TR EN

Dil Seçin

Ara

Küresel İklim Tahminleri

Küresel İklim Tahminleri

Yaşanan afetlerde artış, kuraklık tehdidi, Amazon yağmur ormanlarından Avustralya’ya, ABD’den Sibirya’ya orman yangınları, 2020 yılında neredeyse 30 adet kasırga, aşırı yüksek hava sıcaklıkları ve Kuzey Kutbu’nda buzulların hızla erimesi; bütün bunlar iklim değişikliğine bağlanıyor.

Avrupa Birliği’nin yeryüzü inceleme programı Copernicus 2020 yılı Kasım ayının bilinen en sıcak kasım ayı olarak tarihe geçtiğini açıklamıştı. Sonra Aralık ayında da güneşsiz geçen gün neredeyse yoktu. Bunun da tabiatta farklı yansımaları oldu. Mesela, ülkemizde aralık ayının son haftasında çiçek açan ağaçlar oldu. Öyle ki aynı ağacın bir tarafında henüz dökülmemiş yapraklar diğer tarafında ise sıcak geçen günler sebebiyle çiçek açan dallar vardı.

Normal iklim modeli

 

İklim Değişkendir

Öncelikle “iklim” konusunda unutulmaması gereken önemli nokta, “iklim”in sabit bir şey olmadığıdır.

Dünyanın iklim sisteminde, atmosfer ve okyanusların hareketleriyle rüzgâr, yağmur ve sıcaklık dağılımı sağlanmaktadır. Bu hareketli ve değişken sistem, bir buzul çağından diğerine doğru sürekli değişmektedir. Jeolojik bulgular, dünya atmosferinin sıcaklığında birçok değişimler olduğunu gösteriyor. Mesela ard arda olarak, yaklaşık 100 bin yıl süren bir buzul çağını, ılık ve biraz daha sıcak 10 bin ila 20 bin yıl süren bir ara iklim takip etmiş. Sadece bu değil, geçmiş 3 milyon yıl zarfında, iklimdeki değişimleri ve dünyadaki ekolojik sistemlerin durumlarını da jeolojik verilerden görmek mümkün. Yani iklim, şimdiye kadar sabit olan ve ilk defa değişen bir şey değil. 

Bu noktada şunu sormamız lazım: İnsan faktörü ortaya çıkmadan önce dünyanın ikliminin değişmesine, güneşteki etkinlikler, dünyanın astronomik hareketleri, volkan patlamaları ve tektonik hareketler sebep oluyordu. Şu andaki iklim hareketlerinde insanın dahli ne kadar?

 

İklimde Görülen Değişimler ve İnsan

Küresel iklim değişimi üzerinde etkili olan insan kaynaklı sebepleri iki ana noktada özetleyebiliriz: Birincisi, fosil yakıtların kullanımındaki artış; ikincisi de çevre tahribidir. Yani fosil yakıtların tüketimi ile salınan gazların atmosferin sera etkisini kuvvetlendirmesi, bu gazları yutacak olan ormanların yok edilmesi ve dünya ekosisteminin yerine koyabileceğinden daha fazla kaynakların aşırı bir şekilde tüketilmesidir.

Gelinen noktada da, dünyada iklim değişimi sebebiyle sel, kuraklık vb gibi hava olaylarında büyük artışlar tahmin ediliyor. Ve önümüzdeki yıllarda meteorolojik afetlerin sebep olacağı kayıpların artacağı düşünülüyor. Mesela, 1990’larda afetlerden dolayı 608 milyar dolar civarında küresel ekonomik kayıp verildi. Şimdi iklim değişiminden dolayı, 2050’ye kadar her yıl 300 milyar dolar seviyesinde ekonomik kayıpların olabileceğinden endişe ediliyor.

Geçtiğimiz yıllar değişen iklimin getirdiği zorlukları gösterdi. Bu bize, tedbir alınmazsa daha sıcak olması beklenen bir sonraki 30 yıl hakkında fikir veriyor. Şekildeki grafikte, sadece son 100 yılın iniş ve çıkışları değil, böyle giderse sistematik olarak artan sıcaklıkların olacağına işaret eden kayıtlar görülüyor.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, en fazla sera gazı üreten ülkeler Çin, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri.

Dünyayı en çok kirleten ülkeler ise, ilk onda sırasıyla Çin, ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, Almanya, İran, Güney Kore, Suudi Arabistan ve Endonezya var.

Yıllık Ortalama Sıcaklık Değişimi (IPCC 5. Değerlendirme Raporu)

(RCP4.5`e göre Türkiye yıllık ortalama sıcaklık anomali bandı projeksiyonları)

***

(RCP4.5`e göre Türkiye yıllık toplam yağış anomalisi bandı projeksiyonları)

Durum böyle olunca, küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadele edilmesi amacıyla, 12 Aralık 2015’te, 195 ülke “Paris İklim Anlaşması”nı kabul etti. Yasal bağlayıcılığı olan bu anlaşma 22 Nisan 2016’da imzaya açıldı, 55 ülkenin onayının ardından 4 Kasım 2016’da da yürürlüğe girdi.

Anlaşmada küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonuna kadar 2 santigrat derecenin altında tutulması ve dünya genelinde karbon salınımının 2030’a kadar %50 azaltılması, 2050 yılına kadar ise sıfıra indirilmesi hedefleniyor.

Peki, 5 yaşını dolduran Paris İklim Anlaşması ne kadar etkili olabilecek? 100’den fazla ülke 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarında net sıfıra ulaşma sözü verdi. İngiltere, Japonya ve Avrupa Birliği net sıfır hedefine ilişkin planını açıkladı. Elbette anlaşmanın etkisi taahhütlerin tutulmasına ve dünyayı en fazla kirleten ülkelerin atacağı adımlara bağlı.

Ancak UNEP verileri, 2015’te atmosfere 50 milyar ton sera gazı salımı yapılırken, Paris İklim Anlaşması’ndan dört yıl sonra bu miktarın yaklaşık 55 milyar tona çıktığını gösteriyor. Bu ise sözlerin tutulmadığını gösteriyor. 

Bu gidişle 2050 yılında ortalama hava sıcaklığının 6-12 derece kadar yükseleceği öngörülüyor. Artan hava sıcaklığı sebze ve meyve üretimi mevsimlerini de etkileyecek. Belki de çiftçilerin hangi ürünü ne zaman yetiştirmesi gerektiği yeniden tanımlanacak.

Ayrıca uzmanlar iklim değişikliğinin sel, su kıtlığı ve gıda güvensizliğini de beraberinde getirebileceği konusunda uyarıyorlar.

BM’ye göre, şu an 500 milyon kişi çölleşmenin meydana geldiği bölgelerde yaşıyor ve bu insanlar her geçen gün iklim değişikliğinden daha fazla etkileniyor. Dolayısıyla, insanlığın 2050’ye kadar yeterli miktarda gıdaya ve suya erişimi de iklim değişikliğiyle mücadelede atılacak adımlara bağlı olacak.

Küresel iklim değişikliği, yerkürenin uzun jeoloji tarihi boyunca yaşanan iklimin doğal değişkenliğine ek olarak, insan faaliyetlerinin sebep olduğu bir değişikliktir.

 

Çözüm İçin Fırsat Var

Küresel sıcaklık artışı ve sera gazı salımı devam etse de Climate Action Tracker tarafından yayımlanan sıcaklık analizleri, iklim hedeflerine 2050 yılına kadar halen ulaşılabileceğini ifade ediyor.

ABD’li bilim insanları sera gazı emisyonlarının hızla ortadan kaldırılmasıyla küresel sıcaklıkların sadece birkaç on yıl içinde dengelenebileceğini düşünüyor.

Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nden iklim bilimci Michael Mann, küresel olarak net sıfır emisyonuna ulaşılması halinde “Yüzey sıcaklıkları ısınmayı durdurur ve ısınma birkaç on yıl içinde stabilize olur. Çünkü insan faaliyetlerinin yüzey ısınması üzerinde doğrudan ve anında bir etkisi var” diyor. Ayrıca, Dünya’nın doğal sistemlerinin dinamizmini hatırlatan Mann, emisyonların durdurulması halinde, okyanusların, sulak alanların ve ormanların devasa karbon emme kapasitesi nedeniyle atmosferdeki karbondioksit oranının gittikçe azalacağını düşünüyor. Mann bu durumu, musluktan akan suyun lavaboyu doldurmasına benzeterek “Gelen su ile su seviyesi yükselmeye devam edecek, ancak gelen akışı azaltırsanız, gider açık kaldığı için lavabodaki su seviyesi düşecektir” diyor. 

İlginç bir araştırma da şöyle: ABD’de Columbia Üniversitesi’nden bilim insanları, iklim değişikliği kaynaklı küresel ısınmanın Amazon yağmur ormanlarının sulak alanları ve bataklık kısımlarında faydalı olabileceğini açıkladı. Çevre bilimci Pierre Gentine başkanlığında yapılan araştırmada, Güney Amerika kıtasında Amazon ormanlarında hava kuruluğu ve toprak nemindeki değişikliklerin fotosentezi nasıl etkilediğiyle ilgili veriler analiz edildi. Daha sonra bunlar, uydulardan toplanan verilerle karşılaştırıldı. Sonuçlar, kurak mevsimin sonunda Amazon havzasının bazı kısımlarındaki yeşil bitkilerin arttığı görüldü.

Çalışmada yer alan araştırmacılardan Julia Green ise, “Çalışmamızdan önce, iklim değişikliğinin geniş bir bölge üzerinde bir etkiye dönüşüp dönüşmediği henüz belirsizdi. Daha önce hiçbir çalışma fotosentezdeki artışı hava kuruluğuna bağlayamamıştı. Ancak, kuruluğun gözlenen seviyelerin üzerine çıkması durumunda fotosentez gelecekte tekrar yavaşlayabilir.”

 

İklim Değişikliği Konusunda Farklı Görüşler

İçinde bulunduğumuz bu küresel durumun alarm seviyesinde olmadığını, ancak tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulayanlar da var:

Mesela NASA tarafından “Sıradışı Bilimsel Başarı Madalyası” ile ödüllendirilmiş bir bilim adamı. “Global ısı değişimleri” üzerine en kapsamlı ve güvenilir araştırmanın sahibi John R. Christy diyor ki, “Ben alarm niteliğinde ciddi bir atmosferik değişim gözlemlemiyorum.” Ve ekliyor: “Atmosferdeki karbon salınımını ille de azaltmak istiyorsanız, yapacağınız şey çok basit; ülkeler çapında devasa bir nükleer güç programını devreye sokacaksınız, başka yolu yok!”

İklim değişikliğinin abartıldığını ifade eden bir diğer bilim adamı İsveç Max Planck Meteoroloji Enstitüsü Başkanı Lennart O. Bengtsson. Ülkesinin en büyük çevre ve atmosfer bilimleri uzmanı Bengtsson, iklim tartışmalarında farklı görüşlere olan tutumu, onların medyada etkisiz hale getirilmesini vs. “McCarthy dönemindeki komünist avı”na benzetiyor. Ancak bu eleştirisi de kendi ülkesinde bile pek duyulmadı…

Bunlar da insanları şüphelendiriyor elbette. Bir yanda bu gibi bilim adamlarının ifadeleri ve bunların büyük şirketlerle işbirliği yapılan çalışmalarda yer almamaları; diğer yanda iklim değişikliği konusunu çığırtkanlık derecesinde savunan bazılarının arkasında “yeni kuşak küreselci para babaları” olması, insanları “ne oluyor?” diye endişelendiriyor. Acaba küresel sermaye, bu konuyu da “Great Reset-Big Reset” yani “büyük sıfırlama” dedikleri dünyayı yeniden karanlık amaçları doğrultusunda dizayn etmek için mi kullanıyor?..

 

Sonuç Olarak

Sadece değişene değil iklimin değişmesinde olumsuz etkileri olan insan faaliyetlerine de bakmalı.

Kapitalist sistemin yol açtığı ekolojik bozulma, küresel ısınma, iklim değişikliği gibi bir dizi çevre probleminin çözümü için köklü değişimlere ihtiyaç var. 

Dünyayı en çok kirleten ülkeler başta olmak üzere, küresel sermaye aktörleri kâr hırsıyla dünyayı mahvetmekten vazgeçmeli. İsabetli çevre politikaları hayata geçirilmeli.

Görülüyor ki, Yeryüzünün Sahibinin (cc) tavsiyelerine ve tümden vahye sırtını dönen modern hayat anlayışı, insanlığa mutluluk vaad etti ama bunu veremedi. Gelinen noktada ise insanlığa emanet olan dünyanın tüm dengelerini de bozdu ve belki de çocuklarımıza yaşanamaz bir dünya kalacak.

Bunlardan başka, sadece ahiret hayatı değil dünya hayatının mutluluğu ve huzuru için de Âlemler Rabbinin vahyine dönmenin ve Elçisinin (asm) hayatını örnek almanın bir zorunluluk olduğu görülmüş oldu. Yani kapitalist sistemin meşrulaştırdığı, kâr hırsı, doymak bilmemek, canlılara ve çevreye zulüm vs kötü huyları terketmeli; bunların yerine, kanaatkâr olmak, “yeteri kadar” tüketmek, israftan kaçınmak, iktisatlı olmak, çevreye ve canlılara zarar vermemek gibi İslâmî prensiplerle hayatımızı şekillendirmeliyiz. Bu aynı zamanda Yeryüzünün Sahibi olan Allah’a karşı da sorumluluğumuzdur.


Kaynaklar:

1. https://mgm.gov.tr/iklim/iklim-degisikligi.aspx?s=degisiklik

2. https://theconversation.com/lets-call-it-30-years-of-above-average-temperatures-means-the-climate-has-changed-36175

3. https://www.ntv.com.tr/turkiye/istanbulun-biyolojik-ritmi-bozuldu-4-ila-6-derece-daha-fazla-isinacak,lID-3MzB3kCRP5kNjrw1yQ

4. Paris İklim Anlaşması gezegeni kurtarabilecek mi? AA. 12.12.2020-17:31

5. https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/iklim-degisikligi-amazonun-bazi-kisimlarina-fayda-saglayabilir,GnzZYncPzUuW6MPG6gcJAQ/-70fL9SgJ0W1cHO97lfDNQ

6. https://www.who.int/globalchange/publications/COP24-report-health-climate-change/en/