciğer ve kaslarda depolanmış olan glikozu kullanıma sokarken, diğer taraftan insülinin etkisini azaltarak kan şekerinin yükselmesini sağlar. Böylece artmış olan enerji ihtiyacı karşılanır.

Eğer bunlar da yeterli olmazsa başka bir enerji kaynağımız daha vardır, oraya yönelir, bu da yağlarımızdır. Kortizol, yağ dokularından yağ asitlerini serbestleştirerek enerji üretimi için kana verir.

Kortizol, ayrıca iltihabı ve romatizmal reaksiyonlarda şişmeyi ve ağrıları azaltır. Alerjik reaksiyonları geriletir ve kontrol altında kalmasına sebep olur. Böylece hastanın kaşıntısı, kızarıklıkları, ödemleri azalır.

Böbreküstü bezinin dış kısmının en alt katında ise az miktarlarda cinsiyet hormonları sentezlenir, yani erkeklik ve kadınlık hormonları. Bu hormonların esas kaynakları erkekte testisler, kadında yumurtalıklar olmasına rağmen az da olsa burada her iki cinse ait hormonlar yapılır.

Genç kadınlarda östrojenler (kadınlık hormonları) baskın olduğu için az miktardaki androjenlerin (erkeklik hormonları), sakal, bıyık, ses kalınlaşması gibi etkileri görülmez. Fakat bunların metabolizmaya müspet etkileri olur, kasların gelişmesi vs gibi. Ama yaş ilerledikçe östrojen salgıları da azaldığından, bazı ninelerde dudak üstünde ve çenede hafif tüylenmeler görülmeye başlar ki, işte bunlar o az miktardaki androjenlerin etkileridir.

Buraya kadar 4 gr’lık bir laboratuvar içinde gezindik; içinde sentezlenen ürünlerin fonksiyonlarını özet olarak vermeye çalıştık. Acaba Almanya’da veya Amerika’da bu ürünlerin her birinin tek tek sentezlendiği fabrikalara gitsek; onların kaç köy büyüklüğünde olduğunu görsek kim bilir nasıl hayretler içinde kalırdık? Cenab-ı Hakk’ın sanatları elbette daha çok takdir ve tahsine layıktır.