TR EN

Dil Seçin

Ara

Korkuluk / Hayalin İçinden Öyküler

Korkuluk / Hayalin İçinden Öyküler

Annem defalarca uyardığı halde, benden beş yaş büyük ablam, yalvarmama dayanamaz, bahçedeki asmadan üzüm salkımı koparmam için, beni omuzlarının üstünde havaya kaldırırdı. Bu ikimiz içinde çok eğlenceliydi. Oysa annem ya benim düşmemden ya da ablamın bir yerini incitmesinden korkar “sakın kardeşini kaldırma benden isteyin ben size veririm” diye sıkı sıkı tembihlerdi. 

Bahçemizdeki diğer ağaçlara—dut hariç—incire ve armuda kimsenin yardımı olmadan çıkabiliyordum. Fakat dut ağacı çok yüksek ve heybetliydi. Ne zaman kocaman gövdesinin yanına varsam “Ben bu bahçedeki ağaçların en büyüğüyüm, çocuklar bana çıkamaz” diye seslendiğini sanırdım. Buna rağmen sanki beni de düşünür ve dibine bol bol dökerdi meyvelerini. Fakat ben ille de ağaçtakilerden yemek ister, çıkıp dut toplaması için ablamı ikna ederdim. 

Ablam dut ağacından inince bitişiğimizdeki bahçelerde ve daha da ötelerde neler gördüğünü bana ballandıra ballandıra anlatırdı. Ben de bir an önce büyümek, onun kadar olmak için yanıp tutuşurdum…

Hele bir bostan korkuluğundan bahsetmişti ki, görmediğim halde korkmuştum. Uzaklarda bir tarladaymış. İçi saman dolu kocaman bir kafası, delik deşik bir şapkası, kaşı gözü burnu olmayan bir yüzü varmış. Kolları iki yana açık bir halde duruyormuş hep. Çırpı bacaklıymış çok zayıfmış fakat dizlerine kadar uzanan ve bu sıcağa rağmen giydiği, kalın siyah paltosu onu şişman gösteriyormuş. Tek bacaklı olduğu için pantolonunun bir yarısı havada uçuşuyormuş. 

Korkuluk, ekinlere zarar vermesi istenmeyen kuşlardan önce beni korkutmayı başarmıştı. Onun samandan ve dümdüz olan yüzü, olmayan kaşı, gözü beni ürkütmeye yetmişti. Buna rağmen ablam tekrar tekrar anlatsın istiyordum. 

Zamanla anlatması da yetmez olmuştu. Benim ne yapıp edip o ağaca çıkmam gerekiyordu. Denedim fakat çıkamadım. Geceleri rüyalarıma girmeye başladı. Şekil değiştiriyor ve çok daha korkunç bir halde çıkıyordu karşıma. Bazen yüzünün ortasındaki tek gözüyle, bazen her biri babamın çakısına benzeyen dişleriyle korkutuyordu beni. Üstelik adımı da biliyordu. Dudakları ve ağzı olmadan da konuşabiliyordu. Çıkardığı sesler bizim traktörünkinden daha gürültülüydü. Çoğu zaman bağırarak uyanıyordum bu kâbustan. Annemin ve babamın sorularını cevapsız bırakıyordum. 

Fakat ablam her şeyi anlatınca babam hemen bizim bahçeye de bir korkuluk yapmaya koyuldu. Üstelik beni de yanına aldı ve nasıl istiyorsam öyle yapacağını, korkulacak bir şey olmadığını söyledi. Babam dediğini yaptı. Tam istediğim gibi, kaşlı gözlü güler yüzlü, iki ayaklı, kolları iki yanına salık, kıyafetleri yazlık, kısa pantolonlu sevimli bir korkuluktu. Giysileri babamın eskilerinden kesilip biçilmişti.

Babam uzun yıllar yurt dışında çalışmış, döndükten sonra da köyde bir kahvehane açmıştı. Bizim onu günlerce görmediğimiz oluyordu. Annem her fırsatta sitem eder, “Kız sensiz büyüdü, bari oğlan sensiz büyümesin” diye söylenirdi. Bu korkuluk sayesinde babam bana epeyce zaman ayırmış ve hiç olmadığım kadar mutlu olmuştum. 

Sonraları farkına vardım ki, bizim oralarda babaların sevgisini göstermemesi adettenmiş. Hele hele büyüklerin yanında çocukların sevilmesi ayıp sayılıyormuş. Daha önceden birkaç kez de olsa beni kucağına alıp sevdiği  olmuştu. Fakat ablamı sevip kucakladığını hiç görmedim. Ne onu ne beni bir kez öpmemişti.

O sabah beni annem uyandırdı. Bir koşu babamı çağırmamı istedi. “Ablanın ateşi çok yükselmiş, kasabaya götürmemiz gerekiyor,” dedi. Ablam baygın bir haldeydi. Sayıklıyor, ne dediği anlaşılmıyordu. Bir haftadır neredeyse yemeden içmeden kesilmiş, vücudu zayıf düşmüş ve hastalanmıştı. Birkaç gün kasabadaki hastanede tedavi gördü. Bir gece babam yanında kalmıştı. Ertesi gün yerine annemi bırakıp eve geldi. Bahçede bir şeyler yapmaya başladı. Yanına çağırmadan gidemediğim için uzaktan izledim onu. Bir süre sonra her şey anlaşıldı. Ablamın yemeden içmeden kesilmesi korkuluğu yaptığımız gün başlamıştı. Babamın hastanede kaldığı gece onu annem sanarak “Babam bana da bir korkuluk yapamaz mı?” diye sayıklamıştı. Babam bunu duyunca sabahı zor etmiş, gelir gelmez benimkinin yanına bir tane daha hazırlamıştı. Ablam dönünce kıyafetlerini beraber belirlediler. Bu sefer annemin eskileri kullanılmış, boyu benimkinden biraz daha uzun ve etekli bir korkuluğumuz olmuştu. 

Babam birkaç gün sonra kahvehaneye bir ortak buldu. Böylece onu daha çok görür olduk. Kasabaya gelen lunaparka bile götürdü bizi. 

Her şey bir korkulukla başlamıştı.