TR EN

Dil Seçin

Ara

Karanlık Madde / Hayalin İçinden Öyküler

Karanlık Madde / Hayalin İçinden Öyküler

Odasına girdiğimde ayağa kalktı. Gözlerinde bir ışıltı, yüzünde bir tebessüm. Günümüz insanının arayıp da bulamadığı bu saygı ve sevgiden etkilenmemek mümkün değildi. Başındaki beyaz örtüyü daha da güzelleştiren bir çehresi vardı. Unutulmaya yüz tutmuş bir güzellikti bu. Her şeyin karaya vurduğu ve siyaha boyandığı bir dünyada ender bulunan beyaz bir inci gibiydi babaannem. 

Hafızası yerinde olduğu zamanlar hatıralarını anlatması için ısrar ederdim. Beni kırmaz ve dinleyene başka bir dünyada yaşandığını hissettiren çok ilginç şeyler anlatırdı. Fakat anladım ki, şu an beni yine rahmetli dedem zannediyordu. Böyle anlarda, çoğu zaman dedem de kendisi de yirmili yaşlarındaydılar. Elimde eski eşyaların arasında bulduğum, kağıdı yıpranmış bir fotoğraf vardı. Ona göstermek ve hatıralarını canlandıracak bir sohbete konu etmek için getirmiştim. Dijital olmadığı için artık garipsenen türde bir fotoğraftı bu ve dedemin son günlerinde çekilmişti. Fotoğrafta babaannem de vardı. Onu elimde gördüğünde, hastalığının da etkisi ile bir faturaya benzetmiş olmalı ki, heyecanla sordu:

“Elektrik faturası bu ay kaç lira gelmiş Süleyman bey?”

Ben de rolümü artık ezberlemiştim: 

“Neden sordunuz Münire hanım?”

Elektrik faturası ve Süleyman bey, babaannemin seksenler diye anılan yıllara bir zaman yolculuğu yaptığını gösteriyordu. Evliliklerinin yoklukla geçen ilk yıllarıydı o yıllar. Süleyman bey ise, tıpatıp benzediğim fakat ben çocukken ortaya çıkan ölümcül bir virüs salgınında kaybettiğimiz dedemdi. 

Günümüzde enerji ihtiyacının tamamı yapay zeka tarafından geliştirilen yapay güneşlerden karşılandığı için maliyet olmaktan çıkmış ve elektrik faturası tarihe karışmıştı. 2023’te bilim adamları dünyanın eğiminde bir farklılık oluştuğunu tespit etmişlerdi. Farklılık güneş ışınlarının geliş açısını değiştirmiş ve bu nedenle oluşan kuraklık birkaç yıl hayatı çok zorlaştırmıştı. Dünyanın eğiminde meydana gelen değişime ve iklim sorunlarına, evrenin oluşumunu araştırmak için yapılan büyük patlama denemelerinin neden olduğu uzun yıllar sonra ortaya çıkmıştı. Atmosferde güneşin ışınlarını engelleyen bir kalkan oluşturulması ve yapay güneşlerin devreye sokulması ile enerji ve kuraklık sorunu kısmen çözülmüştü. 

Önce benim doğduğum yıl olan 2020’de çıkıp adeta prova yapan ve 2023’te on milyon kişinin ölümü ile sonuçlanan salgın ise, 2027 yılında tekrar ve çok daha ölümcül bir şekilde başladı. Bu salgınların çıkış nedenleri ile ilgili çeşitli savlar ileri sürülmesine rağmen soru işaretleri bir türlü ortadan kaldırılamadı. Büyük patlama deneylerinin, higgs parçacığı ve karanlık madde araştırmalarının bu konuda da payı olduğuna dair iddialar hep gündemde kaldı. Salgın, 2042 yılını yarıladığımız şu günlerde eskiye nazaran azalmış olsa da, farklı varyasyonlarla devam ediyor. Dünya nüfusunun dörtte biri hayatını kaybetmiş durumda. Her varyant için yenilenen ve herkesin vurulması zorunlu tutulan aşılar, tamamen çözüm olamamakla birlikte, doğumların da, ölümlerin de azalmasını sağladı. Fakat bu sefer de, hastalığı atlatanların uzun dönemde Alzheimer hastalığına yakalandığı ortaya çıktı. Babaannem de salgına dedemle birlikte yakalanmış ve atlatmıştı. Birkaç yıl geçmeden o da Alzheimer hastalığına yakalandı. Nerede ise on yıldır bu halde. Hastalık çoğu kişide ileri derecede seyrediyor. Babaannemde daha düşük seviyede kalmasını, babam hep onun hafızlığına yormuştur.

Babaannem, benim yani dedemin, “Neden sordunuz Münire hanım?” sorusunu, heyecanı artan bir ses tonu ve artık kullanmadığımız kelimeleri de barındıran cümlelerle cevapladı:

“Neden olacak Süleyman bey, hatırlayın geçen ayki fatura biraz yüksek gelmiş ve bizi epey müteessir etmişti. İşin maddi boyutundan çok, israf ediyor olmanın üzüntüsünü yaşamıştık. Hal böyle olunca ben de elektrik tüketimi fazla olan ev aletlerini araştırdım. Benim için biraz meşakkatli olsa da kararımda sebat ettim, onları kullanmadım. Ampulleri bile tasarruflu olanları ile değiştirdim. Bu yüzden inşallah faturanın bu ay düşük gelmiş olmasını ümit ediyorum.” 

Babaannem bunları söylerken onların bizim nesilden şanslı olduklarını düşündüm. En azından çocukluklarını ve gençlik zamanlarını, yeşili ve suyu olan ve güzellik ve iyilik ihtiva eden kelimelerin olduğu bir dünyada yaşamışlardı. Oysa ben, doğduğum yıl başlayan salgın bir hastalıkla ve kısmen de olsa devam eden bir kuraklıkla büyüyen, belki de bu yüzden artık büyümek istemeyen bir çocuktum. Üstelik, maddeyi ararken manayı unutan bir dünyaydı bu. Ve ben bu dünyaya bir türlü alışamıyordum.