TR EN

Dil Seçin

Ara

Ayşe Sevim, bir şairin borcunu ödüyor insanlığa.

Zıtlıkların birbirinden doğduğunu haber veriyor.

Varlığın şiirini söze döküyor.

Ateş ile su arasındaki gizli ahengin sesine kulak veriyor:

“Ve kim fısıldadı ateşin kalbinin bir avuç su olduğunu.”

***

 

Virginia Woolf, “dünyayı bir ağaç gölgesi”nden ibaret gören “yolcu”nun gölgesini arıyor:

“Ne hoş bir güzelliği vardır, dünyadan hafif adımlarla gülümseyerek geçenlerin.”

***

 

Esat Aslan, Şeriat Mekke’de Tamamlandı adlı kitabının girişinde

Orhan Pamuk’un roman için yazdığı okuma teyakkuzunu Kur’ân için yaşamaya çağırıyor. 

"[Kur’an]ın merkezi olduğunu bildiğimiz için, onu okurken, tıpkı ormanda ilerlerken her yaprağa, her kırık dala bir işaret gibi şüpheyle bakan avcı gibi davranırız. Karşımıza çıkan her yeni kelimenin, eşyanın, kişinin, kahramanın, konuşmanın, tasvirin, ayrıntının, [Kur’an]ın dil ve üslup özelliklerinin ve hikâyesinin kıvrımlarının, bir başka şeyi daha ima ve işaret ettiğini hissederek ilerleriz. Kur’an]ın bir merkezi olduğunu bilmek, önemsiz sandığımız ayrıntının önemli olabileceğini, [Kur’an]ın yüzeyindeki şeyin anlamının başka olabileceğini hissettirir bize…” 

 

***

 

“Endişe, bizi acıya sabırla katlanmanın bilgeliğinden uzaklaştırdı.

Eğlence ise neşenin içinde sakladığı evrensel şükür duygusunu bastırdı.

Şimdi sürekli huzursuz ve sık sık sarhoşuz!”

— Haşmet Babaoğlu

***

 

“Herkes geleceğe doğru hayal kurar;

bense geçmişe.

Bir bahçeye yolculuk yapıyorum,

seccademi çimene serip şükür namazı kılıyorum.”

— Ayşe Şasa

 

***

 

Nurettin Topçu,

merhametin kaybını insanlığın kaybına eşitliyor,

merhametsizliği varlıktan nasipsizlik olarak tanımlıyor:

“İnsan kendi cevheri olan merhameti kaybettikten sonra acaba var mıdır?”

***

 

Hayy’dan gelip Hu’ya giden bir yol var önümüzde. 

Her nefeste bir yola düştüğümüzü unutuyoruz. 

 

***

 

Namaz, zamanı eğlemektir.

Eğleşmek az.

“Üzülme, her şey geçecek.” demektir.

“Ben bile...”

— Ayşe Şener