Bundan birkaç yıl önce Londra’da Sotheby müzayede evinde, Banksy’nin Kırmızı Balonlu Kız adlı eseri açık artırmayla satışa çıkarılmıştı. Eser son fiyatı veren müşteriye satıldığının onaylanmasıyla birlikte kendi kendini imha etmeye başladı. Herkesin şok olmuş bakışları içerisinde eser kendi kendini onlarca parçaya ayırdı.
Birdenbire sanat dünyasının gündemine oturan Banksy’nin tablosu intihar mı etmiş ya da gerçekten kendi kendini imha mı etmişti? Yoksa tuzağa düşürülen Kırmızı Balonlu Kız bir cinayete mi kurban gitmişti?..
Banksy, sanat eserini parçalara ayırarak ilginç bir performans sanatı ortaya koydu. Acaba bununla, milyonlar ödenen sanat eserinin asıl değerinin, maddesi olmadığı mesajını mı vermek istedi?..
…
Aslında Banksy, kağıt üzerine yaptığı Kırmızı Balonlu Kız resminin çerçevesinin içine bir kağıt imha makinesi monte etmişti. Resmin müzayedede satılmasının onayı anında muhtemelen uzaktan kumanda ile imha makinesi çalıştırıldı ve resim de kıyma makinesinden çıkar gibi aşağıya dökülmeye başladı.
Banksy yaptığı bir açıklamada, “Resim tamamen kıyılıp çerçeveden aşağı dökülmeliydi ama makinenin azizliğine uğradık” dedi. Yani resim yarısına kadar kıyıldıktan sonra durdu ve yarısı sağlam bir şekilde kaldı. Resmi satın alan kişi ise resmi bu kıyılmış haliyle kabul ettiğini söyledi ve yine de satın aldı.
…
Resme ödenen rakamlar milyon ile ifade edilse de bu alışverişin reklam koktuğunu söylemeden edemeyeceğim.
Baudrillard’ın Sanat Komplosu kitabında anlattığı gibi sanatçı, sanat galerisi, müzayede evi, müşteriler ve medya; hep beraber kamuoyuna bir komplo kurmuş gibi görünüyor.
Görünüşte milyon rakamlarla ifade edilen bir alışveriş var. Satılan eserlerin kısa sürede değerlerini birkaç kat artırdığı da medyada halen haber yapılıyor. Yani reklam çok güzel… Bu eserleri müzelerde de sergilenirken görebiliyoruz. Ya bir iş adamının vergisinden düşürülmüş ya da bir sponsor tarafından hibe edilmiştir. Böylece sanat piyasası sanat eserlerine manevi değer yerine maddi değer yükleyen ve onları menkul kıymet olarak gören yeni bir değer sistemi üretmiş oluyor.
20. yüzyılın ortalarında Pop Art sanat akımının ünlü ismi Andy Warhol’un “Gelecekte insanlar bir saat içerisinde meşhur olacak” ifadesi de günümüzde gerçekleşmiş durumda. Medyanın önünde dünyanın ilgisini çekecek herhangi bir sıra dışı eylem insanları hemen meşhur edebiliyor.
…
Peki kendi kendini imha eden bir eser yerine, yeni bir sanat eseri doğuran tablo olsaydı sizce insanların tepkisi ne olurdu!?. Hatta her sene yeni bir sanat eseri doğursa ne kadar ilginç olurdu değil mi?
Aslında doğayı bu gözle incelesek her yıl yeni bir sanat harikası doğuran milyonlarca güzel eser görebiliriz. Her çiçek, her meyve, her kelebek, her tavus kuşu, her bülbül gibi yüz binlerce birbirinden harika güzellikler, hem kendileri birer sanat eseri hem de her yıl yeni bir sanat eseri dünyaya getirmiyor mu?
Nasıl Banksy’nin eseri kendi kendini imha etmeyip sanatçısının kurduğu bir sistem içerisinde hal değiştirdiyse tabiatta gördüğümüz bu eserler de kendileri yeni bir eser doğurmuyorlar, aslında Yaratıcının olağanüstü sistemi içerisinde Onun eserlerini sergiliyorlar.
Dikkat çekici olarak, İlahi sanatın eserleri de kısa sürede doğada imha olup kayboluyor. Demek dikkatlerin çekilmek istendiği bir anlam var burada. Bütün ilahi dinler fâni olan güzelliklerin Bâki bir güzele işaret ettiğini söyler. Yani bu gerçek eserler Yaratıcılarının sanatına aynalık edip, manalarını ifade ettikten sonra başka eserlere yer açmak için silinirler. Tahtadaki bir şiirin, yanisini yazmak için silinmesi gibi… Fakat İlahi hikmet hiçbir şeyin yok olmasına müsaade etmez. O eserlerin suretleri, seyredenlerin hafızaları, tohumlar, DNA’lar ve bilmediğimiz nice ilahi kayıt sistemleri ile, ebedi Cennet sinemasında gösterilmek üzere muhafaza edilir. Böylece yeryüzü ve kâinat sürekli yeni eserlerle, yeni güzelliklerle ebedi âleme hazırlanır…