TR EN

Dil Seçin

Ara

Soykırım Yalanı ve Gerçekler II / Asıl Soykırıma Biz Uğradık!..

Soykırım Yalanı ve Gerçekler II / Asıl Soykırıma Biz Uğradık!..

Tarih boyunca savaşların zorunlu sonuçları, düşman zulmü, baskısı ve katliamları sebebiyle bizim kadar tehcire maruz kalmış ikinci bir millet göstermek belki de mümkün değildir. Bu konuda verilecek en iyi misallerden birisi, Balkanlar-Rumeli’den, özellikle 93 Harbi’nden Balkan Harbi’ne değin yaşanan zoraki göçlerdir. 

Bu gerçeği, yıllara göre sıraladığımız şu rakamlar, tüm vahametiyle göstermektedir: 1876-276.389 kişi, 1877-198.000, 1878/1885-208.335, 1886/1896-163.137, 1900-1.000.000, 1930-630.000, 1950-580.000, 1965-39.000, 1989-40.000. 

Ermeni terör örgütlerinin, 93 Harbi’nden İstiklal Savaşı’na uzanan süreçte Doğu’da, savunmasız kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşan Müslümanları camilere ve samanlıklara doldurarak yaktıklarına dair Rus ve Amerikan gözlemcilerinin raporları, tarafsız kaynaklarda epeyce bir yekûn teşkil etmektedir. 

I. Dünya Savaşı sırasında Taşnak ve Hınçak Komitelerinin “kurtulmak istiyorsan, önce komşunu öldür” talimatı gereğince hareket eden Ermeni çeteleri, savunmasız Osmanlı şehir, kasaba ve köylerine saldırarak; Kafkaslar ve Anadolu’da (Zeytun, Bitlis, Kayseri, Trabzon, Ankara, Sivas, Adana, Urfa, İzmit, Bursa, Musa Dağı ve daha pek çok yerde) yüz binlerce Müslüman’ı; yaşlıları, çocukları, kadınları, cepheden dönen yaralıları, sistemli bir şekilde katletmişlerdir.

Ermeni örgütlerin işledikleri Müslüman Soykırımı'nın kan dondurucu misallerinden biri 

 

I. Dünya Savaşı’nda Ermeni çetecilerin katlettiği Türklerin sayısı, belgeleriyle birlikte 518.105 olarak açıklanmıştır. 1906-1922 yılları arasında Anadolu ve Kafkaslar’da ise 517.955 Türk, Ermeniler tarafından katledilmiştir. Sayısı tespit edilemeyenlerle birlikte bu rakam 2 milyonu bulmaktadır. 

Günümüzde, Ermenilerin katlettiği, Müslümanlara ait 180’in üzerinde toplu mezar bulunmaktadır. Fakat bunların yalnızca 30 kadarı bugüne kadar açılabilmiştir. Bu toplu mezarlar, Ermenilerin işledikleri “Müslüman Soykırımı” suçunun en büyük ispatlarındandır.

Kanlı barbarlıklar gerçekleştiren Ermeni çeteciler

 

SOYKIRIMIN SÖZDE KAYNAKLARI 

Soykırım iddiaları, bugüne değin doğruluğu ispatlanmamış hatırat türü bir kısım subjektif yayınlara dayanmaktadır. Bunların başında, Ermeni Aram Andonian tarafından 1920’de yazılan “Naim Bey’in Anıları; Ermeni Tehcir ve Katliamına İlişkin Resmî Türk Belgeleri” adlı kitap gelmektedir. Andonian’ın kitabında yer alan ve Talat Paşa’ya atfedilen telgrafların; bir soykırım suçu uydurmak gayesiyle üretilmiş sahte belgeler olduğu Osmanlı Arşivi’nde yapılan incelemeler sonucunda ispatlanmıştır. 

Başka bir uyduruk kaynak, Amerikan Büyükelçisi olarak 1913-1916 yıllarında İstanbul’da çalışmış olan Henry Morgenthau’nun “Hatıratı”dır. Heath W. Lowry, Morgenthau’nun bu kitabı yazma amacının; savaş karşıtı Amerikan kamuoyunu etkilemeye yönelik olduğunu belirtmiş ve içerisinde zikredilen soykırım iddialarını ilmî metotlarla tamamen çürütmüştür.

Diğer bir kitap da, İngiliz Tarihçi Arnold J. Toynbee tarafından yazılan “1915-1916 Osmanlı İmparatorluğunda Ermenilere Yapılan Muamele” ismini taşıyan ve 1916’da “Mavi Kitap” olarak yayımlanan kaynaktır. İngiliz Hükümetince hazırlatılan bu eser, savaş propagandası ve ABD’nin kendi safında harbe katılması için kaleme alınmıştır. 

Sık sık referans gösterilen öteki kaynak ise, I. Dünya Savaşı sonrası kurulan “Osmanlı Divan-ı Harb Mahkemeleri”dir. Söz konusu mahkemeler, İstanbul’u ve Osmanlı topraklarını işgal eden İtilaf Devletlerinin, İttihat ve Terakki mensuplarını mahkûm etme niyet ve çabaları sonucunda kurulmuştur. Dolayısıyla, bu mahkemelerde ispatlanmamış tek taraflı suçlamalar yer almaktadır. Nitekim İngilizler aynı dönemde, İstanbul ve Malta’da tutuklu bulunan kişiler hakkında delil toplayıp mahkemeye sunmak maksadıyla hem Osmanlı Arşivlerinde hem de İngiliz ve Amerikan Arşivlerinde araştırma yaptırmış; fakat suçlamaları ispatlayacak nitelikte bir belge bulamamışlardır.   

Rum ve Ermenilerin Artvin taraflarında Müslümanları diri diri gömdüklerini bildiren Erzurum Valisi Tahsin Bey'in 4 Şubat 1915 tarihli telgrafı ve Latincesi

 

BM’NİN SOYKIRIM TANIMI VE OSMANLI’NIN DURUMU

“Soykırım” tabirinin/suçunun tanımı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra hazırlanıp BM Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 tarihli kararıyla onaylanarak, 11 Ocak 1951’de yürürlüğe giren “Soykırımın Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme” ile yapılmıştır. 

Sözleşmenin ikinci maddesine göre soykırım; bir ulusal, etnik, ırkî veya dinî gruba mensup insanları, tamamen veya kısmen, o gruba mensup oldukları için ortadan kaldırmak amacıyla işlenmiş (grup üyelerini öldürmek, cismanî veya aklî zarar vermek, fizikî olarak tamamen veya kısmen yok etmek, doğumları bilinçli olarak engellemek, çocukları veya insanları zorla götürmek türü) eylemlerden biri olarak tarif edilmiştir.

Osmanlı Devleti’nin, “Sevk ve İskân” uygulamasında, Soykırım Sözleşmesinde tanımlanan herhangi bir soykırım unsurunun/suçunun bulunmadığı; sadece “isyan/ihanet eden topluluğu” cezaî tedbirlerle bölgeden zorunlu/tabiî olarak göçe tâbi tutma hadisesinin olduğu gayet açıktır. 

İşin garip tarafı, otoriteler hukukî bakımdan 1948’de oluşmuş bir “soykırım suçu” kavramının, geriye doğru işletilmesinin zaten mümkün olmadığını dile getirmektedir. Nitekim Ermeniler, Sevr görüşmelerine katılırken “savaşan taraf” olduklarını resmen deklare etmişlerdir. Bundan dolayı, savaşta kaybettikleri askerlerin “soykırıma uğratıldığını” iddia etme hakları yoktur. 

Diğer yandan, Lozan Antlaşması’nda bu konu da dâhil, genel anlamda Ermeni Meselesi ile ilgili herhangi bir hükme yer verilmediği için mesele hukuken sona ermiştir. 

Kars ve Ardahan civarında katledilen Müslüman erkek sayısının 30 bine ulaştığını Dâhiliye Nezaretine bildiren 7 Mart 1915 tarihli rapor

 

SOYKIRIM TASARISINI ONAYLAYANLAR

ABD’de ilk defa 1990 yılında Alaska, Arizona, New Hampshire, New Jersey, California, Colarado, Connecticut, Oklahoma, Oregon, Florida, Ilinois, Pensilvanya, Massachussets, Michigan, Virginia ve Wisconsin eyaletlerinde, ya eyalet valisinin imzasıyla anma günü kararı çıkarılmış ya da çeşitli meclis kararları alınmıştır. 1997’de başta California olmak üzere 9 yerel idare biriminde sözde soykırıma ilişkin kararlara imza atılmıştır. Bugün ABD’de 50 eyalet meclisinin—Mississippi dışında—49’unda soykırım tasarısı kabul edilmiş durumdadır.

Diğer yandan, Amerikan Kongresi’nin iki organından biri olan Temsilciler Meclisi 29 Ekim 2019’da, diğer organı Senato Meclisi ise 12 Aralık 2019’da soykırım tasarısını tanımıştır. Lakin Trump yönetimi, kongrede alınan kararlara katılmadıklarını bildirmiştir. Böylece Ermeni lobisinin en büyük düşlerinden biri hayat bulmuştur. Bunun devlet tarafından da resmen tanınıp ilan edilmesi, Türkiye’yi sözde soykırımı tanımaya zorlayacağı düşüncesi, Ermeniler arasında oldukça yaygındır.

Konunun Avrupa’da ve dünyanın geri kalan kısmında izlediği seyirse şöyledir: 

Sözde soykırım tasarısını dünya üzerinde ilk tanıyan ülke, 1965 yılında Uruguay olmuştur. Avrupa Parlamentosu, 1987’de karar almış, 2000’de de onaylamıştır. 1998’de başta Fransa Ulusal Meclisi, Belçika Senatosu ve Avrupa Parlamentosu olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde art arda farklı niteliklere sahip kararlar alınmıştır. Avrupa Birliği bu doğrultuda henüz resmi bir karar almasa da, üye ülkelerden pek çoğu tasarıyı tasdiklemiştir. Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başladığı 2005 yılında tasarı gündeme getirilmiştir.

2021 yılı itibariyle dünyada asılsız soykırımı tanıyan toplam ülke sayısı 31’dir: Almanya, Arjantin, Avusturya, Belçika, Bolivya, Brezilya, Bulgaristan, Çekya, Ermenistan, Fransa, Hollanda, İtalya, Kanada, İsveç, İsviçre, Kıbrıs Rum Yönetimi, Libya, Litvanya, Lübnan, Lüksemburg, Paraguay, Polonya, Portekiz, Rusya, Slovakya, Suriye, Şili, Uruguay, Vatikan, Venezuela, Yunanistan.

Ermeni çetelerin Van’da on binlerce Müslümanı acımasızca katlettiklerini, camileri ve haneleri ateşe verdiklerini bildiren Van Valisi Ahmed Mithad’ın 26 Mayıs 1916 tarihli yazısı

 

NELER YAPILABİLİR?

Sonuç itibariyle Ermenilerin kin ve nefret nöbetleri geçirmelerinin, soykırım tamtamcılığına soyunup, dünya kamuoyu önünde bizi katliamcı gibi lanse ederek mahkûm etmeye kalkışmalarının, tamamen suçluluk psikolojisinin tesirinde kalıp kendi vahşet, soykırım ve kan dökücü seciyelerini örtbas etmekten başka bir manası yoktur.

Bütün bu acı gerçekler karşısında, Sultan II. Abdülhamid Han gibi hayıflanmamak elde değildir: “O zaman onlara karşı gösterdiğimiz sabrı, acaba hangi memlekette bulabilirlerdi? Ermeniler hiç de hissetmedikleri bir acı için ağlar gibiler. Büyük devletlerin arkasına gizlenip, en ufak bir sebeple yaygara koparan kadın gibi nazlı ve korkak bir millettir.”

Ermenilerin, soykırım edebiyatını adeta bir sermaye gibi kullanıp, kısa ve uzun vadede Türkiye’den trilyonlarca tazminat ve toprak talebinde bulunmayı hedefledikleri, konunun uzmanları tarafından ifade edilmektedir. Hatta buna zemin hazırlamak maksadıyla, Batı’dan Türkiye’ye siyasi, askeri ve özellikle de iktisadi ambargolar gelebileceğinin de altı ehemmiyetle çizilmektedir.

Bu kertede Türkiye’nin yapacağı en mantıklı iş, uzman tarihçilerin danışmanlığında, usta siyasetçilerin ve akıllı stratejistlerin eliyle etkili ve çözüm getirici uzun soluklu bir strateji belirleme yoluna gitmektir. Devletin ilgili kurumları içerisinde daimi merkezler teşkil edilmelidir. Milletimizin gerçek mağdur olduğu belgelerle ve etkili bir karşı sunumla dünyaya anlatılmalıdır. Dünyanın her yerine dağılmış Türkler organize edilmeli ve güçlü bir Türk Lobisi oluşturulmalıdır.

1916’da Ermenilerin Hasankale’de binlerce Müslüman’ı katlettiklerini, Van’da 8-10 bin Müslüman’ı kadın çocuk demeden Mahfuran Deresi’nde katledip cesetlerini köpeklere yedirdiklerini ve yüzlerce köyü haritadan sildiklerini ispatlayan bir başka belge

 

Kaynaklar: Gülten Kazgan, “Milli Türk Devletinin Kuruluşu ve Göçler”, İktisat Fakültesi Mecmuası, C.30; Türk Dünyası Tarih Dergisi, Temmuz 1989, Sayı: 31; Bilal Şimşir, Rumeli’den Türk Göçleri, C.1, Ankara, 1968-1970; Şimşir, Malta Sürgünleri, Ankara, 1985; Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri (1914-1921), C.1-2, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yay, Ankara, 2001; Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, T.C Başbakanlık Arşivi, Yayın No: 23-24-34-35; Şinasi Orel, Süreyya Yüce, Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü, Ankara, 1983; Heath W. Lowry, Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsünün Perde Arkası, Çev: Belkıs Torfilli, İstanbul, 1991; Sultan Abdülhamid, Siyasi Hatıratım, İstanbul, 1984.