TR EN

Dil Seçin

Ara

Ruhsal Şifa / “Eşimle adeta hiç konuşamıyoruz. Konuştuğumuz zaman da kavgayla sonuçlanıyor.”

Soru:

Ben 28 yaşında askerliğini yapmış işi gücü olan bir insanım. Bu zamana kadar, yani evleninceye kadar birçok problemi kendim aşabileceğimi düşünürdüm. Araştırarak ve istişare ederek davranırsam, karşılaştığım sorunları çözebileceğimi düşünürdüm. Ta ki evleninceye kadar… Altı ay önce evlendim. Eşim benden iki yaş küçük, eğitimli bir bayan… İkimiz de yüksek öğrenim almış insanlar olmamıza rağmen adeta hiç konuşamıyoruz. Konuştuğumuz zaman da kavgayla sonuçlanıyor. Ben sinirleniyorum, dışarı çıkıyorum. O da ağlıyor, öfkeli bir şekilde bana bağırıyor. Sorunlarımızı ailelerimiz ve arkadaşlarımız da biliyor. Sonuçta onların yanında da şiddetli kavgalar yapmaya başladık. Kendimizi savunur ve haklı çıkarmaya çalışır hale geldik… Bu noktadan sonra ne yapacağımı bilmiyorum. Eşim boşanmak istediğini söylüyor. İnanın çaresiz kaldım. Anlayamıyorum, 6 ayda biz bu duruma nasıl geldik?

 

Cevap:

Anladığım kadarıyla yaşadığınız süreç ikinizi de oldukça yormuş ve yıpratmış. Hem kafanız karışık hem de öfkelisiniz. İnsanın böyle zamanlarda hayatı ile ilgili kararlar alması da çok sağlıklı olmaz. Eşler arasındaki sorunlar ve iletişim problemleri öfkeye yol açtığı için, kızgınlıkla doğru karar vermek de zorlaşır.

Maalesef ki, günümüzde problemli evliliklerin ve boşanmaların sayısı arttı. Özellikle son on yılda boşanma oranları üç dört kat arttı. Bunun birçok sebebi olmaktadır. Eşler arasında kişilik yapılarından kaynaklanan farklılıklar, ailelerin müdahale etmesi, ekonomik sebepler ve iletişim problemleri gibi birçok farklı durum olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.

Sizin yaşadığınız süreçte olduğu gibi, iki eğitimli insanın evliliği bile iletişim sorunları yaşayabilmektedir. Evliliğin ilk yılları birbirini tanıma ve anlama dönemi olarak geçer. Bu ilk yıllarda sorunların olması da doğaldır. İki insan birbirini ne kadar iyi tanırsa tanısın aynı evi paylaşmak ve aynı evde oturmak, karı koca olma rolünü taşıyabilmek ve sağlıklı bir şekilde kabullenebilmek zaman alır. Bu sebeple ilk yıllarda problemlerin üzerine hemen atlamak yerine, eşimizi tanımaya çalışmalıyız. Eşimizin korkuları ne, neye ihtiyacı var, neyi anlatmaya çalışıyor. Sevgi dili ne? Nasıl davranıldığında sevildiğini ve değerli olduğunu hissediyor? Her insanın sevgiyi algılama ve anlama tarzı birbirinden farklıdır. Kimi güzel sözler duymayı, kimi davranışlarla sevginin gösterilmesini, kimi ise kendisi için hazırlanan sofrayı sevgi göstergesi olarak algılar. Bu konuda eşimiz bizden farklı olabilir. Evliliğin ilk zamanlarında onu tanımaya yönelik gözlemler yapmak daha sağlıklı olur.

İlk yıllarda eşler çıkan sorunlarda ileride unutulmayacak ve hatırlandığında kötü hisler uyandıracak sözler kullanmamaya dikkat etmeliler. O anki öfke ve hırsla söylenen sözler toparlanması güç anılar olarak bilinçaltına yerleşebilir. Özellikle de eşler birbirinin ailesi hakkında olumsuz sözler söylememelidir. İlk yıllarda bu tip davranışlar eşlerin arasında öfke ve kızgınlığa yol açabileceği için, özellikle aileler konusunda konuşulurken dikkatli olunmalıdır. Sizin bahsettiğiniz gibi eşler arasındaki tartışmalar arkadaşların ya da ailelerin yanında yapılmamalıdır. Bu tutum olayları çözmek yerine daha da büyütür. Siz belki eşinizle yaşadığınız sorunu unutabilirsiniz ama aileniz sizin hep bu şekilde yaşadığınızı düşünecektir. Özellikle yaşanan problemlerin annelerle paylaşılması, eşin söylediği sözlerin olduğu gibi anneye aktarılması durumu daha da güçleştirmektedir. Eşler ilk yıllarda sorunlarını kendi aralarında, birbirlerini suçlamadan, kendi duygularını ve ihtiyaçlarını ifade ederek çözmeye çalışmalılar. Bu şekilde birbirleriyle ilgili konularda sorun çözme yetenekleri de gelişecektir.

En önemlisi de eşlerin birbirine hüsn-ü zan beslemesidir. Hemen olumsuz düşünmek yerine, ona duygularınızdan bahsedin. Bir sorun yaşadığınızda veya hoşlanmadığınız bir durum olduğunda ilk önce onu ne kadar sevdiğinizi söyleyerek konuşmaya başlayın. Onun sizin için ne kadar değerli olduğunu, onu anlamaya ve tanımaya çalıştığınızı ve bunun için de zamana ihtiyacınız olduğunu söyleyin. Sonra, yaşadığınız sorunu onu suçlamadan ve ne hissettiğinizi anlatarak ifade etmeye çalışın. İfade etmeden, o anlasın, her şeyi ben mi söyleyeceğim diye düşünmeyin. Sonuçta kadın ve erkek farklı fıtratta yaratılmıştır. Olaylara farklı yerden bakarlar. Aynı olayı farklı algılayabilirler. Erkek yaratılışı gereği olayların üstünden daha kolay atlayabilirken, ayrıntılara takılmazken, kadın olayların detaylarını ve söylenen sözleri hatta söylenmeyen tavırları önemser. Eşe muhatap olurken fıtrat farklılıklarını da dikkate almak gerekir.

Anladığım kadarıyla iletişim sorunu yaşıyorsunuz. Birbirinizle sağlıklı bir şekilde konuşamıyorsunuz. Konuşmaya başladığınızda da belki en son söylenecek şeyleri ilk önce söyleyerek iletişimi koparıyorsunuz. Bu durum devam ettikçe, zamanla eşler arasında öfkeye ve ciddi tartışmalara yol açmaktadır. İletişim aslında bir sanat kadar incedir. Bir o kadar da özen ve dikkat ister. Konuşmaya nasıl başladığınız kadar ona nasıl seslendiğiniz de önemlidir. Olayı benlik kavgaları haline getirmeden kendi ihtiyacımızı ve duygularımızı söylemek bile çoğu zaman işe yarar.

Eşinizle başkalarının yanındayken değil, yalnızken konuşmaya çalışın. Onunla konuşurken suçlamaktan kaçınarak ifade ederseniz, daha iyi bir sonuç elde edersiniz. Aranızda yaşanan sorunları çevrenizdeki insanlarla ve arkadaşlarınızla paylaşmak yerine, sorun daha fazla büyümeden bir aile terapistinden de yardım alabilirsiniz.

Evlilik ilk yıllarda zor gibi görünse de, zaman geçtikçe ve eşler birbirini tanıdıkça, anlamaya çalıştıkça çok besleyici ve iyileştirici bir ilişkiye dönüşebilmektedir. Hayatın zorluklarına karşı ciddi bir sığınak ve sağlam bir kale gibi olabilmektedir. Yeter ki yeterince zaman ve emek verilsin…