TR EN

Dil Seçin

Ara

Çocuklar Dinlemeyi De Ailede Öğrenir!

Çocuklarının kendilerini dinlemediğinden yakınan anne babalar dinleme konusunda çocuklarına iyi örnek olmamışlar demektir. Çünkü çocuklar dinlemesini de anne ve babalarından öğrenirler. Eğer siz çocuğunuzu dinler gibi yapmayıp gerçekten dinlerseniz onlar da sizi dinleyeceklerdir.

Meltem, okul dönüşü çok heyecanlıydı. Sınıfta kimsenin çözemediği bir problemi çözmüş, öğretmeninden aferin almıştı. Bu başarısını annesiyle paylaşmak istiyordu. Kendisine kapıyı açan annesine: “Anne bugün ne oldu biliyor musun?” dedi heyecanlı bir ses tonuyla. “Sonra anlatırsın; ocakta yemeğim var,” dedi annesi ve mutfağa yöneldi. Meltem çok üzülmüştü. “Annem beni sevmiyor” dedi içinden. “Ocaktaki yemek benden daha önemli...”

Hüseyin, hafta sonları müzik kursuna gidiyordu. Babasının hediye ettiği elektronik piyano ile rastgele çıkarmaya çalıştığı parçaları artık nota ile çalabiliyordu. Kursa gittiğini müzik öğretmeni de biliyordu. Öğretmenin isteği üzerine bugün müzik dersine piyanosu ile birlikte gelmiş; “Daha Dün Annemizin Kollarında Yaşarken” şarkısını hem çalmış hem söylemiş; öğretmeninden ve bütün sınıf arkadaşlarından alkış almıştı. Hüseyin’in sıra arkadaşı Kerem’in de güzel sesi vardı. O da arkadaşı gibi müzik kursuna gidip nota ile piyano çalmasını öğrenmek istiyordu. Bu niyetini akşam babasına açmaya karar verdi.

Akşam yemeğinde: “Bugün arkadaşım müzik dersine piyanosunu getirmiş...” diye başladığı cümlesini tamamlamaya fırsat kalmadan babası: “Yemeğini ye,” dedi, “yemekten sonra anlatırsın.”

Yemekten sonra babası, bir elinde çay bardağı, bir elinde gazete, oturma odasına geçti. Kerem de arkasından gitti. “Babacığım,” dedi, “yemekte anlatıyordum, hani yarım kalmıştı...” Babası gazeteden gözünü ayırmadan: “Ne anlatıyordun?” dedi. “Arkadaşım Hüseyin müzik kursuna gidiyormuş. Bugün müzik dersine mandolini ile geldi...” Baba, bir yandan çayını içerken bir yandan da gazetesini okuyordu. Oğlunu dinler gibi yapıyordu; ama gerçekte dinlemiyordu. Eğer gerçekte, etkin bir şekilde, onu dinlemek isteseydi; gazetesini bir kenara bırakır, yüzünü çocuğuna döner, göz göze gelir, “Anlat oğlum seni dinliyorum” derdi. Kerem, babasının kendisini dinlemediğini fark ettiği için cümlesini yarım bırakmıştı. Baba, boş çay bardağını Kerem’in eline verdi: “Annene söyle bana bir çay daha koysun.” Kerem, küskün bir ses tonuyla, “peki baba!” dedi. Annesinin doldurduğu çay bardağını götürmedi. Annesine, “sen götür, ben odama ders çalışmaya gidiyorum..” dedi.

 

DİNLEMEK, DAHA ZORDUR KONUŞMAKTAN

Dinlemesini bilmeyen, nerede ne konuşacağını da bilemez. Dinlemek, konuşmaktan daha zordur desek yeridir. Eğitimsiz ve görgüsüz iki insanı konuşurken veya tartışırken dinlediğinizde, çoğu zaman ikisinin birden konuştuğunu, birbirini dinleme sabrı ve nezaketi göstermediklerini fark edersiniz.

Tartışma programlarında karşı tarafı gerçekte dinleme niyetinde olmayan bir dinleyici, etkin dinleme yapmaz; dinler gibi yapar. Konuşanın ne demek istediğini, haklı olup olmadığını anlamaya çalışmaz. Bu yüzden konuşanı sözü bitene kadar dinleme sabrı göstermez; devamlı olarak sözünü keser, cevap yetiştirmeye çalışır.

Çoğu ailelerde diyalog yerine monolog vardır. Büyükler konuşur küçükler dinler. Küçüklerin söze karışması ayıp sayılır. Eğer biz çocuğumuzu dinlemez veya dinler gibi yaparsak; o da biz konuşurken dinler gibi yapacaktır.

Gerçek ve etkin dinleme; merak, öğrenme isteği, ilgi, saygı ve empati gibi sıcak duyguları içeren bir dinlemedir. Etkin dinleme yapan bir anne veya baba çocuğa şu mesajı vermiş olur: “Seni seviyorum, sana değer veriyorum. Seni anlamaya çalışıyorum. Bu yüzden seni ön yargısız olarak dinliyorum.”

Çocuğunuz heyecanla size bir şeyler anlatmaya başladığında etkin dinleme yapabilmek için dikkat etmeniz ve uymanız gereken bazı hususlar vardır:

• Çocuğunuz konuşmak için söz aldığında elinizdeki işi bırakın. Çok acil olmadıkça, hiçbir işiniz çocuğunuzdan daha önemli değildir.

• Yüzünüzü çocuğa dönün, göz teması kurun.

• Dinleme sırasında tavsiyelerde bulunma, nasihat etme, eleştirme gibi eski alışkanlıklarınızı kullanmayın. Çocuğunuz sizden akıl istemiyor; kendisini sabırla dinlemenizi ve duygularını anlamanızı istiyor.

• Çocuğunuz kendisini gerçekten dinleyip dinlemediğinizden emin olmak ister. Etkin dinleme yaptığınızı kendisine hissettirmek ve konuşmaya cesaretlendirmek için: “Çok ilginç”, “Demek öyle”, “Vay canına”, “Çok üzülmüş olmalısın”, “Hımm” gibi geri bildirimler yapın.

• Çocuğunuzun korkularını, sevinçlerini, heyecanlarını, şüphelerini ve tereddütlerini anlamaya çalışın. “Bunda korkacak ne var? Erkek adam korkar mı? Boş ver, aldırma! Üzülmeye değmez..” gibi, duyguları hafife alan ifadeler kullanmayın. Bunların yerine “Gerçekten çok üzücü bir durum. Çok korkmuş olmalısın. Bu çok sevindirici bir haber..” gibi empati ifade eden kabul dilini kullanın. Çocuk duygularının olduğu gibi kabul edildiğini, kınanmadığını ve hafife alınmadığını gördüğü zaman olumlu duygularıyla yaşamayı, olumsuz duygularıyla da baş etmeyi öğrenir.

• Çocuğunuzun olumsuz olayların içinde kaybolmasına ve yenik düşmesine izin vermeyin. Olumsuz olayların yol açtığı olumsuz duygularla baş etmesi için “Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun? Bu konuda benim fikrimi öğrenmek ister misin?” gibi ifadelerle problemi kendi çabasıyla çözmesi için yol gösterin ve cesaretlendirin.

 

SEVİLDİĞİNDEN EMİN OLMAYAN ÇOCUK, BENLİK KAYGISI YAŞAR

Sürekli eleştiren, bağırıp çağıran, nasihat eden, ceza veren anne babaların çocukları sevilmedikleri ve istenmedikleri duygusuna kapılır; benlik kaygısı yaşar. Her çocuk kendine özeldir; kardeşlerin bile farklı yetenekleri ve farklı kişilik özellikleri vardır. Çocuk farklı yetenekleri ve özellikleriyle kabul edildiği zaman sevildiğini ve kendisine değer verildiğini hisseder. Hissetmesine rağmen bunu sizden duymak ister. Çocuğumuzu, her şart ve durumda sevmemiz ve sevgimizi söz ve davranışlarımızla belli etmemiz gerekir.

Sevgi pazarlık konusu yapılamaz. “Şunu yaparsan, sözümü dinlersen, sınavlardan iyi not alırsan seni severim” tarzında şartlı sevgi olmaz.

Sadece çocuklar değil, gençler ve yetişkinler de sevgi ifadelerinden hoşlanır. “Çocuğum kendisini sevdiğimi bilir. Ben çocuğumu kalpten severim; söze gerek yok” gibi ifadeler yeterli değildir; çocuğunuz sevildiğini sizden duymak ister. Sevgi ifadesi sadece “seni seviyorum” sözünden ibaret değildir. “Senin gibi becerikli bir kızım olduğu için çok şanslıyım. Senin annen olmaktan onur duyuyorum. Seninle sohbet etmekten zevk alıyorum. Benim için çok değerlisin...” gibi cümleler güçlü birer sevgi ifadesidir. Sevildiğinden emin olan bir çocuk kendisini değerli hissedecek, anne ve babasının yanındaki değerini yitirmemek için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışacaktır.

Çocuğunun ders çalışmadığından ve söz dinlemediğinden yakınan bir anne: “Hocam,” dedi, “ne söylesem boş. Ha taşa söylemişim ha bu çocuğa. Söylediklerim bir kulağından girer öbür kulağından çıkar.” Çocuk bir ara kendisini savunmak için söz almak isteyince: “Sus bakayım, çok ayıp, büyükler konuşurken çocuklar lafa karışmaz!” dedi. Çocuğunu dinlemeyen anne, çocuğunun kendisini dinlemediğinden yakınıyordu. Ailede kendisine söz hakkı verilmeyen çocuklar, anne babaları konuşurken, özellikle nasihat ederken, dinler gibi yapar; kafası başka yerdedir. Biz buna, psikolojide, “sağır dinleme” diyoruz. Çocuklarınızın sizi dinlemesini istiyorsanız, onları dinler gibi yapmayın, gerçekten dinleyin.