TR EN

Dil Seçin

Ara

Kan Hücrelerindeki Mucize I

Kan Hücrelerindeki Mucize I

Bazı insanlar mucize aramaya çok meraklıdır, bakarlar ama göremezler. Aslında hepimiz mucizelerin içinde yaşıyoruz fakat bazen onları gösteren gözlüklerimizi takmıyoruz. Mikropları görmek için mikroskopa, uzayı izlemek için teleskopa ihtiyacımız vardır. Peki mucizeleri görmek için neye ihtiyacımız var?

Bazı insanlar mucize aramaya çok meraklıdır, bakarlar ama göremezler. Aslında hepimiz mucizelerin içinde yaşıyoruz fakat bazen onları gösteren gözlüklerimizi takmıyoruz. Mikropları görmek için mikroskopa, uzayı izlemek için teleskopa ihtiyacımız vardır. Peki mucizeleri görmek için neye ihtiyacımız var? 

...

Evreni gözleyip oradaki düzene, işleyişe ve sebep-sonuç ilişkilerine mantıksal akıl yürütme (logical reasoning) yaptığımız gözlüklerle bakmalıyız. 

İnsanlar ve hayvanlar ses çıkararak konuşurlar hatta bitkiler bile birbirleriyle iletişim kurarlar. İnsanlar bazen ağzını hiç açmazlar beden diliyle, mimiklerle konuşurlar. Biliriz ki doktorlar reçeteleriyle, hâkimler kararlarıyla, hakemler düdükleriyle konuşur. İnsan vücudunun her hücresi de adeta yaptıkları görevlerin diliyle konuşurlar. İşte bunlardan birisi olan kan hücrelerindeki konuşmaları da ancak mantıksal akıl yürütme yoluyla anlayabiliriz.

 

Kırmızı Küreler (Alyuvarlar)

İnsan vücudunda 200 çeşit hücre vardır ve toplamda sayıları 37-38 trilyon kadardır. 70 kg’lık bir insanda ortalama 5-6 litre kan bulunur. Kanın %55-60’ı sıvı yani plazmadır, diğer kısmı ise çeşitli hücrelerden meydana gelir. 

Ben, yani alyuvar; sizlerin kanında dolaşan 3 minik hücre grubundan biriyim. Kandaki hücrelerin %99’u bizlerden meydana getirilmiştir. Sizler bize kırmızı küre (alyuvar) diyorsunuz. Çekirdeksiz birer hücreyiz biz. Aslında önce çekirdeklerimiz vardır ama sonra onları kaybeder ve görevimize başlarız. Bir ml kandaki sayımız 4-6 milyon kadardır. Erkeklerdeki sayımız kadınlardaki sayımızdan fazladır.

Hemoglobin taşırız ve vücutta oksijen-karbondioksit alışverişinin yapılmasını sağlarız. Sizin kanınızda bizler olmasak nefes alamazsınız veremezsiniz desek inanır mısınız? Sayımız çok olursa da az olursa da sizler sağlığınızı kaybeder, hasta olursunuz.

 

Beni dinlerseniz sizin hayatınız için neler neler yaptığımızı kısaca anlatayım:

Bizim üretildiğimiz yer sizlerin uzun kemiklerinizin içindeki yumuşak sünger gibi olan ve kemik iliği adı verdiğiniz fabrikadır. İçimizde “Hemoglobin” adı verilen bir yapı vardır ve bunun ortasında da demir içeren bir protein yerleştirilmiştir. Kırmızı rengimiz içimizde taşıdığımız bu demir elementinden gelir. Hemoglobin, toplam kuru ağırlığımızın %90’ını oluşturur.

Kemik iliğindeki miyeloid kök hücre fabrikasının bize ait bölümlerinde saniyede 1 milyon 500 bin adet üretilir ve kana veriliriz. 

Kemik iliğindeki olgunlaşmamış kırmızı kürelerin son haline retikulosit denir. Hayatlarının 2 gününü kemik iliğinde, son 1-2 gününü de kan damarlarında geçirirler. Onların kandaki sayıları kansızlık hastalığı hakkında somut bilgiler verir.

 

Peki Bizler Ne İşe Yararız? 

Sizler akıllısınız, elinizden çok şeyler gelir, fakat bizlerin aklı yok, iradesi yok, gücü yok ama çok önemli görevlerimiz var. Bizler görevlerimizi kendi gücümüzle değil sevk edilerek yaparız. Nedir o görevler? Vücut hücrelerinin oksijeni kullanmasıyla açığa çıkan karbondioksit gazını hemoglobin ile bağlayarak akciğerlere taşırız. Oradaki oksijen gazını akciğerlerden alıp dokulara taşırız. Sizler dakikada 20 kez soluk alıp verdikçe bizler bu görevleri tekrarlarız. İnsan beyni 5 dakikadan fazla oksijensiz yaşayamaz, ölür. Bizler bu oksijeni taşımasak sizler bitkisel hayata girerseniz. Kalbiniz çalışır ama şuursuz, hareketsiz, tepkisiz bir varlık olursunuz.

 

 

Ömrümüz Ne Kadar?

Evet sizlerinki gibi biz kırmızı kürecikler de doğar, yaşar ve ölürüz. Ömrümüz 120 gündür. Ömrünü tamamlayan kardeşlerimiz ise sanki bir atık dönüştürme fabrikası olan dalağınızda parçalanır. Ama o parçalar atık değildir, dolaşımla kemik iliğine gelince orada ayrıştırılır tekrar alyuvar üretimine katılır. İnsan vücudunda defalarca aynı işlemler tekrarlanır ve asla israf edilmezler.

Mimari yapımızın tasarımı ve herbirimizin üretimi, bizi yaratan Rabbimizin harika birer mikrosanat eseridir. Bu kadar küçük hücreleri yaratmak ve onlara önemli görevler yaptırmak ancak O’nun işi olabilir. Mantıksal bir akıl yürütme yaparsanız göreceksiniz ki, insan vücudu denilen milyarlarca odalı şu sarayda Rabbimizin emriyle gece gündüz hizmet ettirilen minik birer hamallarız biz.