“Sonra duman hâlinde olan göğe yöneldi…”
(Fussilet, 11)
Gerek teorik gerekse gözleme dayalı modern kozmoloji, tüm kainatın geçmişin belli bir anında bir “duman bulutu”ndan (hayli yoğun ve sıcak gazlardan oluşan bir bulut) ibaret olduğunu açık bir şekilde belirtiyor.1 Kozmologlar arasında bugün bu bilgi tartışmasız biçimde kabul ediliyor. Bilim adamları günümüzde söz konusu “duman bulutu”nun bakiyesinden yeni yıldızların oluştuğunu gözlemliyorlar.(bkz. resim 1)
Resim 1: Lagoon nebulası, dünyadan yaklaşık 60 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir gaz ve toz bulutudur. Bu nebula, yakın zamanda kendi içinde meydana gelmiş olan sıcak yıldızların ultraviyole ışınlarının tahrikiyle vücut bulmaktadır. (Horizons, Exploring the Universe, Seeds, plate 9, from Association of Universities for Research in Astronomy,Inc.)
Gece gördüğümüz parlak yıldızların hepsi, geçmiş bir anda işte o ‘duman’ şeklindeydi. Allah Kur’an’da şu hitabıyla buna işaret ediyor:
“Sonra duman hâlinde olan göğe yöneldi...” (Fussilet, 11)
Buradan başka bir hakikat de ortaya çıkıyor. Madem ki yeryüzü ile sema (güneş, ay, yıldızlar, galaksiler) bu “duman bulutu”ndan yapılmış, o zaman yeryüzü ve sema birbiriyle bağlantılı tek bir malzemeden yapılmış demektir. Sonra bu homojen duman bulutu kendi içinde kutuplaşmış ve gök ve yer meydana gelmiştir. Bu konuda Kur’an’da Allah şöyle buyuruyor:
“İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?” (Enbiya, 30)
Dr. Alfred Kroner, dünyaca ünlü jeologlardan biri. Almanya Johannes Gutenberg Üniversitesi’nde jeoloji bölüm başkanı. Kroner, bu konuda şunları söylüyor: “Hz. Muhammed’in yaşadığı zamanı ve yeri düşündüğümüzde... Onun evrenin kökeniyle ilgili konularda bir şeyler bilebilmesi imkânsız görünüyor. Çünkü bilim adamları bu konularda son birkaç yılda bilgi sahibi oldular. O da çok karmaşık ve ileri teknolojik yöntemler sayesinde oldu.”2 Kroner ayrıca şunları ilave etti:
“Nükleer fizikten anlamayan biri, 1400 yıl önce yeryüzü ile semanın aynı esastan meydana geldiğini ortaya çıkaracak bir konuma sahip değildi. Ben böyle inanıyorum.”3
Dipnotlar:
1 - The First Three Minutes, a Modern View of the Origin of the Universe, Weinberg, s. 94-105.
2- www.islam-guide.com/truth.htm sitesinden orijinal görüntülü ses bandını dinleyebilirsiniz.
3- age
…
“Sonra duman halinde olan göğe yöneldi...” âyeti, henüz duman (bugünün bilim diliyle gaz ve toz bulutları) halinde bulunan gök ile beraber Dünyanın da var olduğunu anlatmaktadır. Bu, ister Güneş Sistemi, isterse galaksiler düzeyinde olsun, ilk yaratılış aşamalarını anlatan bir tasvirdir. Çünkü yıldızların ve gezegenlerin oluşumu, bugün uzayın birçok yerinde gözlenmekte olduğu gibi, “bulutsu” adı verilen gaz ve toz bulutları içinde cereyan etmektedir. “İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?” âyetinde de bu durum dile getirilmiş ve gökler ile yerin bitişik iken sonradan ayrıldığı bildirilmiştir ki, bir bulutsu içinde yaratılan Dünya ile Güneş Sistemindeki diğer gök cisimlerinin birbirinden ayrılışı, bu tabloya uymaktadır. Bu durumda, Dünyanın iki günde yaratılışı ile göklerin iki günde yaratılışı da birbirine paralel şekilde cereyan eden olaylar şeklinde karşımıza çıkar ki, bu iki günün sonunda, göklerin yedi gök olarak, yerin de bir gezegen olarak yaratılışı tamamlanmış olmaktadır. Bu, bizim zamanımızla, günümüzden 4,5 milyar sene kadar önceki bir vakte isabet eder ki, bildiğimiz kadarıyla galaksilerin de düzenlerini bulduğu, hattâ ikinci nesil yıldızlarına kavuştuğu bir dönemdir. Bundan sonra, yerin yaratılışındaki diğer aşamalar devreye girmekte ve sabit dağlarla yerkabuğu güvenli bir hale getirilmekte, daha sonra hayata gözünü açacak canlıların rızıkları tek tek hazırlanmadadır. Böylece, göklerin ve yerin yaratılışı toplam altı günde tamamlanmış olmaktadır.
— Ümit Şimşek, Bilime Yön Veren Âyetler