TR EN

Dil Seçin

Ara

Ahretlik / Hayalin İçinden Öyküler

Ahretlik / Hayalin İçinden Öyküler

“Güle güle evladım” dedi yaşlı kadın, “Her zaman beklerim, yine gel, çok memnun oldum geldiğine. Adımların cennet adımı olsun inşallah.” 

Genç adam bazı meleklerin iyiliklere istinaden yaratıldıklarını, sonrasında ise o iyiliği yapana dua etmekle vazifelendirildiklerini okumuştu bir yerde. Ve yine çok şaşırmıştı her yağmur tanesini bir meleğin indirdiğini öğrendiğinde. Şaşkınlığı sayılarının o kadar çok olmasınaydı. Çünkü aynı meleğe bir daha sıra gelmiyordu.

Gülüşünün, karanlıktaki bir ruhu aydınlığa çekebilecek güçte olduğuna inandığı bu tatlı dilli teyzenin, melek masumluğu ile ettiği dua onu cennete götürse hiç şaşırmazdı. Oysa yaptığı şeyin öyle büyük bir iyilik olduğu kanaatinde değildi. Rahmetli annesi ile bu yaşlı kadın o daha küçük bir çocukken birkaç yıl komşuluk yapmışlar ve birbirlerine isimleri ile değil, “ahretlik” diye hitap etmişlerdi. Ahretliklerin çocukları da onlara isimleri ile değil “ahret anne” olarak seslenirlerdi. 

O zamanlar çok küçük olduğu için neden ahret anne dendiğini hiç düşünmemişti. Komşuluğumuz ahirette devam etsin, cennette de komşu olalım manasına geldiğini çok sonra öğrenmişti. 

Mahalleden ve o şehirden taşınmaları nedeni ile uzun bir süre görüşememişler, sonrasında ise yaşlı kadının çabaları ile birbirlerine tekrar kavuşmuşlardı.

Fakat çok geçmeden annesi vefat etmiş, sonrasında ise yaşlı kadını önemli günlerde ziyaret etmeye başlamıştı genç adam. Bu ziyaretlerde aldığı duaların onun için ne büyük bir nimet olduğunun farkındaydı. Sıkıntılı zamanları olmuştu genç adamın. Karanlıkta hissetmişti bir süre kendisini. Vefatların üst üste geldiği zamanlarda bir de maddi sıkıntılar eklenmişti. Dua kapım dediği insanlardı kaybettikleri. Şimdi vedalaşmakta olduğu kapıda kavuşmuştu tekrar o dualara. Rahmetli annesinin, o yokluk günlerinde ahretliği ile paylaştığı ne varsa şimdi anlatılır olmuştu her ziyarette. “Çok iyiliğini gördüm ahretliğimin…” diye başlayan cümleler, vefanın, iyiliğin, hayır konuşmanın huzurunu yaşatırdı her ikisine. Oysa genç adam annesinden defalarca dinlediği için iyi biliyordu ki, asıl yaşlı kadının çok yardımını görmüştü rahmetli annesi.

Yaşlı kadın misafirini bahçe kapısında uğurlarken tatlı sözlerine devam ediyordu: 

“Allah korktuğundan emin kılsın evladım, hayırlı insanlara denk getirsin. Çoluk çocuğuna bağışlasın seni, selametle git.” 

Genç adam uzaklaşırken birkaç damla süzüldü yaşlı kadının gözlerinden. Hayran hayran izledi gözden kaybolana kadar onu. Bu çocuğun yüreğinde bir çiçek bahçesi olmalı diye düşündü. Dikkatinden kaçmamıştı. Genç adam her geldiğinde evin içine yayılan o güzel koku başkaydı. Kendi bahçesinde yetiştirdiği çiçeklere benzemiyordu. 

Yaşlı kadın eve girince genç adamın getirdiği hediye paketlerini fark etti. 

“Her seferinde uyarmama, uzun yoldan geliyorsun bir şey getirmene gerek yok dememe rağmen yine neler getirmiş, ben de her zamanki gibi dağıtırım mahallenin fakirlerine, onların duaları ona yeter” diye mırıldandı.

Aslında yaşlı kadının her seferinde duyduğu o güzel koku bu ziyarete şahit olmak için orada bulunan ve edilen dua ve temennilere amin diyerek eşlik eden meleklerden kaynaklanıyordu. Onlar dikenli kelimelerin yer bulamadığı bu sohbeti dinlemekten çok memnun bir halde ayrıldılar oradan. Görevlerinin sadece bu insanlar için dua etmek olduğunu ve yaratılış sebeplerinin de bu ziyaretler olduğunun farkındaydılar. Genç adam onları görebilseydi, yine en çok şaşıracağı şey sayıları olacaktı belki de.