TR EN

Dil Seçin

Ara

Ruhsal Şifa / Soru: “Evimizde huzursuzluk o kadar yoğundu ki…”

Ruhsal Şifa / Soru: “Evimizde huzursuzluk o kadar yoğundu ki…”

Ruhsal Şifa

 

Soru: “EVİMİZDE HUZURSUZLUK O KADAR YOĞUNDU Kİ…”

 

Ailemin ilk çocuğu ve tek kızıyım. 25 yaşındayım. Çocukluğum anne babamın kavgaları içinde geçti. Babam sürekli bağırır, annem ağlardı. Sonraları annem de sesini yükseltmeye başladı. Evimizdeki huzursuzluk o kadar yoğundu ki, şimdi geriye dönüp baktığımda çocukluğuma dair güzel şeyler hatırlayamıyorum. Annem tüm sıkıntısını benimle paylaşırdı. Benimle dertleşir, sıkıntılarını bana anlatarak hafifletmeye çalışırdı. Hep annemi kurtarmayı hayal ederdim. Annem bütün erkeklerin babam gibi olduğunu söylerdi. Şimdilerde evlenmekten çok korkuyorum. Kendimi hayata dair o kadar yorgun hissediyorum ki... Evlenmeye de, evliliğimi yürütmeye de gücüm kalmamış gibi. ... Sanki yorgun bir savaşçı kadar güçsüzüm, bir o kadar da korkuyorum... Bu durumu nasıl aşabilirim?

Bana yardımcı olursanız çok sevinirim...

 

Cevap: “ÇOCUKLAR SIRDAŞINIZ OLMASIN!”

 

Aile içinde yaşanan sorunlar ve kavgalardan en çok etkilenen malesef ki çocuklar oluyor. Çocukluğu bir ateş hattında geçen insanlar için hayat yorgun başlıyor. Anne ve babanın arasında kalmak, hatta çoğu zaman tercih yapmak zorunda bırakılmak, onun küçücük yüreğine de ağır geliyor.

Çoğu zaman anneler kızlarını sırdaş ediniyorlar. Çocuklarına annelerini şikayet eden babalar da çoktur. Sanki çocuktan medet umulur, ondan hakem olması, duruma kim haklı, kim haksız diye yorum yapması beklenir. Çocuğun onu haklı bulmasından ve yanında olmasından güç almaya çalışılır. Kötü niyetle ve kasten yapılamamasına rağmen, bu davranış çocuğun yüreğini tüketir. Enerjisini azaltır.

Çocuk bu yaşadıklarının tam olarak adını koyamaz, korkar ve endişelenir. Rahat ve huzurlu olamaz. Anne babalar çocukların bu olan biteni anlamadığını, anlasa bile unutup, gideceğini düşünür. Oysa çocukluk yaraları en kalıcı olanlarıdır. Hayat boyu gölgesi hissedilen bir korkuya dönüşür. Davranışlarda birçok izleri kalır.

Babayla sorun yaşayan anne, kızıyla dertleşerek, babasıyla ilgili sırlar vererek onu bütün erkeklerden koruyacağını sanır. Oysa erkekleri kötüleyerek onun gelecekteki kararlarını zorlaştırır, korkularını artırır. Onu hırçın bir kadın ya da ezilmeyi baştan kabul etmiş bir insan haline getirir.

Kızın hayatında tanıdığı ilk erkek babasıdır. Babaya dair çocuklukta yaşanan öfke daha sonraki yıllarda kişilikte sorunlara yol açmaktadır. Kadın olmaktan ve kadın olarak yaratılmaktan memnun olmama, hatta ileri durumlarda kendi cinsel kimliğine uygun davranmama ve kadınsılığı temsil edecek şekilde giyinmekten kaçınma şeklinde tepkilere dönüşebilir. Evlendiğinde eşine, çalıştığı ortamda ya da çevresindeki erkeklere onlar daha bir kabalık yapmadan, sert ve öfkeli davranışlar sergileyebilir. Çünkü çocukluk çağlarında öğrendiği şey; tüm erkeklerin kötü olduğudur.

Anne babalar çocukları sırdaş edinmemelidir. Onların şahit oldukları zaten yeterince zorlayıcıdır. Bir de bunun yanında ona yüreğinin taşıyamayacağı yükler yüklemek, sırlar vermek, onu bir taraf olmaya zorlamak haksızlıktır. Onu ve duygularını korumak esas olmalıdır. Anne baba çocuk için, kendilerini ve birbirlerini kontrol etmelidir. Eşler boşanabilir, ayrılabilir fakat anne baba olmaktan istifa edilemezler. Çocukların sorumluluğu ve ruh sağlığının korunması evlilik içinde en çok korunması gereken husustur.

Eşlerin birbirinden hak almaya çalışması, öfke ve intikam duyguları, rekabetçi davranmaları kendilerinden çok çocuklarına zarar verir. Bu yaşananları çocukla paylaşmak, olgunlaşamamanın ve yetişkin bir birey olamamanın sonuçlandır. Yetişkin olmanın ön koşulu, davranışlarının ve yaşadıklarının sorumluluğunu alabilmektir. İyi gitmeyen bir evlilik için yapılacak bir şeyler varsa yapmak bir sorumluluk olduğu gibi, yapılacak bir şey kalmadığında bitirebilmek de bir sorumluluktur.

Bu sebeple çocuklara sağlıklı açıklamalar yapılmalıdır. Anne babanın bazı konularda anlaşamadığı fakat bu durumun onunla ilgisi olmadığı söylenmelidir. Anne ve babanın onu çok sevdiği, yanında olduğu da ifade edilmelidir. Kavga ve tartışma ortamına şahit olmaması sağlanmalıdır.

Bu durum korunamazsa ileride sizin yaşadığınız sorunlara benzer durumlar ortaya çıkacaktır. Evlenmekten korkmak, erkeklerden nefret etmek... Aynı zamanda çocukluk yıllarında zamansız yüklenen yüklerden dolayı yorgun ve bitkin hissetmek gibi... Tüm bu yaşananlardan sonra yapılabilecek en doğru şey çocukken yaşadıkların konusunda farkındalık oluşturmaktır. Bunları sürekli tekrarlamak ve yüreğinde büyütmek sadece öfkeni artırır. Bir çözüm oluşturmaz. Bu konuda profesyonel yardım almak yani terapi görmek çok faydalı olacaktır.

Yaşadığımız olaylar bizim büyümemiz ve özgürleşmemiz için sorulan sorular gibidir.

Cevabı bulmaya çalışırken yetişkin olmayı da öğrenmeye çalışırız.

Ve yetişkin olmanın önemli taraflarından biri, çocukken öfke duymaya yönlendirildiğimiz kişileri, velev ki gerçekten haketmiş olsalar bile, affetmeyi öğrenebilmektir. Hele ki, bu kişi babamız veya annemiz ise...

Böylece onların şahsında toptan erkekleri veya toptan kadınları mahkum etme türünden azim bir hataya düşmekten kurtulacağımız gibi; gerek iş ilişkilerimizde gerekse evlilik gibi hayati seçimlerimizde daha olgun bir kişilik temelinde makul tercihler sergileme ve kararlar alma imkânına kavuşmuş oluruz.