TR EN

Dil Seçin

Ara

Gizlilikteki Güzellik / Eğer Ecel Gizli Olmasaydı ve Herkes Öleceği Yeri ve Zamanı Bilseydi Sizce Hayat Nasıl Olurdu?

Gizlilikteki Güzellik / Eğer Ecel Gizli Olmasaydı ve Herkes Öleceği Yeri ve Zamanı Bilseydi Sizce Hayat Nasıl Olurdu?

İnsan ömrü içinde de ecel yani nerede ve ne zaman öleceğimiz gizlenmiştir. Eğer ecel gizli olmasaydı ve herkes öleceği yeri ve zamanı bilseydi sizce hayat nasıl olurdu? İmtihan yurdu olan bu kainatta, Rabbimiz bazı şeyleri hikmet ve maslahat (faydalar) gereği gizlemiş, bu gizleme ile o şeylere değer katmış, insanları çabalamaya sevk etmiş, korku ve ümit arasında yaşamalarını temin etmiştir. Bu gizliliklerde çok büyük güzellikler bulunur. Bediüzzaman Hazretleri konuyla ilgili ilginç örnekler verir...

İnsan ömrü içinde de ecel yani nerede ve ne zaman öleceğimiz gizlenmiştir. Eğer ecel gizli olmasaydı ve herkes öleceği yeri ve zamanı bilseydi sizce hayat nasıl olurdu?

İmtihan yurdu olan bu kainatta, Rabbimiz bazı şeyleri hikmet ve maslahat (faydalar) gereği gizlemiş, bu gizleme ile o şeylere değer katmış, insanları çabalamaya sevk etmiş, korku ve ümit arasında yaşamalarını temin etmiştir. Bu gizliliklerde çok büyük güzellikler bulunur. Bediüzzaman Hazretleri konuyla ilgili ilginç örnekler verir:

“Cenâb-ı Hakîm-i Mutlak, şu dâr-ı tecrübe ve meydan-ı imtihanda, çok mühim şeyleri, kesretli eşya içinde saklıyor. O saklamakla, çok hikmetler, çok maslahatlar bağlıdır. Meselâ, Leyle-i Kadri umum Ramazan’da, saat-i icâbe-i duayı Cuma gününde, makbul velîsini insanlar içinde, eceli ömür içinde ve kıyametin vaktini ömr-ü dünya içinde saklamış.”1

Bu örnekler üzerinde biraz duralım: Bazı zamanlar hem gizli hem de özeldir, o günlerin değeri paha biçilmez niteliktedir. Bu zamanların başında kadir gecesi gelir ve Kur’an’ın ifadesi ile “bin aydan hayırlı2 bir gecedir. Allah Resulü (sav) “Kadir Gecesini, fazilet ve kudsiyetine inanarak ve sevabını yalnız Allah’tan bekleyerek ibâdet ve taatle geçiren kimsenin—kul hakkı hâriç—geçmiş günahları bağışlanır.3 demiş, ama mutlak olarak “şu vakittir” dememiştir. Hadislerde “Ramazan’da”, “Ramazan’ın son yarısında”, “tek gecelerde” arayın gibi tarifler olsa bile kesin şu vakittir denilmediği için ramazanın her gecesi kadir kıymetinde olmuş, bu gecenin değerini bilen Allah dostları her geceyi kadir bilerek ihya etme çabasında olmuşlardır. Eğer Kadir gecesi belli olsaydı, o gece hariç diğer geceler belki gaflet ile geçirilecek, bütün ümmet sadece o geceye yoğunlaşmış olacaktı. Ama şu an tüm İslam âleminde Ramazan’ın her gecesi teravihlerle, teheccütlerle, hatimlerle dolu dolu ihya edilerek kadir gecesi yakalanmaya çalışılır. İşte gizlilikteki güzellik...

Bir başka örnek de haftanın günleri içindeki en faziletli gün olan cuma günündeki duaların makbul olduğu vakit ile ilgilidir. Resûlullah (sav) cuma günü hakkında “Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir Müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah’tan bir şey isterse, Allah ona dilediğini mutlaka verir.4 demiştir, ancak o vaktin ne zaman olduğunu tayin etmemiştir. Bu vesile ile cumanın tüm vakitleri değer kazanmış, şuurlu mü’minler o vakti yakalamak için cumayı dua ve ibadetle değerlendirmeyi tercih etmişlerdir. Eğer vakit belli olsa sadece o vakitte dualar edilecek, diğer vakitler değerlendirilmeyecekti.

İnsanlar içinde de veli kullar saklanmıştır. Hakiki mahiyetini ve makamını sadece Allah’ın bildiği, bu veli kullar “onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.”5 müjdesine nail olmuş, elleri dergâh-ı İlahiye’den boş çevrilmeyen kimselerdir. Bizim için gizli olan bu velî kullardan biri olmak veya çevremizdeki potansiyel velî kullara yakın olmak için çaba harcarız, “her geceyi kadir, her geleni hızır bil” düsturu ile hareket edip “velî” olması muhtemel Allah dostlarına sevgi ve hürmet besleriz. 

Allah Resulü (sav) “İstanbul fethedilecek, onu fetheden kumandan, ne güzel kumandan, ordusu ne güzel ordudur”6 dediği için, ümmetin tüm komutanları o gizlenen “güzel kumandan” olmak, tüm askerler de o “güzel ordu”nun bir neferi olmak istemişlerdir. İstanbul fethedilinceye kadar İslam orduları tarafından defalarca kuşatılmış, sonunda “güzel kumandan” Sultan Mehmed, “güzel ordusu” ile “Fatih” olma şerefine nail olmuştur. Allah Resulu (sav) “1453’de Mehmed isminde biri İstanbul’u fethedecek” deseydi, ümmetin diğer kumandanları İstanbul’un fethi için çaba harcamayacaklardı.

İnsan ömrü içinde de ecel yani nerede ve ne zaman öleceğimiz gizlenmiştir. Eğer ecel gizli olmasaydı ve herkes öleceği yeri ve zamanı bilseydi sizce hayat nasıl olurdu? Ömrün yarısı gafletle, diğer yarısı ise ölüme adım adım yaklaşan bir idam mahkumu gibi, ölüm günü yaklaştıkça artan ümitsizlik ve endişe ile geçmez miydi? İşte gizlilikteki güzellik burada da karşımıza çıkıyor. Her an ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışılan7 hayat, sizce de daha güzel değil mi?

İnsanın eceli gibi, kainatın eceli olan kıyamet de gizli bırakılmıştır. Her asrın insanları sanki kıyamet onların zamanında kopacak gibi ahiretlerine hazırlık yapmış, kıyametin dehşetinden Allah’a sığınmışlardır. Eğer kıyametin vakti belli olsaydı, kıyametin kopacağı zamandan evvel yaşayanlar gaflet ile vakit geçirecek, kıyametin kopmasına yakın yaşayanlar ise dehşet ve ümitsizlik içinde olacaktı. Hatta belki de kıyameti görmemek için topluca hayatlarına son vereceklerdi. Ancak kıyamet gizlenmiş, mü’minin hiç ölmeyecek gibi dünyasını mamur etmek için çabalaması istenmiş, hatta kıyamet kopsa bile eldeki bir fidanın dikiminin ihmal edilmemesi emredilmiş8 dünya ve ukba dengesi sağlanmıştır.

Özetle gizlilik güzeldir, gizli olan özeldir. Bu gizlilikler hem bizi tembellik ve gafletten kurtarmakta, hem de korku ve ümit dengesinde hayatı geçirmemize imkan sağlamaktadır.

Bir sonraki yazımızda görüşünceye kadar Allah’a emanet olun.

__________

1. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz
2. Kadir Suresi, 3
3. Müslim, Müsâfirîn, 175
4. Buhârî, Cuma 37, Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cuma 13–15
5. Yunus Suresi, 62
6. el-Hâkim, el-Müstedrek, 4:422; Buharî, Târihü’s-Sağîr, no. 139; Müsned, 4:335; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 6:218.
7. Câmiu’s-Sagîr, II/12, Hadis No:1201
8. Heysemî, Mecmeu'z-zevâid, IV, 63