Dünya Sağlık Örgütü, hareketsiz yaşam biçiminin küresel bir sağlık sorunu olduğu uyarısında bulunuyor. Hareketsizlik, tüm dünyada ölüm nedenlerinin %60’ını ve hastalıkların %47’sini oluşturan bulaşıcı olmayan hastalıklar için büyük bir risk etkeni olarak görülüyor.
Şu anki tartışmalarda, çocuklardaki obezliğin çeşitli genetik sorunlarla, yaygın bir virüsle ve hatta uykusuzlukla bağlantısı dışında, iki açık etkene de vurgu yapılıyor. Birincisi, çocuklardaki obezlik televizyonla ve abur cubur yemekle ilgilidir.
Hastalık Denetim Merkezleri, çocukların televizyon izleme süreleriyle vücutlarındaki yağ oranı arasında doğru orantı bulunduğunu ortaya çıkardı. Altı ile on bir yaş arasındaki çocuklar haftada yaklaşık otuz saatlerini bir televizyon ya da bilgisayar ekranına bakarak geçiriyorlar.
Tıp araştırmacıları, üç aylık ve daha küçük çocukların yaklaşık %40’ına düzenli olarak televizyon, DVD ya da benzeri video görüntüleri izletildiğini buldu.
İkinci etken ise şudur: Daha fazla egzersiz yapmak işe yarıyor.
Peki ama ne tür bir egzersiz ve nerede?
Anne babalara televizyonu kapatmaları ve video oyunlarını sınırlamaları söyleniyor, ama çocukların elektronik dünyanın dışındaki zamanlarında fiziksel olarak ne yapmaları gerektiği hakkında pek az şey duyuyoruz.
Bildik öneri ise sporlardır.
Ama şunu bir düşünün: Obezlik salgını, çocuklara yönelik organize sporların tarihteki en büyük artışıyla aynı zamanda ortaya çıktı. Çocuklardaki obezlik konusunun uzmanları şimdi günümüzdeki yaklaşımların pek de işe yaramadığını kabul ediyorlar. Çocukların kısıtlı zaman ve mekanda yapılan organize sporlarda, örneğin futbol ya da basketbol kurslarında bulamadıkları şey nedir?
İlginçtir ki, “tabiat” sözcüğü çocuklardaki obezlikle ilgili literatürde pek ender görülmüştür. Ama bu artık değişiyor olabilir. Tartışmadaki eksik öğe, saatlere yayılmış genel fiziksel etkinliktir. Çocukların serbest oyun sırasındaki fiziksel egzersizleri ve duygusal değişimleri, spor kurslarına göre daha fazla çeşitlilik içerir ve zaman kısıtlamaları daha azdır. Oyun zamanı, özellikle de serbest hayal gücüne ve keşfe dayalı oyunla geçirilen zaman; giderek daha yaygın bir şekilde, sağlıklı çocuk gelişiminin temel bileşenlerinden biri olarak kabul ediliyor.