TR EN

Dil Seçin

Ara

Gökler Yere Düştüğünde / Sodom ve Gomore Nerede?

Gökler Yere Düştüğünde / Sodom ve Gomore Nerede?

İşte o memleketten geriye, aklını kullananların yararlanabileceği açık bir ibret vesikası bıraktık. (Ankebut Suresi, 35) 1947 yılında, bir kış günü Rus Ressam Pyotr Medvedev pencerenin önüne oturmuş çizimine başlayacağı sırada gökten güneşten daha parlak bir alev topunun hızla düştüğünü görür. Vladivostok’un kuzey doğusundaki ormanlara tonlarca ağırlığı ile bir meteor düşmektedir. Hemen gördüğü manzaranın bir resmini çizer. Meteor yere 5 km kala büyük bir gürültü ile patlar ve modern zamanların en büyük göktaşı yağmurlarından biri olarak tarihlere geçer. Medvedev’in resmi, Rus hükümeti tarafından posta pulu olarak basılır.

1947 yılında, bir kış günü Rus Ressam Pyotr Medvedev pencerenin önüne oturmuş çizimine başlayacağı sırada gökten güneşten daha parlak bir alev topunun hızla düştüğünü görür. Vladivostok’un kuzey doğusundaki ormanlara tonlarca ağırlığı ile bir meteor düşmektedir. Hemen gördüğü manzaranın bir resmini çizer. Meteor yere 5 km kala büyük bir gürültü ile patlar ve modern zamanların en büyük göktaşı yağmurlarından biri olarak tarihlere geçer. Medvedev’in resmi, Rus hükümeti tarafından posta pulu olarak basılır. (Resim 1-2)

Resim 1: Rusya’da meteorun düştüğü bölgenin haritadaki yeri. (Kaynak: http://www.meteoritemarket.com/SAinfo.htm)

Resim 2: (Kaynak: http://www.pibburns.com/catastro/metimage/ussr1995.jpg)

Patlamadan önce yaklaşık 1000 ton olan meteorun, yere düşen parçalarından en büyüğü 1745 kg, diğerlerinin ise 1000 kg ve aşağısı olduğu biliniyor. En büyüğü 25 m olmak üzere, çapı 1 m’yi aşkın 102 tane, ve bir o kadar da daha küçük krater açar.(1) Eğer bu haliyle bir şehre düşmüş olsa idi etkileri çok daha farklı olurdu. 

 

Göz alıcı bir ışık, bir sonik patlama ve her yerde kırık camlar

Resim 3: Chelyabinsk Metorunun gökyüzünde bıraktığı iz. (Fotoğraf: Alex Alishevskikh)

2013 yılında ise, 6 katlı bir bina büyüklüğündeki Chelyabinsk meteorunun yine Rusya üzerine düşmesi ile işte bunlar yaşanmıştı. (Resim 3) Meteor yere 30 km kala patlayınca, Hiroşima tarzı bir atom bombasının 30 katı kadar enerji açığa çıkarak, binlerce bina hasar görmüş, 1500’den fazla insan kırılan camlar nedeniyle hastanelerde tedavi edilmişti.(2) (Resim 4)

Resim 4: (Fotoğraf: Nikita Plekhanov)

Bahsettiğimiz iki olaydan daha fazla etki alanı olan 185 Hiroşima büyüklüğündeki Tunguska Patlamasının sarsıntıları ise İngiltere’ye kadar hissedilir. 1908 yılında, Sibirya’da 2150 km² ormanı dümdüz eden, çok sayıda geyiğin ölümüne, yüzlerce km’ye kadar binaların camlarının kırılmasına neden olan olayda diğer meteor düşmelerinde olduğu gibi bir krater bulunamaması değişik fikirlerin ortaya çıkmasına neden olur. Volkanik gaz patlamalarından, UFO’lara kadar çok farklı teorilerle açıklanmaya çalışılan zararın, yine dünyanın atmosferine giren bir gök cismi nedeniyle olduğu düşünülüyor.(3)

Gök cisminin bir uydu mu, asteroid mi olduğu, büyüklüğü, hava patlaması ve matematik hesapları hala tartışılan ve kesin bilinmeyen yönleri… Son yayınlanan bir makale(4) Tunguska olayının 25 katlı bir bina büyüklüğündeki, demir yüklü bir asteroid tarafından meydana geldiğini iddia ediyor. (Resim 5-6)

Resim 5: Kaynak: NASA

Resim 6: Tunguska olayının ardından yıkılan ağaçlar. (Fotoğraf: Leonid Kulik)

Tunguska patlaması hem eski, hem çok az insanın yaşadığı uzak ve gidilmesi zor bir bölgede ve kısa bir zamanda olduğu için çözülmesi kolay değil. Fakat bilim insanları görgü tanıklarının kayıtlı ifadeleri ve elde edilen veriler ile çıkarımlar yaparak ne olduğunu 100 yılı aşkın süredir bulmaya çalışıyorlar.

Bediüzzaman Hazretleri 1940’larda Rusya’ya düşen meteorun ardından, Emirdağ Lahikasında yayınladığı bir mektupta, meleklerin elleri ile gökten yağdırılan bu taşların Lut Kavminin başına gelen semavi taşları andırdığını söyler.(5)

 

Hem İncil hem de Kuran’da oldukça detaylı olarak anlatılan Lut Kavmi’ne de, Bediüzzaman Hazretlerinin de değindiği gibi benzer bir olay gelmiş olabilir mi? 

Lut kavminin başlarına gelen olayın ne olduğu, nelere işaret edebileceği yapılan araştırmalarla anlaşılmaya çalışılıyor. Bir yap-bozun parçaları gibi zamanla ortaya çıkarılarak büyük resmin ne olabileceği görülmeye çalışılıyor. 

Hz. Lut ailesi ile birlikte şehirden çıkması için uyarılırken, azabın ‘sabah vakti’nde olduğu bildirilir. (Hûd, 81)

İşin ilginç tarafı, bahsettiğimiz 3 göktaşı olayı da sabah vakitlerinde gerçekleşmiştir. 

Chelyabinsk Meteoru düştüğünde birkaç saniye içerisinde güneşten bile parlak hale gelmiş ve istemeden de olsa ona doğru bakanlarda flaş körlük denilen geçici bir görmeme meydana gelmiş, birçok kişi gözlerine gelen hasardan dolayı hastanelere başvurmuştu.(6)

Bakma süresinin artmasına göre göz rahatsızlığının durumu veya süresi ise değişebilir, fazla devam eden durumlarda flaş körlük kalıcı hale gelir. Kuran’da da Hz. Lut ’un misafirleri için çirkin bir talepte bulunanların da “gözlerinin kör ediliverdiğinin” söylenmesi (Kamer, 37) başlarına gelen felaketin bir meteorla gerçekleşmesinden midir?

Haklarında:

Üzerlerine, “İşaretlenmiş taşlar” (Hud, 82) yağdırıldıkları,

“Korkunç bir sesin onları yakalayıverdiği,” (Hicr, 73)

“Kasabalarının yere batıp, gömülecekleri,” (Neml, 54) söylenen, 

“Yoldan çıkmalarına karşılık gökten (feci) bir azap indireceğiz.” (Ankebut, 34) denilen Lut kavminin üzerine göktaşları ile mi azap inmiştir?

Orta doğuda 20 yıl süren kazıların sonunda, 21 araştırmacı ve yüzlerce gönüllünün katkıları ile geçtiğimiz Eylül ayında yayınlanan bir makale(7), birçok Hristiyanı Ölü Denizin kuzeyinde bulunan, Tel el-Hamam (TeH) adlı şehrin Sodom ve Gomore olduğuna ikna etmiş durumda.

TeH, M.Ö. 1650 yılında 8000 kadar nüfusu, yüksek duvarları, kocaman bir sarayı, bol su kaynakları olan hareketli bir şehirdir. (Resim 7-8-9)

Resim 7: (Kaynak: Bunch et al.)

Resim 8: TeH’da arkeolojik kazılar. (Kaynak: https://twitter.com/SAbugharbieh)

Resim 9: (Kaynak: Bunch et al.)

İlk olarak Tevrat’ta Hz. İbrahim ve Hz. Lut arasında geçen bir kıssadan (Tekvin, 13) hareketle, araştırılmaya başlanan bölgedeki arkeolojik kazının odak noktası ise 1,5 metrelik, M.Ö. 1650 yıllarına, yani Bronz Çağına denk gelen kesit. Bu toprak tabakasından elde edilen, erimiş toprak kaplar, kiremitler, platin, nikel, altın, gümüş, kuartz gibi mineraller ile elmasımsı karbon gibi bulgular çok yüksek ısıda bir yanmanın olduğunu gösteriyor. Kömürleşmiş, parça parça insan kalıntıları da bulgular arasında. Yanık tohumlar, tekstil ürünleri, eriyen kiremitler, parça parça kemikler, toz duman olmuş tuğlalarla karışmış. (Resim 10-11-12)

Resim 10: Bulunan erimiş kiremitlerden biri. 

Resim 11: Elektron mikroskopu altında, erimiş kuartz (Erime noktası: 1713˚C)

Resimler 12: Harabelerde bulunan insan kemikleri. Mavi ok a, b: Sağ göz çukuru ezilmiş, yüksek sıcaklığa maruz kalarak rengi değişmiş kafatası, ön ve arka. Mor ok, b: Başka bir kafatası. Turuncu oklar: Parçalanmış insan kemikleri. Sarı daireler: Kömür parçaları. (Kaynak: Bunch et al.)

Bu büyüklükte bir zararın meydana gelebilmesi için 2000˚C sıcaklık olması gerektiği fakat o zamanki teknolojinin bu kadar yüksek sıcaklıkları oluşturacak kadar ileri olmadığı düşünülüyor. Bu da makaleye göre, bir deprem, iş kazası, volkanik patlama, savaş ihtimallerinin doğru olmayacağına işaret ediyor.

Araştırmacılara göre bütün bunlara neden olan, Tunguska çapında bir meteorun, çok yüksek hızla gelirken, yere düşmeden patlaması. Eğer bu doğru ise meteorun 61 bin km/s ile hareket ediyor olması ve şehrin 4 km üzerinde patlamış olması gerekiyor. Bu çapta, yani bir atom bombasından 1000 kez daha yıkıcı bir patlamanın ise, Ölü Denizin aşırı tuzlu sularının taşmasına ve civardaki toprakları artık ekilip biçilmez ve yüzlerce yıl yaşanmaz bir hale getirdiği düşünülüyor. 

Yazarlar TeH’in, Sodom ve Gomore’ye işaret ettiğini ima etseler de bunun ispatını yapmaya çalışmıyorlar. Makale Twitter üzerinden bazı bilimsel, ve kimi Hristiyan gruplarından kronoloji ve yer ile ilgili eleştiriler almış olsa da halen geri çekilmiş değil. Fakat Sodom ve Gomore ile ilgili tek teori de değil.

 

Teknoloji artık öyle bir hal aldı ki, uzaydan geçmişe bakmak sıradan bir hale geldi

National Geographic için Albert Lin’in yaptığı bir araştırmada elde edilen uydu görüntüleri TeH’in daha güneyinde, yine Ölü Deniz’e yakın başka bir şehri gösteriyor. Bir plato üzerine kurulu Numeira, kalın duvarlarla çevrili, yine bir Bronz çağı şehri. Deniz seviyesinin nerdeyse 300 m altında, dünyanın en alçak şehrinin bir giriş kapısı ve yüksek bir kulesi var. Kule, evler, her şey yıkılmış ve tüm şehir kül ile kaplı. Adeta Kuran’ın “Bakın, o harabeler bir yol üzerinde hâlâ duruyor.” (Hicr, 76) ifadesini doğrular gibi yapayalnız ve ıssız öylece duruyor. Başına gelen felaketten sonra bir daha insanlarla şenlenememiş. (Resim 13-14-15-16)

Resim 13: Numeira’dan bir kazı alanı.

Resim 14: Yıkılan kulenin altında kalan iki insandan geriye kalanlar. (Resimler: biblearcheology.org)

Resim 15: Kırmızı çizgiler Ölü Deniz çevresindeki fay hatlarını gösteriyor. Numeira doğu tarafındaki fay hattı üzerinde. (Resim: earthmagazine.org)

Resim 16: BAS Library

Numeira’da, büyük ve gürültülü bir deprem olduğu, depremde yüksek miktarda elektrik ve ses ile, yer altında bulunan petrol, doğal gaz, kükürt gibi yanıcı bazı maddelerin fay hatlarının birbiri üzerine kaymaları ile açığa çıkarak büyük yangın ve patlamaların meydana geldiği, ve böyle bir olay ile şehrin harap olduğu düşünülüyor.(8) (Resim 17)

Resim 17: (Kaynak: http://www.amazinghope.net/templates/zd/images/photos/velka/205_sodom_and-gomorrah.jpg)

Resimde dalgalı olan kısım bir depremin olup yerin o zamanki taze en üst tabakalarının katlanarak iç içe geçtiklerini, daha sonraki zamanlarda ise yeni tabakaların üst üste eklendiği görülüyor. Dalgalanmanın hemen üstündeki tabakanın yaşı belirlenerek depremin de ne zaman olduğu hesap edilebiliyor.

Küllerin altındaki kalıntılara bakıldığında şehirde bazı ilginç oluşumlar göze çarpıyor: (Resim 18)

Resim 18: Küçük kükürt topları. (Resim: Ron Wyatt)

Etrafları kızıl bir halka ile çevrili bu noktaların merkezindeki sarı taşlar çıkartıldığında bir kibritle, oldukça yüksek ısı vererek yanmaya başlıyor. %95 üzeri bir saflıkta olan kükürtten taşlar bu görüntüleri ile Tevrat’ın (Tekvin, 19) “Rab, Sodom ve Gomora’nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı.” ayetini hatıra getiriyor. Sarı kükürt taşlar şehrin her tarafında yaygın olarak bulunuyor. Volkanik başka bir bölgeden toplanan kükürt taşlarına göre daha açık renkli olmaları ise pişmiş olduklarına işaret ediyor. (Resim 19)

Resimler 19: (Kaynak: friendsofgod.org)

Büyük patlamalarla yer altından gökyüzüne yükselen kükürt gibi taşların ve petrolün, yangınlar olarak tekrar şehrin üstüne yağmış olabileceği düşünülüyor. (Resim 20-21)

Resim 20: (Kaynak: Soulforce.org)

Resim 21: 2017’de Wyoming’de bir geri dönüşüm tesisinde tutuşan kükürt ile çıkan yangın. Mavi alev havuzu üzerinde yükselen kırmızı ateşten sütunlar. (Fotoğraf: Kevin O’Toole) Video: https://www.bbc.com/news/av/world-us-canada-40576266

Geceleyin Hz. Lut ve ailesi şehirden çıkarlar. Kuran’a göre eşi kalanlarla birlikte helak olacaktır. (Hud, 81) Tevrat’ta ise Hz. Lut‘un hanımının da onlarla birlikte yola çıktığı fakat bakmaması söylendiği halde geride kalıp baktığı ve ansızın gelen azapla birden bir tuz sütununa döndüğü anlatılıyor. (Tekvin, 19) 

Ürdün halkı Ölü Deniz’in kıyısında yer alan resimdeki tuz heykeli “Madam Lut” olarak adlandırıyor. (Resim 22)

Resim 22: (Kaynak: Lehrhaus)

Madam Lut gerçekten bir tuz kütlesine çevrildi mi bilmiyoruz. Ama kıyıdaki heykel bir ibret vesilesi gibi öyle duruyor ve bizlere sanki, “Anne-babanız, eşiniz, çocuklarınız hak yolunda belli bir yöne doğru giderken geride kalmayın, maksadın haricinde başka taraflara gereksiz bakmayın,” diyor. 

Sodom TeH’mi idi yoksa Numeira mı, yoksa başka bir yerde, mesela Ölü Deniz’in de altında mı? Şu an için bunu da kesin bilemiyoruz. Ölü Deniz’in çevresinde uydu görüntüleri ile tespit edilen ve kimi Hristiyan gruplarınca Sodom olduğu düşünülen başka antik şehirler de var. 

Fakat bildiğimiz şu ki: Bahsettiğimiz şehirlerde de aynı bizler gibi, yiyen, içen, seven, üzülen, sevinen insanlar vardı. Bir gün bir afet üzerlerine geldi. O anda ne zenginlikleri, ne güzellikleri, ne sağlam sarayları, ne teknolojilerinin başka toplumlara göre ileri olması, hiçbir şey ifade etmedi. Zalimleri cezalarını, masum ve mazlum olanları ve onlara yardım edenleri ise mükâfatlarını buldular. Bizler için de: “Yeryüzünde gezip dolaşın da öncekilerin akıbeti nice oldu bir bakın.” (Rum, 42) ayetini dünyada bir okuma yeri oldular.

İnsan ne kolay günah işleyiveriyor… Arada bir nefsimize, geçmiş kavimlerin hikayelerini hatırlatmak gerek.

 

Kaynaklar:

1. https://www2.jpl.nasa.gov/sl9/back2.html

2. Chelyabinsk Airburst, Damage Assessment, Meteorite Recovery, and Characterization, Popova et al

3. Tunguska Workshop: Applying Modern Tools to Understand the 1908 Tunguska Impact, David Morrison

4. On the possibility of through passage of asteroid bodies across the Earth’s atmosphere, Khrennikov et al.

5. Emirdağ Lahikası, 172.

6. Eye-witness interviews of the Chelyabinsk airburst, Kartashova et al.

7. A Tunguska sized airburst destroyed Tall el-Hammam a Middle Bronze Age city in the Jordan Valley near the Dead Sea, Bunch et al.

8. The destruction of Sodom and Gomorrah: a geotechnical perspective, Harris ve Beardow