Doymayan Nefis
Dünyada yemyeşil bir ada vardı; orada yalnız başına bir öküz yaşardı.
Ara
Dünyada yemyeşil bir ada vardı; orada yalnız başına bir öküz yaşardı.
DÜNYADA YEMYEŞİL bir ada vardı; orada yalnız başına bir öküz yaşardı. Akşama kadar otlar, doyar, şişerdi. Gece olduğunda ise yarın ne yiyeceğim diye düşünceye dalar, bu düşünce onu dertlendirir, ince bir kıla dönerdi.
Sabah olunca yine her yer yine yeşermişti. Öküz, akşama kadar yedi ve neredeyse bütün otları bitirdi. Bedeni yağlandı, güçlü ve kuvvetli bir hale geldi. Fakat akşam olduğunda tekrar açlık kaygısına düştü. Bu kaygıyla yine zayıfladı.
Yıllardır o öküz bu haldedir işte. “Bunca yıldır bu yeşilliği otlarım ama hiçbir gün rızkım azalmadı. Bu korku nedir, bu gönlümü yakıp yandıran gam nedir?” diye düşünmez bile.
İşte nefis o öküzdür; ada da dünya. Nefis ekmek korkusuyla daima zayıflar durur. Yarının rızkını nasıl ve ne şekilde elde edeceğim diye korkuya düşer. Yıllardır yedin, yiyeceğin eksilmedi. Artık biraz da gelecek düşüncesini bırak da geçmişe bak. Yediğin rızıkları hatırına getir, geleceğe bakma da az sızlan. (Mesnevî’den Hikayeler)
Nefsini sevmek mi, nefsine acımak mı; yoksa nefsini terbiye etmek mi? Bu…
İnsan davranışlarına yönelik olarak yapılan çalışmaların çoğunun temel sorunu; genellemelere ulaşırken yapılan…
“…Duyguları, efkârları, kâinatın envâr-ı marifetini getirdiği vakit, nefsinde onu tasdik edecek, ışıklandıracak ve idame edecek bir madde bulmadığı…
“Nefistir seni yolda koyan / Yolda kalır nefse uyan.” Yolun tehlikeleri var.…