Bir görüşme için gittiğim iş adamının bürosunda otururken genç güvenlik görevlisiyle sohbete durduk.
Biraz havadan sudan, biraz işlerden hayattan konuştuk. Hoş sohbet bu genç arkadaşla on dakika kadar vakit geçirmiştik telefonu iç hattan arandı. Telefonu kapatan genç adam, “Kusura bakmayın beyefendinin görüşmesi biraz uzamış, sizden bir çay molası kadar daha beklemenizi rica ettiler” dedi.
Fakat bunu söylerken öyle mahcup bir hali vardı ki görmeliydiniz. “Vaktim var. Sıkıntı yok. Zaten senin sohbetinde o kısa zaman su gibi geçer” diyerek beklemeye devam ettim.
O bekleme esnasında genç adama daha önce çalıştığı işyerlerini sordum. O da bir otelde güvenlik olarak çalıştığını ancak otelin iflasının ardından işi bırakmak zorunda kaldığını söyledi. Ve oteldeki işinden ayrılış hikâyesini anlattı.
“Askerden geldiğimde iş bulmakta zorluk çekiyordum. Birçok yere müracaat etmiş ama hep olumsuz cevaplar almıştım. Nihayet o otelden olumlu dönüş yapıldı. İşe başladığımda otelin işleri oldukça iyiydi. Maaş olarak piyasadan biraz fazla maaşımız vardı. Yılda bir de bir maaş ikramiye vardı. Kısacası çalışanına değer veren bir patronumuz vardı. Orada çalıştığım 5 yıl içerisinde evlendim ve düzenli bir aile hayatım oldu. Ama zaman geçtikçe işler düşmeye ve sıkıntılı günler kendini göstermeye başlamıştı. Otel sahibi iyi niyetli yaşlıca bir adamdı. Güvenlikçi olduğumdan kendisiyle çok yakın çalışma ortamım oldu. Yaklaşık 80 çalışanı olan bu otel maaşları ödemekte zorlanmaya başladı. Maaşlarımızı birer ay geç alıyorduk. Otel sahibi bir toplantı ile tüm personeli topladı. Bizlere içine düştüğü ekonomik zorlukları sanki ortaklarıymışız gibi anlattı. Son olarak da işten ayrılmak isteyenlerin serbest olduğunu söyledi. Ayrılan her arkadaşa tazminatı için borç senedi düzenleyeceğini ve ödeyeceğini, fakat kendisini mahkemeye vermemelerini rica etti. Bunu söylerken çok samimi olduğu akan gözyaşlarından belliydi. O günden sonra mesai arkadaşlarım ve ben iş aramaya başladık. Arkadaşlarımızdan bazıları hemen işi bırakıp maaş alacakları ve tazminat için oteli mahkemeye verdiler. Ben kısa süre sonra bu işi buldum. Benim de maaş alacağım vardı ama ben patronumun iyi niyetli bir insan olduğuna inandığım için onu mahkemeye vermedim.
İşi bırakmak için oteldeki yetkililere haber verip çıkışımı aldım. En son olarak da otel sahibini görmek için odasına çıktım. Odasına girdiğimde yorgun ve bitkin olmasına rağmen sürekli telefonla tur firmalarını arıyor bağlantılar yapmaya çalışıyordu. Adeta firmasını ayakta tutmak için var gücüyle savaşıyordu. Telefonu kapattı, eliyle masanın önündeki koltuğu işaret ederek oturmamı söyledi. Niçin orada olduğumu söyleyince manalı bir tebessümle, “Sen de mahkemeye verdin mi?” dedi. Ben ise “Hayır, ben sizden çok iyilik gördüm. İşsizken bana kapınızı açtınız. Ben burada çalışırken evlendim ve çocuğum oldu. Şimdi başka bir yerde iş buldum sizden helallik istemeye geldim” dedim. Sarılıp helalleştik ve ayrıldık. Hatta ben alacaklarım için senet dahi almadım. Aradan bir sene geçmişti. Bir sabah telefonuma gelen bir mesajla uyandım. Hesabıma ciddi miktarda bir para yatmıştı. Parayı yatıran hanesinde eski çalıştığım otelin muhasebecisinin adı yazılıydı. Hemen muhasebeciyi aradım durumu sordum.
Muhasebeci arkadaş bana “Otel satıldı. Patron, ilk önce o çocuğa borcumuzu ödeyelim. Çünkü o bizim sözümüze güvendi. O güveni boşa çıkartmayalım, dedi. O yüzden ilk ödeme olarak sana bu parayı gönderdik” dedi.
Dedim ya sözüne itimat edilen iyi bir insandı, ama iflas etmişti. Şimdi görüyorum ki, hem sözüne, hem borcuna sadık bir insanmış. Yaşananlar sonrası vefat ettiğini de duydum Allah rahmete eylesin.”
Genç güvenlik görevlisinden dinlediğim bu hatıra ile şu dünyada güzel insanların olması bana mutluluk verdi. Güzel şeyler dinlemeye daha çok ihtiyacımız var; işler düzgün giderken güzel olan, işler bozulduğunda bozulmayan insanların hatıralarını…