Her şey insana Göre Yaratılıyor!

İnsanı bir merkez noktası olarak düşündüğümüzde, onun etrafında yer alan hayvanların büyüklükleri, en yakınında bulunandan en uzağında bulunana kadar, özel bir şekilde tasarlandığı görünüyor.

Mesela, denizler insanların yaşam alanları olmadığı için başta mavi balina olmak üzere yeryüzündeki en büyük hayvanlar büyük okyanuslarda yaşıyor. Denizden karaya çıktığımızda yine insana zararı olabilecek yırtıcı hayvanlar, çok büyük ekseriyetle, insanların yaşam alanlarından uzakta hayatlarını sürdürüyorlar. İnsana doğru yaklaştığımızda ise, hayvanların köpekte olduğu gibi yırtıcılıkları azalıyor veya kedide olduğu gibi yırtıcı oldukları halde boyutları küçülüyor. Yine, sayıları çok olan ve sürüler halinde yaşayan hayvanlar eğer insana yaklaşıyorlarsa, karınca gibi boyutları birden çok küçük seviyelere düşüyor.

Tüm bunlar insanın yaratılışta merkeze alındığını gösteriyor.

…

İnsanın yaratılışın merkezinde olduğunu gösteren bir başka delili ise zaman çizgisinde görebiliriz.

Bilindiği gibi, hayvanların nispeten çok büyük oldukları Dinozor Çağı diye adlandırılan devirler, Hz. Adem ve Havva’nın yeryüzüne indirilip insanların dünya yüzüne yayılmalarından çok önceye rastlıyor.

Eğer bilim dünyasında resmedildiği gibi yırtıcı dev kuşların, sürüngenlerin, canavarların var olduğu bir dünyada yaşıyor olsaydık, insanın merkezi konumu diye bir şeyden bahsedemezdik. Çünkü bu dev yaratıklar her an insanların yaşam alanlarını işgal edebilirlerdi.

Böyle olmayıp onların insan öncesi bir çağda yaratılmış olmaları da, yine insanın zaman ve çağ bakımından da merkezi bir konumda bulunduğuna işaret ediyor.

İnsana da tüm bu gerçeklere bakıp yaratılışına uygun bir hayat sürmek düşüyor.

(Fatih Kaya, Zafer Araştırma Grubu)